Bedesten’de anlamlı bir tanıtım vardı.
Kendimize güvenin “dip” yaptığı bu günlerde, bir nebze umut topladık.
“Uluslararası dolaşım hakkını alarak üretim yaptık” dendi.
Bu tek cümle ne kadar önemli, farkında mısınız?
Bir de…
“Avrupa standartlarında tüm testlerden başarıyla geçti.”
Ürün böyle sunuldu.
“Başarabiliriz” dedik içimizden…
***
Üretmek önemli…
Hem de çok!
Ama yetmez…
Kalite ve standart gerekiyor.
Bir de dünyaya pazarlamak…
***
Çoğu zaman “ambargo” söylemi milliyetçi bir dil üzerinden, kendi eksiğimizi örtmek için kullanılan bir bahane ya da suçlama oyununa dönüşmüştür.
Elinizde iyi bir ürün varsa, satarsanız!
Ne olursa olsun, iyi bir ürün, adresine ulaşır.
Ürününüz, üretiminiz, standardınız yüksek değilse ağlarsınız..
***
Esnaf, Zanaatkarlar ve Üreticiler Pazarlama Kooperatifi, öz adıyla Ez-Koop örnek bir iş yaptı.
Önce üreticileri bir araya getirdi.
Örgütlendi, birleşti, moda deyimle kümeleşti…
Avrupa Birliği’nin TAPS projesi de bu ortaklığa rehberlik yaptı.
Önce zeytinyağı üretildi.
Yine uluslararası standartlarda…
Şimdi de Kıbrıs’ın geleneksel içkilerinden zivaniya “ALAF” markasıyla karşımıza çıktı.
Tadımını yaparken hem kendine özgü aromasını hem de kalitesini hissettik.
“İyi iş” dedik; öyküsü, tadı, ambalajı, sunumuyla…
***
Şimdi gündemde “hellim” var ya…
Yine bir “egemenlik kavgası” görüyoruz.
Ürettiğimiz hellimin standardı nedir, hangi testlerden geçebilir, kalitesi ne orandadır?
İşte bunları konuşmuyoruz!
Elbette “tescil” önemli…
Ama yıllardır konuşuyor ve bu geleneksel ürünümüzü gerçek kalite standardına getiremiyorsak, başka sorunlar da var demektir.
***
“Üreten yok olmaz” demişti Tufan hocamız bir dönem…
Siyaset yolculuğunda en önemli çıkışlardan biriydi…
Çok daha iyi anladık zamanla…
Talimatla yönetildikçe…
İrademiz çiğnendikçe…
Demokrasimiz kuşatıldıkça…
Hani, avuç açtıkça…