BİR HAYALDE UZLAŞMAK

Neşe Yaşın

Tekrarlardan, donuk umutsuzluktan hiç bu denli tırsmamıştım. Fena halde sıkılıyorum son sıralar. Hiçbir şey yeterince heyecan vermiyor. Belki de yaşla ilgili bu diyeceğim ama her alanda bir devrime ihtiyaç var sanki. Nasıl daha çok kazanılacağına, gücün ele geçirileceğine dair planlar yapan, yerküreyi mahvetmeye devam eden küçük bir azınlığın oyuncağı halindeyiz. Dünyaya öyle çok zarar vermişiz ki silkinip bizi üstünden atmaya çalışıyor adeta. Hiçbir direniş, hiçbir kalkışma yok demiyorum ama zafer yok ortada. Her isyan, her heyecan hüsranla son buluyor. Bin bir hile ile kötüler kazanmaya devam ediyor hep.

Geçmişten çok daha karmaşık, tuşlarla idare edilen bir dünya bu. Yanlış bir tuşa basmayagör sistem alarm veriyor hemen. Taktiklerle, algı operasyonlarıyla yürütülen bir kader oyunu içindeyiz sanki. Bir an her şeyken ertesi anda hiç olabilme, tepedeyken yedi kat yerin dibine düşebilme düzeneği… Hem kolektif hem de özel hayatlar için geçerli söylediklerim. Belki fazla kişisel bir yorum diyeceksiniz ama çevreye dair de bir gözlem bu. Baş döndüren ışıklar, renkler ve sesler, üstümüze boca edilen kelimeler, sürekli değişen gündemler söz konusuyken neden sıkılıyorsun diyebilirsiniz. Ruhum bu robotik düzeneğe uymuyor galiba. Çocukluğumun boyutlarını, sonsuzluk duygusunu, uzun süreceğini sandığım bir geleceğin hayalini özlüyorum.

Hayata küsüp sessizce köşesine çekilen bazı insanları düşünüyorum ya da bir protesto duyurusuyla kendi hayatlarına son verenleri. Her ikisinde de tavşan dağa küsmüş etkisi var artık. En değerli görülenler bile çabucak gözden düşürülüyor. Birini mahvetmek mi istiyorsun. Birkaç tuşa basmak yeterli kimi zaman.

Birileri için üzülüyoruz, dayanışma için ayaklanıyoruz ya, bunun da ömrü kısa artık. Dayanışmanın da bir son kullanma tarihi var. Zalimler bunu iyi biliyorlar. Her şey sönümleniyor bir süre sonra. Yüzler, kelimeler eskiyor. Kalpler bile eskiyor. Deli gibi sevenler taburcu oluyor aşk tımarhanesinden.

Her gün yeni ölüm ya da hastalık haberlerine uyanılıyor. Kanıksanmış durumda artık bu. Yas süresi de kısalıyor. Hayat kedere teslim edilemiyor sonuçta.

Her hayat bir avuntu arıyor kendine. Düşmemek için bir yerlere tutunuyoruz. En dengeli sanılan, en sağlam duran bile yanıltıyor kimi zaman bizi.

Bir pazar sabahı böyle karamsarlık katmak istemiyorum kimseye. Öyle bir iç çekiş büyütüyorum ki içimde Beşparmak Dağları korusun kendini. Bir durumu saptamak onu aşmanın birinci adımıdır diye düşünebiliriz en azından.

Uzun yolculuklarından ardından Kıbrıs’a dönmekten memnunum yine de. Geçmiş yabancı bir ülkedir biliyorum bunu ve evine asla geri dönemezsin. Döndüğün yer bıraktığın yer değildir çünkü. Aynı suda iki kez yıkanılmıyor ya. Akıp giden zamanda eskimeyen şeyler aramaya devam ediyoruz, bir köke, bir toprağa tutunmaya çalışıyoruz düşmemek için.

İnsanın yurdu çocukluğudur. Tanıdık coğrafya, tanıdık yüzler bir evdir sana. Ne kadar değişmiş, yabancılaştırılmış olsa da evim burası.

Yurt derken bir mekândan değil de bir metafordan, hayali bir haritadan söz ediyorum aslında. Dostluklarla, tanıdık işaretlerle, anılarla vücut bulan bir yerden. Benim hayal yurdum bir barış ülkesi aslında. Tarihin bazı dönemlerinde çok yakın hissetmiştim kendimi oraya. Şimdilerde çok uzaklarda bu ülke. Belki de hiç gidemeyeceğim bir yerde.

İnsanın bir hayali olması güzeldir yine de. Önce hayal edersin çünkü. Bu kolektif depresyondan çıkmak için kolektif bir hayale ihtiyacımız var öncelikle. Ne istediğimizi bilmeden ne istediğimizden emin olmadan nasıl ulaşabiliriz oraya. Soyut bir kavram var “barış” diye. Dünya Barış Günü etkinliğindeydim dün. Yannis Ritsos’un barış şiirini Türkçe, Rumca başarıyla seslendirdi bir ekip. Her zamanki gibi içimiz kanatlandı. Soyut bir kavramdan çok bir gelecek tahayyülünü anlatıyordu çünkü şiir.

Gelecekte nasıl bir Kıbrıs, nasıl bir dünya arzu ediyoruz? Öncelikle buna yoğunlaşmalı belki. İmkansızı istemeli. Şikâyet dinlemekten, mahvolduk nakaratından çok sıkıldım inanın. Bize umutlu sözler gerek. Önce bir hayalde uzlaşmak gerek. Sonra yol ne kadar çetrefil ve uzun olsa da onu doğru yürümek.