Bir kayıp ikiz kardeşin izinde...

Kulla Neofitu, Aşşalı (şimdiki adıyla Paşaköy)... İki erkek kardeşi varmış, bunlar ikizmişler ve ikizlerden birisi olan Konstantinos Ksenofon Neofitos, 1974’te Aşşa’da (Paşaköy) “kayıp” olmuş. İkiz erkek kardeşleri tek yumurta ikiz

Kulla Neofitu, Aşşalı (şimdiki adıyla Paşaköy)... İki erkek kardeşi varmış, bunlar ikizmişler ve ikizlerden birisi olan Konstantinos Ksenofon Neofitos, 1974’te Aşşa’da (Paşaköy) “kayıp” olmuş. İkiz erkek kardeşleri tek yumurta ikizi imişler – ikizlerden birisi “kayıp” olunca, anneleri Trifona’nın neler hissettiğini düşünebiliyor musunuz? İkizlerin ve Kulla’nın annesi Trifona, halen hayatta ve 92 yaşında...

Kulla’yla yıllar önce telefonda konuşmuştuk... İkiz erkek kardeşlerinden birisinin “kayıp” olduğunu anlatmıştı – “İkizi onun öldüğüne inanmıyor çünkü onlar ikiz ve ikizler ne kadar hislidirler bilirsin” demişti... “İkizi onun öldüğünü hissetmiyor, onun hayatta olduğuna inanıyor” demişti... Onunla röportaj yapabileceğimizi söylediğim zaman bunu istememişti... Aradan birkaç yıl geçtikten sonra arıyor beni ve buluşmak istiyor...

Onunla Lefkoşa’da Alfamega’nın kafeteryasında buluşuyoruz...

Aşşa, çok büyük acılar yaşamış olan bir köy... Bir zamanlar Aşşa (şimdiki Paşaköy) çok büyük bir Kıbrıslırum köyü imiş – Afanya’yla (Gaziköy) komşu olan Aşşa’dan iki otobüs dolusu insan “kayıp”. Ancak Kulla’nın ikiz erkek kardeşlerinden birisi olan Konstantinos Ksenofon Neofitos, otobüslerle alınıp “kayıp” edilenler arasında değil... Köyden ayrılmaya çalışırken “kayıp” edilmiş 1974’te...

Aşşalı “kayıp” insanlarla ilgili pek çok röportajım, pek çok yazım yayımlandı... Bazı Kıbrıslırum “kayıp” yakınları, geçmişte Aşşalı Kıbrıslıtürkler’in evlerinin nasıl yakılıp onların köyden nasıl kovulduklarını anlatmışlardı – bu Kıbrıslıtürkler, köylerinden göç etmeye zorlandıkları için bu “kayıp” yakınları üzgündü – o zamanlar neler olup bittiğini anlayacak yaşta değillerdi ama büyümüşler ve Aşşa’da neler yaşandığını yıllar sonra öğrenmişlerdi... Aşşalı ünlü naif ressam Kaşalos’un öyküsünü de kaleme almıştık bu sayfalarda – bu yaşlı adam ganimete giden bazı askerler tarafından dövülüp kolları ve bacakları kırılmış, güneye geçtiği zaman can çekişiyormuş – sonuçta hayatını kaybetmiş yediği bu dayaklar yüzünden – geride bize harika resimler bıraktı... Kaşalos’un resimleri, köydeki eski yaşamı, eski gelenekleri yansıtıyor... Bazı resimlerini Yorgos Tornarides’in koleksiyonunda gördüğüm zaman, Kaşalos’un Mesarya’daki hayatı ne kadar çarpıcı biçimde resmettiğini hissettim... Oğlu da resim yapıyor ancak babasının resimleri bir başka güzel...

Aşşalılar sanatsal yeteneklere sahip – aralarında ressamlar, şairler, müzisyenler var... Aşşalı bir şair olan Skarparis’in köyüyle ve “kayıplar”la ilgili olağanüstü şiirlerinin çevirilerini de yıllar önce bu sayfalarda yayımlamıştım...

Aşşa’nın iki otobüs dolusu “kaybı”nın nereye gömülmüş olabileceği hakkında pek çok okurumuz, pek çok yer gösterdi... Bunları hep bu sayfalarda yıllardır yayımlıyoruz. Okurlarımızın göstermiş olduğu yerlerde yürütülen kazılarda, bazı insan kemikleri bulundu, kimi kuyuların boşaltılmış olduğu anlaşıldı, kuyulardan yalnızca örneğin diz kapakları ve dişler çıkmıştı... Aşşa’nın Kıbrıslırum muhtarı Bay Yorgos da bu kazıları yakından takip ediyor, kendi köylülerini bilgilendiriyor – paska zamanları kazı yerlerine gidip arkeologlara pilavuna götürüyor, onları ziyaret ederek bilgi alıyor...

Aşşa (Paşaköy), Afanya ve Vadili arasında bir köy. Kuzeyinde Angastina (şimdiki Aslanköy), Maratovuno (şimdiki Ulukışla), Musullita (Kurudere) ve Stroncilo (Turunçlu) var.  Biraz uzağında ise Tremeşe, Arçoz, Atienu (Kiracıköy), Aya (Dilekkaya) ve Meluşa bulunuyor...

Bir zamanlar Aşşa ve çevresindeki Mesarya köyleri, tüm adanın buğday üretiminin merkezi imiş... Bu bölgede geçmişte pamuk, sısam, üzüm ve çeşitli sebzeler de yetiştirilmekteymiş. Yalya deresinden eski bir sulama sistemiyle bölge sulanmaktaymış...

“Aşşa” adının “Askia” sözcüğünden geldiğine inanılıyor, “Askia” da “Gölgeden yoksun” demekmiş... Çünkü Aşşa (Paşaköy) çevresinde pek az ağaç varmış... Yüzyıllar boyunca “Askia” sözcüğü değişe değişe “Aşşa”ya dönüşmüş...

Ancak Aşşalı köylülerin popüler bir inancı daha varmış – o da “Aşşa”nın “Askı” sözcüğünden geldiği şeklindeymiş – hayvan derisinden yapılıp içinde su veya şarap taşınan “askı”lar dolusu şaraplar içiliyormuş eski köy panayırlarında... Konuştuğum Kıbrıslıtürkler, çok eskilerde henüz metal lengerler bulunmadığı dönemlerde, hayvan derisinden yapılma çoban kovaları hatırlıyorlar – bu kovalarla çoban kuyularından su çekerler, hayvanlarını suvarırlarmış... Ancak “Askı” denen hayvan derisinden yapılma, içine şarap veya su konan bu aletle ilgili henüz bilgisi olan okurum çıkmadı – belki bu satırları okuyan okurlarımdan birisi bizi arar ve bu konuda aydınlatır diye umuyorum...

Kulla Neofitu’yla yaptığımız röportajı yarın yayımlamaya başlayacağız...

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri