Bir “Saray” var afişte ve o sarayı ayakta tutan, çürümüş, kırılmış, dökülmüş kemerler dikkat çekiyor.
Eğreti duruyor saray!
Taç var en üstte… Bir parmak itiyor o tacı, düştü, düşecek.
“Bir demokrasi müzikali” izledim hafta sonu…
Tam bir hiciv ustalığı…
Yine de insan düşünüyor, bir yergi mi bu bizim gülüp geçtiğimiz yoksa gerçeğin tam da kendisi mi?
Oyunda şöyle deniyor “demokrasi” anlatılırken: “Kral devriliyor ama halk bazen bir deliyi de başkan seçebiliyor.”
Kalabalık bir kadro sahnede
“Pygmaliyon” ilk gösterimini yaptı, “Bir Demokrasi Müzikali” olarak. Girne Belediyesi Tiyatro Stüdyosu (GİBETSU) ve Çatalköy Belediyesi Tiyatrosu “TiyatroSU” birlikte sahneledi oyunu… Burçhan Göze yazdı, Derman Atik ve Cenk Gürçağ yönetti, kalabalık bir kadro sahneye koydu.
“Müzikli Oyun Yazma Yarışması”nda birincilik alan oyunun yazarı Türkiye’den… Kıbrıs’ı güzel çalışmış, araştırmış, anlamış. Ada yarısının hem kültürü, hem de demokrasi ve irade yitimini eğlenceli, yaratıcı, keyifli, eleştirel bir dille anlatmış. Oyun içerisinde doğaçlama gelişen kimi diyaloglar da kabare tadı vermiş, müzikale…
Kralların ve kraliçelerin, vezirlerin ve kahramanların isimleri adanın değiştirilen yer isimlerinden oluşuyor, Gondeya gibi, Elye gibi, Digomo gibi… Hiç de eğreti durmuyor. Müzikler, geleneksel Kıbrıs tınıları üzerine örülmüş, danslar da öyle… İki perdelik oyun hem eğlendiriyor, hem düşündürüyor herkesi…
Pygmalion, Gibetsu ve TiyatroSU!
Pandeminin hepimizi içe kapatan o çorak gecelerinin ardından sanatın yolu epeyce aydınlık şu günlerde… Peş peşe etkinlikler var, hele sahnelere bahar gelmiş … Onca yıkıntının, sıradanlığın ve yozlaşmanın arasında çiçek açan badem ağaçları gibi umut veriyor, sanatın ışığı…
Çatalköy Erol Avgören Kültür Merkezi önemli bir ihtiyacı karşılıyor.
Pek çok ilçemizde, kasabalarımızda böylesi bir salon yok.
O nedenle çok şanslı Çatalköy insanı…
Oyuna gelecek olursak… Asırlar önceden, günümüze gönderme… Ne krallar değişmiş aslında, ne de soytarıları… “Büyük İskender” şimdiki zamanların “Büyük Biraderi” gibi… “Şükran” diyenlerin dillerine kırmızıbiber tadında oyunun geneli... Kerhanelerin kıyısında bir krallık denemesi…
Pygmalion malum Kıbrıs’ta bir yontu ustasıdır, mitolojide… Kendi yaptığı heykele aşık olur, heykeltıraş… Siyasi gücün tek adamdan yani kraldan halka geçmesi, ülkeye demokrasinin gelmesi karşılığında, heykel de gerçeğe dönüşecektir. Danslarla, ezgilerle, yaşadığımız günlere dair epeyce tanıdık olduğumuz esprilerle akıyor oyun…
Seyircisi bol olsun
Umarım sahnesi de seyircisi de çok olur oyunun… Ülkede ne kadar sahne varsa, tümünde seyircinin karşısına çıkar… Keşke canlı performans olabilse müzikler… Bir de… Dansçılar dışında özel kostümleri olsaydı oyundaki her bir karakterin… Çok daha özgün bir görsellik çıkacaktı ortaya… Geleneksel danslar için tasarlanan stilize kostümlerin hemen her yerde ve yaygın olarak kullanılması zamanla bir sıradanlık yaratıyor. Hem biraz kolaycılık sanırım, hem de böylece maliyetten tasarruf sağlanıyor. Geceye dair tek eleştirim de bu olsun.
Oyunun ardından herkes salondan keyifle ayrıldı. Kimse de sıkılmadı… “İyi ki geldim, izledim” dedim ve birkaç saatlik zamanıma üzülmedim. Sahnedeki isimlerden Cenk Gürçağ ve Haluk Serhun’a özel bir parantez açmak istiyorum. Oyunda rol alan herkes –ki çoğu sanırım amatör – çok başarılıydı, ancak, bu iki isim gerçekten de profesyonel birer oyuncu gibi hem gecenin yükünü çektiler, hem de sahneye değer kattılar. Alkışı fazlasıyla hak ettiler.
Not: ‘Pygmalion’ oyunu 24, 25, 26, 27 Mart’ta Girne Belediyesi Oda Tiyatrosu’nda oynanacak.