Bir garajda doğup ülkeye yayılan Oza Kahve

Akan Oza neredeyse kahvenin içine doğdu. 1984’de Akan 3 yaşında iken babası Ergün Oza, evinin garajında bir torbayla başlattığı Oza Kahve sürecine ailesini de katarak devam etti.

Tayfun Çağra

Akan Oza neredeyse kahvenin içine doğdu. 1984’de Akan 3 yaşında iken babası Ergün Oza, evinin garajında bir torbayla başlattığı Oza Kahve sürecine ailesini de katarak devam etti. Üç kardeşten en küçüğü Akan Oza… Abisi ve ablasıyla birlikte babaların işine omuz vermişler… Anne de, ailenin diğer üyeleri de… Akan Oza’yla hem Akan’ı, hem de Oza Kahve’yi konuştuk… Sosyal hayatını, dünyaya bakışını… Buyurun sohbetimize siz de katılın…

 

İsterseniz aldığınız ödülden başlayalım… Neydi bu Altın Zambak ödülü?

Altın Zambak, Türkiye’de ikincisi düzenlenen bir ödül gecesiydi. Çeşitli sanat camiası, spor ve iş insanlarına verilen ödüllerdi ve çeşitli bölümlerde güzel isimler, insanlar vardı. Kıbrıs’tan da ben vardım işte.  Bu ödül gecesi davet edildik ve gittik. Hem şirketimizi hem kendimizi hem de ülkemizi orda temsil ettik. Güzel de bir geceydi, güzel bir organizasyon oldu. Gayet keyifliydi ve bu ödül gecesinde açık artırma ile tablo falan da satıldı, kimsesiz çocuklar yararına falan kullanılacaktı; yani hem defile oldu, hem ödül gecesi oldu, hem de açık artırma oldu.

Yararlı bir geceydi demek ki.

Evet. Bu benim üçüncü ödülüm. Geçen yıl da bir ödül aldım. Yılın en iyi genç iş adamı ödülünü almıştım. Ondan önce bir ödül daha almıştım; En Moda Dergisinin, Yılın Kariyer ve Başarı Ödülü’nü almıştım. İşte böyle devam ediyoruz.

Ödülleri toplaya toplaya gidiyorsunuz…

Evet.

Peki, o zaman Akan Oza kimdir, kendinizi bize anlatabilirseniz? Tabii mutlaka ki sizi, Kıbrıs’ın kuzeyinde insanlar tanıyorlar, biliyorlar ama röportajın gereklerindendir, röportaj yapılanı tanıtmak isteriz…

1981 yılında Gazi Mağusa’da doğdum, dünyaya geldim. 1984 yılında, babam o zaman kahve şirketini kuruyor.

“Kahvenin içine doğdum”

1984’de kuruyor; siz 3 yaşındaydınız o zaman.

Evet, ben 3 yaşındaydım o zaman, kahvenin içinde doğduk desek yeridir aslında. Yakın Doğu Üniversitesi İletişim Fakültesi bölümünü okudum. Ondan sonra Amerika’da özel bir okulda İngilizce eğitimi aldım, ondan sonra da Kıbrıs’a döndüm tabii ki. Burada çeşitli sivil toplum örgütlerinde görev aldım. Genç İş Adamları Derneğinde Sayın Sunat Atun’la beraber çalıştık. Ondan sonra genç profesyoneller, Sanayi Odası çatısı altında sayın Özge Özler’in Başkanlığı, benim de 2 yıl yönetim kurulu üyeliğim var. Ondan sonra Türkiye Odalar ve Borsalarda aynı şekilde üyeyim. Sosyal hayatı da seviyorum, çalışmayı da seviyorum.

Peki, sosyal hayatı da konuşuruz az sonra… Şimdi Akan Oza’dan sonra Oza Kahve’yi de anlatmanızı istesek; yani işte tarihçesini anlatabilirseniz. Bugüne nasıl geldi örneğin…

Tabii ki; 1984 yılında sevgili babacım Ergün Oza tarafından, evimizin yanındaki 2 metrelik bir garajın içerisinde oluyor bu iş ve biliyorsunuz bu garaj büyüsünü, dünyada da budur, garajlardan başlıyor. Bu Amerika’da da çoğu şirkette böyle… Örneğin Macdonalds, o, bu  gibi gibi büyük firmalar hep garajdır hikâyesi; gerçekten de bu garajın bir büyüsü var herhalde. Sevgili babacım da bizim evimizin yanındaki garajdan başladı bu işe. Ve işte aile desteği ile de sürdürdü. Şimdilerde Oza Kahve 3. kuşağa geçmeye hazırlanıyor. Bu yıl Oza Kahve 35. yılını kutlayacak.

Aile desteği

Kaç kardeşsiniz?

Biz üç kardeşiz. Bir abim bir de ablam var. En küçükleri benim.

Onlar da mı Oza Kahve’de görev alıyorlar?

Evet, evet, onlar da Oza Kahve’de… Babam hepimizi de şirket hissedarı yaptığı için hepimiz de şirketteyiz.

Daha sonra; garajdan sonra nasıl gitti?

Garajda başlıyor ve hep aile desteğiyle gidiyor… Çalışanlar aile oluyor. Annem, babam, teyzelerim, babamın kuzeni, ona da teyze diyoruz biz; ondan sonra annemin annesi. Bir torbayla babam başlıyor bu işe ve bir torbayı işte 3 – 4 ay falan alıyormuş bitirmesi. Şu anda da yetişemiyoruz diyeyim size.  Oza Kahve Türk kahvesi çeşidir ile kahve sever insanlara farklı kavurma teknikleri ile ulaşıyor. Oza klasik koyu kavurma, orta kavurma ve az kavrulmuş kahve seçeneği ile 3’e ayrılıyor. Bunun dışında Kıbrıs’ta 2’si bir arada, 3’ü bir arada gıranür kahve yapan tek firmayız. İşimizde titizlikle ve vizyon katarak çalışıyoruz. İyi bir iş, iyi bir ekipten geçiyor tabii ki… Espresso kahvemiz ve fitler kahvemiz ile de Oza Kahve severlere kahvenin tüm çeşitleriyle ulaşmaya çalışıyoruz. Babam çok araştırmacı ve akıllı bir kişiliğe sahiptir; zaten öğretmenleri, halam anlatıyor, okul yıllarında şey diyormuş, bu çocuk gelecek vaat ediyor, gerçekten de babamdır diye lanse etmiyorum ama başarılı bir iş adamı bence benim gözümde. Ve hep örnek aldığım da bir kişiliktir. Çünkü bizi de disiplinle büyüttü.

Genelde öyle olunur ailelerde, babalar örnek alınır hep, aileler örnek alınır.

Evet, ben de gerçekten ailemi örnek alıyorum her şekilde, çünkü çok başarılı bir babam var ve kendimi çok şanslı hissediyorum. Babamın başarısı ve bize verdiği disiplin önemli… Biz bu disiplinle büyüdük.

“Kahve piyasasına 3 isim hakim”

Peki nedir şimdi Oza Kahve’nin, Kıbrıs’ın kuzeyinde kahve piyasasındaki payı? Dağıtımla ilgili her şey hallolmuş mudur? Problem var mıdır?

Tabii, tabi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Piyasasında büyük bir Pazar payına artık hakimiz. Zaten 3 büyük firma diyebilirim size, bayağı bir kahve markası vardır, meslektaş arkadaşlarımız vardır ama kahve piyasasına 3 isimdir hakim olan. Bunlardan bir tanesi de biziz. Rakiplerimiz var tabii, yok dersek olmaz.

Rakipler de zaten sizin veriminizi daha da artırıyor.

Tabii ki… Biz iddia ediyoruz ki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Oza Kahve fabrikası gibi bir tesis yoktur. Çünkü bizim tesisimiz son sistemdir, son teknolojidir, otomasyon sistemine bağlıdır yani el değmeden hep makine gücüyle yapılan bir sistemdir. El, bir tek paketlemede değiyor, onun dışında otomasyondur ve biz çok iddialıyız; Orta Doğu’da bile böyle bir fabrikanın olmadığını söyleyebiliyoruz.

Rekabet

Uluslararası fuarlara da katılıyorsunuz...

Tabii ki, sürekli hem kendimiz hem de Turizm Bakanlığıyla da çeşitli fuarlara katılıyoruz… Hem ülkemizi oralarda tanıtıyoruz hem de kahvemizi… Turizm Bakanlığı’nın katıldığı fuarlarda ve biz muhtelif olarak katıldığımız İngiltere Fuarı gibi, Türkiye’deki fuarlar gibi fuarlara da katılıyoruz.

Peki, şeyi sorsam; piyasamızda kahve şirketleri var, işte 3 büyük şirket var dediniz ama buna rağmen dışarıdan da kahve getirtiliyor. Nasıl bakıyorsunuz bu kahve ithalatına? Veya genelde burada olan, burada üretilen ürünlerin benzerinin dışarıdan getirilmesine de nasıl bakıyorsunuz?

Yani ben bir yerli üretici olarak, yerli üretimin desteklenmesinden yanayım. Sadece kahve için değildir. İşte deterjan, su gibi yani Kıbrıs’ta üretilebilen ürünler için yerli üretimin desteklenmesinden yanayım. Ama tabii ki yurt dışından gelen kahveler de var ve ben insanlara her zaman da bunu da söylüyorum; işte bizim 3 ürün tadımız var, belki damak tadınıza da uymaz ama en azından x bir firmanın, markanın kahvesini içseniz o yurt dışından gelen kahveden daha kalitelidir. Çünkü adamıza gelen kahve çekirdeği gerçekten çok kalitelidir.

Yerli üretim

Yani kahve de gelebilir ama öncelik yerli üretime verilmelidir diyorsunuz…

Tabii ki eğer ki bu ülkenin kalkınmasını istiyorsak, vatanımızın büyümesini istiyorsak üretime destek vereceğiz ki hem iş sahalarının açılması hem de paranın burada kalması için… Bunlar geçerli sebepler bence ve daha kaliteli ve daha taze ürün için.

Evet; tabii ki istihdam da önemli tabii ki paranın burada kalması da önemli… Peki, Akan Oza diyelim yeniden… Nasıl biridir, özel hayatında nasıldır, farklılık var mıdır işte, özelde…

Çok bir farklılık yoktur diye düşünüyorum…

İşte ve özelde disiplin

Belki başkasına sormak lazım bu soruları ama Akan Oza nasıl görüyor kendini…

Hoşgörülü, anlayışlı, pozitif, insancıl ve disiplinli, verdiği kararın arkasında duran… Evet, iş hayatında tabii ki disiplinli bir kişiliğim vardır. İş hayatında disipline alışınca bu ister istemez özel hayata da yansıyor. İş dışı da sosyal hayata önem veriyorum. Kitap okuyorum, spor yapıyorum. Seyahat etmeyi, farklı ülkeler, kültürler görmeyi seviyorum.

Özel hayatta disiplin nasıl oluyor peki...

Mesela gece erken yatıp sabahleyin erken kalkmakla, Pazar günü de aynı şeyi yaşayabiliyoruz. Çünkü haftanın sürekliliği olduğu için, alışkanlık olduğu için bir disiplin diye ben bunu da görüyorum erken yatıp da erken kalkmayı.

Sosyal hayatınız…

Sosyal hayatı seviyorum tabii. İnsanları seviyorum her şeyden önce. Hümanist bir yapıya sahibim zaten…

Hayata pozitif bakmak…

Evet, hayata bakışınızı alalım o zaman Akan Bey, hümanist bir yapıya sahibim dediniz. Nasıl bakıyorsunuz hayata?

Hayata nasıl bakıyorum, hayata tabii ki pozitif bakıyorum. Pozitif bakacağız ki onun dönüşümü bizlere gerçekten pozitif olsun. O yüzden gerçekten hep iyi bakıyorum, hep iyi düşünüyorum.

Yani ne kadar pozitif bakarsanız veya düşünürseniz o enerjiyi çağırıyorsunuz. Kötü bir enerji varsa, o kötü enerji döner sizi bulur gibi bir felsefe var, herhalde onu uyguluyorsunuz.  

Evet çok da doğru, okuduğumuz gerek kitaplardan, gerek yaşadıklarımızdan, hayata dair şeylerden görüyoruz; ben buna inanıyorum gerçekten ve o yüzden de pozitif olmayı seviyorum. Mesela hiç tanımadığım bir insana bile kolay gelsin, günaydın diyen bir insanım.

“Diğer taraftan müşterilerimiz var”

İş hayatında Kıbrıs’ın kuzeyi-güneyi dersek…

Yeşil Hat Tüzüğü vardır ve ona göre zaten diğer tarafa ürünler gidip geliyor ama biz kahvemizi diğer tarafta satamıyoruz. Ama inanın korkunç şekilde bir müşteri kitlemiz vardır. Hem fabrikamıza geliniyor hem de marketlerden alınıyor.

Güneyden fabrikaya kadar gelip Oza Kahveyi alanlar var, öyle mi?

Evet, bu Mağusa tarafı, işte Paralimni gibi, Larnaka’dan bayağı bir müşteri kitlemiz var.

Ama diğer marketlerde de böyle bir müşteri kitlesi var…

Evet, mesela sınır kapısına yakın bir market vardır, şimdi ismini lanse etmeyim;  o market korkunç kahve satıyor.

Bütün kahveleri mi satıyor, yoksa Oza Kahveyi mi?

Bütün kahveleri satıyor ama bizimki rekor. Rekor satılıyor istatistiklere bakıldığında.

Bazen de gidip o taraftan kahve alanlar da var. Yani değişik tatlar arıyor insanlar galiba…

Tatlar da değil de biraz özentilik mi var acaba! O daha mı farklı zanneder acaba. Aslında ham madde aynıdır.

“Sürekli içtiğim bir şey vardır, gideyim bir de yeni bir şey deneyim” gibi de olabilir. İnsani bir istek diyelim...

O da olabilir.

Türkiye ile ilişkiler

Peki Türkiye’ye ihracat var mı, gönderiyor musunuz?

Vardı ama şu anda yok.  Ekonomiden dolayı, Türkiye’ye şu anda yok.

Daha önce gidiyordu yani.

Evet. Daha önce gidiyordu, şu anda Türkiye’ye bir ihracatımız yok.

Türkiye’deki üreticiler, baskı yapmıştır belki de buradakiler gibi. Olabilir mi?

Olabilir. Her an her şey olabilir. Ticaret ve iş hayatında herkes herkesi rakip gördüğü için her şey olabilir. İngiltere pazarında varız.  İngiltere distribütörümüz Aytaç Kunt. O İngiltere’de dağıtımımızı yapıyor…

“Barış olursa herkes mutlu olur”

Peki, son olarak söylemek istediğiniz bir şey varsa onu da alabiliriz;

Genel olarak konuşmak istiyorum; ülkemizle ilgili konuşmak istiyorum. Umarız en kısa zamanda bir barış olur ve barış olursa herkesin daha mutlu olacağına inanıyorum.

Nasıl bir barıştan bahsediyorsunuz, barış derken bazı insanlar farklı algılayabiliyorlar…

Barış derken tabii ki sınırların kalkması ve insanların daha rahat birbirleriyle iletişim kurmaları, gerçi şu anda da kuruyoruz ama biraz komplike geliyor kapılardan girip çıkarken o kimliği vermek, o anlamda… Sonuçta aynı toprak, aynı yer ve iki ayrı toplum olarak ayrı yaşıyoruz.

Peki, teşekkür ederim.

Ben teşekkür ederim.

 

Dergiler Haberleri