Avlaremoz’dan Albert Berk Toledo, haberinde şöyle yazıyor:
“Geçtiğimiz hafta, 7 Ekim’de öldürülen İsrailli bir gencin babası, oğlunun cenazesinden sonra yaşadığı süreci basın ile paylaştı.
I24News’un haberine göre saldırıların gerçekleştiği gün, 19 yaşındaki Adir Tahar, zorunlu askerlik hizmetini yapmaktaydı. Oğlunun ölüm haberini alan babası, David Tahar, oğlunun cesedini görmek istediğini söylediğinde, Adir’in bedeninin iyi bir durumda olmadığı ve buna hazır olması yönünde uyarıldı. Cenaze öncesi oğlunun cansız bedenini gördüğünde David karşısında işkence görmüş ve başı olmayan bir vücut ile karşılaştı.
OĞLUNUN BAŞINI BULMAYA ÇALIŞTI...
Oğlunu gömdükten sonra baba David Tahar, yetkili merciler ile ortaklaşa çalışarak, kendini oğlunun başını bulmaya adadı. Yakalanan ve sorguya çekilen Hamas üyelerinin verdiği bilgilerden yola çıkarak oğlunun başının Gazze’ye götürülüp bir zafer ganimeti olarak satışa çıkarıldığını öğrendi. Hamas üyesinin ifadesine göre Adir Tahar’ın başına 10.000 Dolar fiyat biçilmiş.
DONDURMACININ DERİN DONDURUCUSUNDA...
İki ay oğlunun başını bulmak için çabalayan baba, uğraşlarının sonucunda geçtiğimiz hafta oğlunun başının Gazze’de bir dondurmacının derin dondurucusunda bulunduğunu öğrendi.”
I24News’un haberine göre sorgulamalar esnasında ortaya çıkan gerçek şuydu: HAMAS mensubu bir şahıs bu başı keserek yanında götürdü ve bu işten para kazanmak istedi. Adir Tahar’ın başını 10 bin dolara satışa çıkardı... Alıcı buluncaya kadar da bu başı, Gazze’de bir dondurmacının derin dondurucusuna koydu...
I24News’a göre İsrail yetkililerinin sorgulamaları ardından ortaya çıkan bu durum üzerine Adir’in başının bulunarak getirilmesi için Gazze’deki İsrail kuvvetlerine talimat verildi. Adir’in başı Gazze’de bir dondurmacının derin dondurucusunda bulunarak babası Tahar’a getirildi. Tahar da oğluna ikinci kez bir cenaze töreni düzenleyerek başıyla birlikte oğlunu defnedebildi.
(AVLAREMOZ – Albert Berk TOLEDO – 2.2.2024 ve I24News’dan)
Çatışmalarda sevdiklerini kaybetmiş olan İsrailli ve Filistinli ailelerin ortak örgütüne barış ödülü...
Çatışmalarda sevdiklerini kaybetmiş olan İsrailli ve Filistinli ailelerin ortak örgütüne barış ödülü verildi. Poul Lauritzen Vakfı Barış Ödülü, “Parents Circle” yani “Aile Çevresi” adlı İsrailli ve Filistinliler’in ortak örgütüne verildi. Danimarka’nın Kopenhag kentindeki ödül törenine Rami Elhanan ve Bassam Aramin birlikte katılarak ödülü aldı.
Poul Lauritzen Vakfı, 1984 yılında Poul Lauritzen anısına kurulmuştu, İkinci Dünya Savaşı’nda genç bir adam olarak Danimarka direniş hareketine büyük katkılarda bulunan Poul Lauritzen anısına oluşturulan vakıf, dünyada insan hakları mücadelesi veren bireylere ve örgütlere destek veriyor.
17 Ocak 2024’teki ödül töreninde, “Rami ve Bassam’ın sık sık belirttiği gibi bu örgüt daha fazla üye istemiyor çünkü çatışmanın zaten yeterinden fazla insan canına mal olduğuna inanıyorlar. Şiddete inanmıyorlar. İki halkın eşit haklara sahip olması gerektiğine inanıyorlar... Parents Circle, yeniden yakınlaşmanın iradeye dayalı bir eylem olduğunu gösteriyor ve Filistinliler’le İsrailliler arasında işbirliğinin mümkün olduğunu yansıtıyorlar. Karşılıklı saygı ve eşit haklara dayalı bir barış istiyorlar. Bazıları onlara hain diyor... Oysa Bassam, Rami ve Parents Circle, umut veriyor, çatışmanın sona ereceğine dair umuttur onlar... Gerçekten büyük cesaret isteyen bir çaba gösteriyorlar barış için...”
*** GEÇMİŞLE YÜZLEŞME İÇİN DÜNYADA NELER YAPILIYOR?
“Auschwitz'deki acılara dokunmak...”
Christoph Strack
Holokost ve Nazi döneminde işlenen diğer suçların üzerinden neredeyse 80 yıl geçti. Hayatta kalan birkaç tanık, geçmişin acı ve vahşet dolu hatıralarını anlatarak mezalimin unutulmasını önlemeye çalışıyor.
Almanya'nın Köln kenti yakınlarındaki Kerpen ilçesi ile Polonya'nın Krakow kentinin batısındaki yerleşim birimi Oswiecim, 1967'den beri kardeş şehir konumunda. Bu küçük Polonya kentini asıl "özel" kılansa Nazi döneminin en büyük ve vahşi toplama kampı anıtının hemen yakınlarda yer alması. Hitler rejimi, Auschwitz toplama kampında 1945 yılına kadar çoğu Yahudi olmak üzere bir milyondan fazla insanı katletti. Burası "sistematik soykırımın" adeta bir simgesi haline geldi.
Kerpen'deki Willy Brandt karma orta öğretim okulundan yaklaşık 20 öğrenci, Auschwitz'deki Uluslararası Gençlik Buluşma Merkezi'nde bir hafta geçirmek üzere bölgeye geldi. Öğrenciler ortalama 17-18 yaşlarında. Heyecan, merak, korku ve hüzün gibi karmaşık duyguları aynı anda yaşıyorlar.
Bu tür gezileri daha önce birçok kez organize etmiş olan öğretmenleri Katrin Kuznik, "Katılım gönüllülük esasına dayanıyor. İsteyen öğrenciler başvuruyor. Talep eğer kontenjandan fazlaysa eleme yapmak zorunda kalabiliyoruz" diyor.
Nazi mezalimi ve aşırı sağın yükselişi
Nasyonal Sosyalizm mezaliminin sabıka dosyası hayli kabarık: Çocuk, yaşlı ve kadın demeden milyonlarca Yahudi'nin öldürülmesi, Roman ve Sintilerin, eşcinsellerin, siyasi muhaliflerin, kilise mensuplarının ve sivillerin baskı ve takibata maruz kalması, göçe zorlanması, hapse atılması, zulme uğraması veya öldürülmesi, çocuklar ve Yahudiler üzerinde yapılan tıbbi ve biyolojik deneyler, hunharca işlenen savaş suçları... Liste bu şekilde uzayıp gidiyor.
Almanya'nın Nasyonal Sosyalizmden kurtuluşundan neredeyse 80 yıl sonra ise ülke, aşırı sağcı güçlerin ve ırkçı söylemleriyle puan toplayan Almanya için Alternatif (AfD) partisinin yükselişi karşısında tedirgin.
Aklıselim pek çok Alman, bu tehlikeli gidişatı önlemek için geçmişin acı hatıralarının canlı tutulması gerektiğini savunuyor. Peki, bu nasıl olacak? Nazi zulmünün bugün hayatta olan bir avuç görgü tanığı da aramızdan ayrıldığında, yeni nesillere geçmişi kim anlatacak? Resmî anma törenleri ve sıkıcı protokol konuşmalarıyla bu büyük sorumluluk geçiştirilebilir mi? Tarih bilincini genç kuşaklara aşılayabilmek için neler yapılmalı?
Yahudi Tazminat Konferansı'nın rapora göre, 14 bin 200'ü Almanya'da olmak üzere dünya genelinde halen yaklaşık 245 bin Holokost kurbanı hayatta. Ancak bunların çoğu çok yaşlı ve bakıma muhtaç halde. Büyük bölümü, toplum önüne çıkabilecek durumda değil.
101 yaşındaki tanık
Nazi zulmünün tanıklarından Margot Friedländer, 101 yaşında olmasına rağmen hâlâ o günleri unutturmamak için aktif bir şekilde çalışıyor. 80 yıl kadar önce Nazi toplama kampından kurtulmayı başaran Margot Friedländer, çeşitli anma etkinliklerinde ve medya organlarında sık sık boy göstererek, enerjik tavırları ve bamteline dokunan uyarılarıyla hatırlama kültürünün tüm yükünü adeta tek başına omuzluyor.
Yeni nesillere geçmişin hatırlarının aktarmayı görev bilmiş kişilerden biri de 68 yaşındaki Katolik rahip Manfred Deselaers. 30 yılı aşkın bir süredir Oswiecim'de yaşayan Alman din adamı, genç ziyaretçilerden büyük ilgi görüyor. Gazeteci-Yazar Piotr Zylka'nın, onun anlattıklarından yola çıkarak yazdığı "Auschwitz'in Yarasına Dokunmak: Bir Alman Rahip Anlatıyor" adlı kitap, kısa bir süre önce Lehçeden Almancaya tercüme edilerek satışa sunuldu.
"Bilinç ve anlayışı geliştiriyor"
Kerpenli öğrenciler, bir açık hava müzesini andıran Auschwitz'i gezerken, geçmişin korkunç anlarına adeta yeniden tanık oluyorlar. Özellikle de insan saçlarının ve gözlük çerçevelerinin bir adam boyu yüksekliğinde yığıldığı barakalara doğru yürürken Nazi mezaliminin dehşetini iliklerine kadar hissediyorlar.
18 yaşındaki öğrenci Elias, Auschwitz'in bir müze olmadığını belirtiyor: "Bir müze, daha ziyade görselliğin ön planda olduğu bir yerdir. Etrafta dolaşırsınız, orada sergilenenleri görürsünüz ve fiziksel olarak algılarsınız. Ama Auschwitz tamamen farklı. Burada gördüklerinizle geçmişe dair çok daha derin bir bilinç gelişiyor. Auschwitz'i yerinde deneyimlemek, son derece ciddi ve vahim olan bu konuyu sorgulamanıza ve anlayışınızın gelişmesine yardımcı oluyor."
Aynı yaştaki bir diğer öğrenci Tamara da böyle bir yeri ziyaret etmenin, çok önemli olduğunu söylüyor: "İlla Auschwitz olması gerekmiyor, ama kesinlikle bir anma alanı, eski bir toplama kampı ziyaret edilmeli. Bu, okulda anlatılan teorik tarih derslerinden tamamen farklı bir şey."
Okulların mecburiyeti yok
Almanya'da okulların, Nazi döneminden kalma bir anma yerini veya tarihî mekânı ziyaret etmek gibi bir zorunluluğu bulunmuyor. Zaman zaman siyasetçilerden bu yönde çağrılar gelse de uzmanlar temkinli yaklaşıyor. Yine de Kerpen'deki Willy Brandt Okulu benzeri geziler düzenleyen eğitim kurumlarının sayısı, son birkaç yılda giderek artıyor.
2014 yılında Alman federal eyaletlerinin eğitim bakanlarını bir araya getiren Eğitim ve Kültür İşleri Bakanları Daimî Konferansı (KMK), "Okullarda tarihsel politik eğitimin bir konusu olarak anma kültürüne ilişkin tavsiyeler" sunmuş ve tarihî mekân ziyaretlerinin önemine dikkat çekmişti. Bu toplantıdan bir yıl sonra ise federal eyaletler düzeyindeki okul gezileri incelendiğinde, söz konusu tavsiyeye hemen hemen hiçbir okulun icabet etmediği görülmüştü.
"Velilerin de anlaması önemli"
Kerpenli öğrenciler memleketlerine unutulmaz izlenimlerle dönecek. Öğretmen Kuznik, "Velilerin de öğrenciler gibi, bu tür gezilerin ne kadar yararlı olduğunu anlamaları çok önemli" diyor ve ekliyor: "Belki de Almanya'daki güncel siyasi atmosfer ve AfD'nin yükselişi, hatırlama kültürü kapsamındaki ziyaretlerin, birkaç yıl öncesine göre ne kadar gerekli hale geldiğini fark etmelerine vesile olmuştur."
Editörün Notu: 27 Ocak 1945'te Rus Kızıl Ordu askerleri, Auschwitz-Birkenau toplama kampında tutulan esirleri kurtardı. Bu nedenle 27 Ocak, Uluslararası Holokostu Anma Günü olarak idrak ediliyor. Almanya genelindeki çeşitli etkinliklerle Nazi dönemi kurbanları anılıyor.
(DEUTSCHE WELLE - Christoph Strack – 27.1.2024)