Bir demet çiçek bile göndermediler… 1

Sevgül Uludağ

1974’te savaşta Atalassa Psikiyatri Hastanesi’ni Türk savaş uçaklarının bombardımanında hayatını kaybeden, hiçbir “kayıp” ve “şehit” listesine konmayan 26 yaşındaki Evdimli Osman Mustafa’dan geride kalanlar bir toplu mezarda bulunarak kimliklendirildi… Dün Çatalköy’de yapılan cenaze törenine hiçbir devlet yetkilisi katılmadı…

 

 

Dün hüzünlü bir gündü: Bir cenaze törenindeydik Çatalköy ya da Ayios Epiktitos’ta… 1974’te savaşta Atalassa Psikiyatri Hastanesi’ni Türk savaş uçaklarının bombardımanında hayatını kaybeden, hiçbir “kayıp” ve “şehit” listesine konmayan 26 yaşındaki Evdimli Osman Mustafa’dan geride kalanlar bir toplu mezarda bulunarak kimliklendirildi… Dün Çatalköy’de yapılan cenaze törenine hiçbir devlet yetkilisi katılmadı… Birer çelenk bile göndermediler… Cenazede yalnızca ailesi ve köylüleri vardı…

Biz de oradaydık: Bu hüzünlü cenaze törenine katıldık ve Osman Mustafa’nın sevgili ailesinin acısını paylaştık…

Cenaze töreninin yapıldığı dünkü tarih 27 Kasım 2018’di… Ne tesadüftür ki bundan gam bir yıl önce, “kayıtsız kayıp” Osman Mustafa için DNA vermek üzere, değerli arkadaşımız Ünal Fındık’ın aracılığıyla ailesine ulaşmış ve çok sevgili Özay Sert’le Kermiya barikatında buluşmak üzere anlaşmıştık. Tarih: 27 Kasım 2017 idi… Kızkardeşleri Zaliha ve Fatma da vardı ve hep birlikte benim arabamla barikatı geçmiş, Kıbrıs Nöroloji ve Genetik Enstitüsü’ne giderek Dr. Kariolu’yla buluşmuştuk – kardeşler DNA için örnek vermişlerdi… Dr. Kariolu, birkaç gün sonra Avustralya’ya bir diğer kardeşleri olan Salih Bey’i ziyarete gidecek olan Özay Hanım’a ve diğer kızkardeşlere, Salih Bey’den nasıl DNA alacaklarını göstermişlerdi…

Avustralya’ya gitmişler, Salih Bey’den DNA örneği almışlardı – Özay Sert’le yeniden buluştuk – taa Avustralya’dan alıp da yanında taşıdığı Salih Bey’in DNA örneğini bana vermişti. Ben de hemen bunu Dr. Kariolu’na götürmüştüm…

Atalassa Psikiyatri Hastanesi’nde kazılar yapılırken, burada bombardıman sonucu bombaların açtığı kraterlerin içine gömülenler arasında üç de Kıbrıslıtürk olduğu için, onların ailelerini aramaya başlamıştım… Osman Mustafa’nın ailesine böyle ulaşmıştım… Böylece kalıntıları bulunduğunda bir laboratuvar köşesinde sahipsiz, kimsesiz kalmayacaktı…

Atalassa Psikiyatri Hastanesi’nde öldürülerek toplu mezarlara gömülen Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırumlar’ın durumu tam bir skandaldı – bu konuda yıllar önce pek çok yazı yazmış, bu sayfalarda paylaşmıştım… Çünkü o günün koşullarında bombardımanda ölenler, bombaların açtığı dev kraterlere gömülmüşler fakat ondan sonra hiçbir yetkili makam buralarının kazılması için kılını kıpırdatmamıştı. Buralara gömülenler resmi “Kayıplar Listesi”ne konmamış olduğu için – ne Kıbrıslıtürk ne de Kıbrıslırum makamlar tarafından – bu konuda Kayıplar Komitesi kazı yapamıyordu. Ta ki Kıbrıs Cumhuriyeti İnsani İşler Komiserliği, bu konuda bir adım atıncaya kadar… Kazı yapılmış ve bu toplu mezarlar kazılarak bulunan “kayıtsız kayıplar” için DNA testlerine geçilmişti…

DNA testleri sonuçlanıp da toplu mezarlardan birinde bulunanlar arasında Osman Mustafa’nın da olduğu kesinleşince, o zaman Özay Sert ve kardeşi Ahmet Soyuarap’la birlikte kazıları yürüten Kıbrıs Cumhuriyeti İnsani İşler Komiserliği Laboratuvarı’na birlikte gitmiştik… Burada İnsani İşler Komiserliği adına kazıyı yürüten, Sayın Fotiu’nun danışmanı Ksenofon Kallis ile kazıyı yürüten bir arkeolog aileyi bilgilendirmiş, Osman Mustafa’dan geride kalanları da görmüşlerdi…

Upuzun uzanmıştı masaya, yatıyordu – toplu mezardan çıkarılmış kemicikleri dizilmişti bir insan iskeleti şeklinde beyaz örtülü bir masaya… Odada, başka bir masada bir Kuran’ı Kerim, bir demet çiçek, Osman Mustafa’nın anneciği Meyrem’le çekilmiş, çerçevelenmiş bir fotoğrafı vardı… Ayakkabıcıkları vardı, ayağında bulunan… Cebinden çıkmış olabilecek küçük ilaç kapsülleri vardı – sonra sonra bunun ne anlama geldiğini anlayacaktım… Osman Mustafa, bir şeyleri toplamayı, koleksiyon yapmayı, bunları yanında taşımayı seviyordu – terzilik yapan halasının evine gidip masıraların sarılı olduğu makaraları almak için beklerdi… Bu makaralar onun için çok değerliydi… Özay Sert’in anlattığına göre, kola kapaklarını da toplayıp cebine koyar ve onların cebindeki şıngırtısını çok severmiş…  Herhalde bu boş ilaç kapsülcüklerini de böyle toparlamıştı ve cebine koymuştu… Öldüğü zaman cebinde bunlar vardı…

Laboratuvarda bir gerçek daha ortaya çıkmıştı, hiç bilmediğimiz: Osman Mustafa henüz küçük bir çocukken, üç yaşındayken hastalandığında meğer tek bir kafa filmi çekilmiş olsaydı, o zaman tedavisi de hızla yapılabilecekti… Çünkü kafatasında “suture” denen ve kafatası kemiklerinin iç içe zigzag şeklinde birbirine geçen bölümleri meğer çocukken çok erken kaynaşmaya başlamışmış – kafatası kemiklerinin çok erken kaynaşmaya başlamasına “kraniosinostoz” deniyor… Ya da “Pfeiffer sendromu” – bunun da çeşitleri var ancak erken teşhisle birlikte, ameliyatla tedavi edilme şansı bulunuyor…  O günün koşullarında hekimlerden hiçbiri akıl edememiş bir kafatası filmi çektirmeğe Osman Mustafa için… Bu yapılmış olsaydı, o zaman bu erken kavuşmaya başlayan ve beyine baskı yapan bu durum için çeşitli tedaviler önerilebilirdi… Ancak bir toplu mezardan çıkarıldıktan sonra bunu kendi gözlerimizle görebiliyoruz… Osman Mustafa’nın bu durum nedeniyle çok büyük acı çektiği ve dişlerini sıkarak bu acıya dayanmaya çalıştığı da anlaşılıyor… İçimiz kan ağlayarak tüm bunları gördük laboratuvarda…

Laboratuvardan ayrılmadan önce cenaze töreninin tarihini kararlaştırmıştı aile: 27 Kasım 2018…

Bu tarihe göre hazırlıklar yapılacaktı…

Bunun için öncelikle İnsani İşler Komiserliği, BM Barış Gücü UNFICYP’e bir mektup yazarak bilgi vermiş ve Kıbrıslıtürk yetkililerin bilgilendirilmesini istemişti.

Çünkü Ledra Palace barikatından bir cenaze geçecekti, Osman Mustafa’nın cenazesi ve cenaze geçerken ailesinin herhangi bir sorunla karşılaşmaması, daha fazla ezilip üzülmemeleri için elden gelen yapılmalıydı. Çünkü burası Kıbrıs’tı ve kimin, ne zaman, ne tür bir “sorun” çıkarabileceği belirsizdi… Sorun çıkabilirdi de, çıkmayabilirdi de…

Cenaze töreninin tarihi yaklaşınca, çok değerli bir arkadaşımıza danıştık: bu konuda Sayın Halil Sadrazam’ın fikrini sorduk. Cenazenin rahat geçiş yapabilmesi ve ailenin herhangi bir sorunla karşılaşmaması için yapabileceğimiz başka bir şey var mıydı? O da bize ailenin yetkili makamlara birer mektup yazarak onları bilgilendirmesini önerdi. Biz de bu öneriyi Osman Mustafa’nın ailesine ilettik.

Bunun üzerine Osman Mustafa’nın kardeşi Ahmet Soyuarap, Dışişleri Bakanı Sayın Kudret Özersay’ı cenaze tarihi ve İnsani İşler Komiserliği’nin UNFICYP aracılığıyla kendilerine mektup göndermiş olduğunu hatırlatan bir mektup yazdı.

 

Devam edecek