(Aşağıdaki öykünün siyasetle, gündemle alakası yoktur. Ama üzerine alınan olursa itirazım olmaz. Yaşamın anlamını kafalara dank ettirebilmek için çok gerekli böylesi yaşam dersi veren öyküler... İnsan olmanın, ahlaki değerlerin ve ilişkilerin yozlaştığı günümüz dünyasında zaman zaman anımsatmak gerekiyor bazı gerçekleri...
Bir de soru: Hikayede geçen ‘cennet’ nerededir acaba? Ve oradaki ‘dede’ kimdir? En önemlisi ‘köpeğini terketmeyen’ kişi kim olabilir? Ve terketmeyerek doğru mu yaptı, yanlış mı? Peki, siz olsaydınız onun yerinde, terk eder miydiniz köpeğinizi? Hayır, etrafta o kadar var ki öylesi!..)
------
Adam ve hayattaki tek arkadaşı olan köpeği bir kazada birlikte ölmüşlerdi. Gökyüzüne çıktıktan sonra bembeyaz bulutların arasında dolaşmaya başladılar. Adam çok susamıştı. Biraz su bulabilmek ümidiyle yürümeye devam ederken, birden kendilerini muhteşem bir manzaranın karşısında buldular. Rengarenk çiçeklerle süslü bir bahçe, altından yapılmış bir bahçe kapısı ve onları karşılayan beyazlar içinde bir kadın... Adam köpeğiyle birlikte kadına yaklaştı ve sordu:
- Affedersiniz, burası neresi?
Kadın ona gülümsedi :
- Burası cennet, efendim.
Adam bunun üzerine sevinçle,
- Harika, dedi, peki bana biraz su verebilir misiniz? Gerçekten çok susadım.
Kadın cevap verdi:
- Tabii efendim, içeri girin... İçeride dilediğiniz kadar su bulabilirsiniz...
Adam köpeğine döndü:
- Hadi oğlum içeri giriyoruz, diyerek kapıya yürüdü.
Ama kadın onu birden durdurdu:
- Üzgünüm efendim, köpeğiniz sizinle gelemez... Hayvanları içeri almıyoruz.
Bunun üzerine adam bir an durdu. Düşündü. İçeri girmekten vazgeçti. Geri dönüp köpeğiyle birlikte geldikleri yolun tam ters yönünde yürümeye koyuldular.
Bir süre geçtikten sonra kendilerini bu kez tozlu çamurlu bir yolda buldular. Yolun sonunda karşılarına çiftlik girişini andıran bir kapıyla yırtık-pırtık elbiseli bir dede çıktı.
Adam sordu:
- Affedersiniz... Bana biraz su verebilir misiniz?
Dede:
- İçeri gel, dedi. Kapıdan girdikten sonra sağ tarafta bir çeşme var.
Adam sordu:
- Peki, arkadaşım da benimle gelip oradan içebilir mi?
Dede:
- Tabii, dedi, çeşmenin yanında köpeğinin de su içebileceği bir kase bulacaksın.
Bunun üzerine adam kapıdan girdi. Biraz yürüdükten sonra sağ tarafta çeşmeyi buldu. Adam çeşmeden, köpek de oracıktaki kaseden doya doya içerek susuzluklarını giderdiler.
Sonra adam geri giderek girişte bekleyen dedeye sordu:
- Su için çok teşekkür ederim. Peki burası neresi?
Dede:
- Burası cennet!..
Bunu duyan adam şaşırdı:
- Ama nasıl olur? Az önce burası gibi kırık dökük olmayan muhteşem bir yere gittik ve orasının da cennet olduğunu söylediler.
Dede:
- Şu rengarenk, çiçeklerle süslü, altın kapılı yer mi? Ama orası cehennem!..
Adam iyice şaşırmıştı:
- Peki, ama orası sizin adınızı kullanarak insanları kandırıyor diye hiç kızmıyor musunuz?
Dede gülümsedi:
- Kızmıyoruz. Çünkü onlar kendi çıkarı için en iyi arkadaşını yarı yolda bırakanları cennetten uzak tutuyorlar.