Ulaş Gökçe
Nobel ödüllü yazar Nobokov Tolstoy’u öğrencilerine anlatırken sınıfın perdelerini çeker, karanlık mekanda bir lamba yakar “Bu Çehov”, sonra bir lamba daha yakar “Bu Dostoyevskiy”, sonra perdeleri tümden açar ve “Bu da Tolstoy” derdi. Lev Tolstoy’un siyasete, siyaset felsefesine, felsefeye, edebiyata, eğitim felsefesine, teknolojiye, dine ve daha pek çok alana etkisi neredeyse hiçbir yazarla karşılaştırılamayacak kadar büyük. 19. yüzyılın sonundan itibaren Tolstoy, Osmanlı İmparatorluğu’nda, özellikle Jön Türkler ve aydınlar arasında büyük saygınlığa sahipti. Tolstoy’un Osmanlı’da kitapları on binlerce satılıyor, yazar Türklerle yazışıyordu. Tolstoy hem döneminin, hem de bugünün en önemli düşünürlerinden olmaya devam ediyor. Tolstoy’un eserlerini, yaşamı gibi ikiye ayırmak mümkün: orta yaş öncesi ve sonrası. Orta yaştan önce Tolstoy içki içen, kumar oynayan, çapkın biriydi. Sonrasında ise sigara, kumar, et yemeyi, cinselliği bırakan, devletten, dinden, zenginlikten uzaklaşan biriydi. Daha yaşarken tüm dünyada peygamber kadar ilgi ve saygı gören Kont Tolstoy hakkında kısa, eğlenceli bazı bilgileri hatırlatmak istedim.
ÇİZMECİ VE HAMAL TOLSTOY
Lev Tolstoy için masa başında çalışmaktan çok daha önemlisi fiziksel çalışmaktı. Tolstoy emeğin insanı hem eğittiğine, hem de bunun çok büyük bir zenginlik, değer olduğuna inanırdı. Malum Tolstoy, hayatının önemli kısmını bir Rus köylüsü gibi giyinerek ve yaşayarak geçirmişti. Uzun gömlek, belinde bir kemer, ayağında çizmeler vardı… Çizmelerini de kendi yapardı. Hatta arkadaşlarına çizme hediye etmeyi de çok severdi. Tolstoy hayatının son yıllarında tamamen çıplak ayakla dolaşmayı tercih ediyordu. Bazılarına göre bu halkçılıktı, bazıları ise bunu bir tür meditasyon olarak görüyordu.
Bir gün Tolstoy Moskova’ya trenle gelir. Tren garında yürüyen, uzun sakallı köylü görünümünde Tolstoy’a bir soylu kadın “Hey hamal. Şu eşyalarımı taşı” diye seslenir. Tolstoy eşyaları taşır, parasını alır ve gider. Bu olaydan bir süre sonra Moskova’da düzenlenen bir yardım etkinliğinde aynı kadın Tolstoy’u sahnede Fransızca konuşma yaparken görerek şaşırır ve yazardan özür diler. Emeğin değerini bilen yazar işini hakkıyla yaptığını ve hakkı olan parayı aldığını söyler.
VEJETARYENLİĞİN ÖNCÜSÜ TOLSTOY
Tolstoy’un orta yaş sonrası yaşamında doğallık, yani fiziksel emek, az para, az tüketim, özgürlük ön plandadır. Tolstoy artık çok ciddi bir vejetaryendir. Tolstoy’un tavrını şu sözleriyle açıklamak mümkündür: “Bir inek seni ve çocuklarını 10 yıl yedirdi, bir koyun yünüyle seni ve çocuklarını giydirdi ve sıcak tuttu. Onlar için bunun ödülü nedir? Boğazlarını kesip yemek mi?” 1917 devrimi öncesinde İncil’in sözleri olan “Öldürme” ile yaygınlaşan ve Tolstoyculuğun önemli şartlarından vejetaryenliğin uygulandığı, yazarın portrelerinin de asıldığı yemekhaneler Rusya’da çok yaygındı.
TOLSTOY KAÇ SAYFA YAZDI?
Tolstoy, her bir sayfayı yayınlamadan önce değiştirip en az 10 kez yazıyordu. Tolstoy’un ilk döneminden kalma ve yazarın hiç de sevmediği Savaş ve Barış 8 kez yeniden yazıldı. Romanın bazı bölümleri ise gözden geçirilerek 25 kez yeniden yazılmıştı. Tüm eserleri 91 cilt olan yazar ölümünden sonra geride, 10 bin mektup ve elde yazılmış 165 bin sayfa bıraktı.
KONT KAÇ DİL BİLİYORDU?
Rusya’nın kurucu ailelerinden Lev Tolstoy çocukluğunda evde Alman ve Fransız öğretmenlerden ders almış, gençliğinde ise Kazan İmparatorluk Üniversitesi’nde okumaya karar vermişti. Üniversiteye başlamadan önce Fransızca, Almanca, İngilizce bilen Tolstoy yükseköğrenimini Arap-Türk Edebiyatı’nda yapmaya karar verir. Böylelikle Kont, Türkçe (Osmanlıca), Tatarca ve Arapça öğrenir. Tolstoy üniversitede Türkçe ve Arapçadan Rusça ve Fransızcaya, son iki dilden Türkçe ve Arapçaya çeviri de yapıyordu. Sonraki yıllarda Tolstoy çocuklar için Hz. Muhammet’in hayatını anlatan kitaplar yazmış, Kuran’dan derlemeler yapmış, Türk Halk Edebiyatı’ndan eserler yayınlamıştı. Daha sonraki yıllarda Tolstoy Latince, Kilise Slavcası, Ukraynaca, Yunanca, İtalyanca dahil olmak üzere 15 dil öğrenir.
KÖYLÜ ÇOCUKLARIN ÖĞRETMENİ TOLSTOY
Tolstoy’un eğitimciliği, en az yazarlığı kadar ünlüdür. Eğitim Felsefesi’ne özgür eğitim konseptiyle derin katkıları bulunan Kont, 1859 yılında kendine ait Yasnaya Polyana’da köylü çocuklar için okul açar. Eğitimbilimi alanında dergiler yayımlayan, derlemeler, ders kitapları hazırlayan yazar çok uzun yıllar, hem köylüler, hem de şehirliler ve aristokrasi tarafından kullanılacak “Azbuka” isimli ABC basımı da gerçekleştirir. Öğrenciyi, saygı duyulan bir birey olarak eğitimin merkezine yerleştiren Tolstoy’un eğitim felsefesinde bağımsız düşünebilme, gözlem, derin hissiyat, fiziksel becerilerin geliştirilmesi ve yaratıcılık gibi unsurlar ön plana çıkıyordu.
200 KİLOMETRE YÜRÜYEN ADAM TOLSTOY
Şehirleri sevmeyen, doğal hayata, fiziksel ve düşünsel olarak yaratmaya düşkün Tolstoy’un bir başka tutkusu da yürümekti. Bir sözüyle sadece Rusya değil, Osmanlı’dan Hindistan’a kadar pek çok ülkeyi ayağa kaldırabilecek saygınlığa sahip, Rusya’nın en önemli aristokratik ailelerinden gelen Tolstoy gösterişten uzak, sade, doğa içinde geçen yaşamının parçası olarak yürümeyi seviyordu. Her gün onlarca kilometre yürüyen yazar Yasnaya Polyana yöresinden Tula şehrine defalarca yürüyerek gitmişti. 40 kilometre uzaktaki arkadaşlarına yürüyerek giden Tolstoy’un bunun yanında evinden Moskova’ya, Moskova’dan evine 3 kez yürüyerek gittiği de biliniyor. Bir hafta süren bu 200 kilometrelik yolda Tolstoy geceleri köylülerle birlikte kalıyordu. Ölene kadar yürüyen Tolstoy, 200 kilometrelik ilk yürüyüşünü 58 yaşında yapmıştı. Tolstoy vasiyetinde, öldükten sonra yürüyüş yaptığı ormanda sıradan, dini semboller taşımayan bir mezara gömülmesi arzusunu dile getirmişti.
NOBEL’İ REDDEDEN TOLSTOY
1906 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nün Lev Tolstoy’a verileceği tüm dünyaya yayılır. Bunun üzerine yazar İskandinavya’daki meslektaşlarına mektup yazarak bu ödülün kendisine verilmemesi için uğraşmaları ricasında bulunur. Ödülün verilmemesini sağlayan yazar, buna katkıda bulunan dostlarına şöyle yazar: “Öncelikle [bu ödülü almamam], inancıma göre, tüm paralar gibi, sadece kötülük getirecek bu [ödül] parasını kullanma derdinden beni kurtardı. İkincisi bu, tanımasam da derinden saygı duyduğum pek çok sayıda insanın bana yönelik şefkatini kazanmanın şerefi ve büyük zevkini sunmuş oldu.” Yardımseverliği, parasının tümünü fakir köylülere bağışlamasıyla tanınan Tolstoy, Nobel’den gelecek yüklü miktarda parayı reddederek hem bu parayı harcama derdinden kurtulmuş oldu, hem de kendini bu ödülün üstünde tuttu.
AFOROZ EDİLEN BÜYÜK HIRİSTİYAN
İslam’dan başlayarak pek çok din hakkında derin bilgisi olan Tolstoy’un Tanrı algısı Ortodoks ve Hıristiyanlığın pek çok mezhebinin temel doktrinleriyle çelişiyordu. Ölene kadar kendisini Hıristiyan adlandıran Tolstoy aynı zamanda Kilise’nin büyücülükle uğraştığını söylüyor ve otoritesini kabul etmiyor, Hıristiyan Tanrısının üçlü suretini reddediyor, şiddet ve zorlama aracı gördüğü devleti kabul etmiyordu. 1901 yılında Tolstoy, Rus Ortodoks Kilisesi tarafından aforoz edilir. Çok büyük kitlelerin Rus Ortodoks Kilisesi’ne sırt çevirmesine neden olan, Kilise tarihinin bu çok riskli kararı bugün hala Rusya’nın gündeminde kalmaya devam ediyor. Rusya’da pek çok inanlı kesim bu kararın iptal edilmesini talep ederken Tolstoy’un karara yönelik cevabı gözden kaçıyor. Tolstoy bu kararın herhangi bir anlam ifade etmediğini, inanlı bir Hıristiyan olarak öleceğini belirtmişti.
PARA DÜŞMANI TOLSTOY
Tolstoy pek çok kez yazdığı vasiyetinde eserlerinin para karşılığı satılmasının “çok ağır bir mesele” olduğunu belirterek, kitaplarının telif hakkının çocukları tarafından reddedilmesi ve halka sunulması ricasında bulunuyordu. Yasal olarak telif haklarını devlete devredemeyen Tolstoy çareyi vasiyetine bunu eklemekte buluyordu. 1910 yılında büyük yazar eşiyle kavga ederek evinden ayrılır. Kavga nedeni ise tüm mal varlığını köylülere bağışlamak istemesidir. Tolstoy’un bu son yolculuğudur. Yazar 10 gün sonra, evinden uzakta, taşranın bir tren istasyonunda ölür.