Kedilerin bile kızışma aylarını şaşırdığı son zamanlarda insanların da normalitelerini şaşırması gibi bir döneme girmiş olabilir miyiz?
İklim değişikliği doğa olaylarını farklılaştırırken, buzullar eriyor, bir tarafta seller olurken diğer tarafta kuraklık baş gösteriyorken, daha önce görmediğimiz, tanımadığımız hortumlar gibi doğa olayları ülkemizde de sık sık görülebiliyorken, hayvanlar değişen hava koşullarına uyum sağlamaya çalışırken veya bunu yapamazken, ağaçlar çiçek açacakları, meyve verecekleri zamanları karıştırırken, kediler de Mart ayını şaşırıp keyif zamanlarını artık Ocak ayına alırken, yani dünyadaki diğer canlılarda, hava olaylarında oluşuveren farklılaşma, değişiklik, şaşkınlık insana uğramamış olabilir mi!
Mümkünü var mı?
Tabii ki biz de bu değişimden nasibimizi alıyoruz.
Daha da bencilleşiyoruz örneğin…
“Her koyun kendi bacağından asılır” atasözü daha bir popüler oldu yaşanan olaylarda… Ben kendimi kurtarayım da bana ne diğer insanlardan!
Benim dediğim olsun, ben rahat edeyim da gerisi beni ilgilendirmez!
Öyle bir şey yapayım ki seçimde oylarım artsın, ondan sonra ne olursa olsun!
Son cümleye asgari ücretin saptanması ve brüt 7,000 TL olması durumunu örnek göstermek mümkün.
Daha önceleri de yazdığım gibi asgari ücret daha da artsın, aileler ayı çıkarabilir miyiz düşüncesinden uzak bir halde rahat yaşasınlar ama!..
Bu işin aması var;
Asgari ücret konusunda sadece o Komisyon’daki işveren temsilcilerini veya birkaç ithalattan zengin olan şirketleri görmemek gerek.
İşveren adı altında yanında iki-üç kişi çalıştıran ve ayı zor çıkaran küçük işletmeler, esnaflar da yer alıyor…
Bir makinist, bir dülger, küçük bir imalathane ürettiğiyle hem kendine ekmek parası kazanmaya, hem yanında çalıştırdığı birkaç kişiye maaşını vermeye, yatırımını yapmaya çalışıyor…
Eğer o ‘işveren’ kazancını artıramamışsa, geliri artmamışsa artan giderlerini nasıl karşılayacak?
Ya işçi çıkaracak, ya kaçak çalıştıracak, ya da iş yerini kapatıp rahatlayacak!
Yani asgari ücreti artırmakla iş bitmiyor. Ekonomi düzelmiyor. Ülke refaha kavuşmuyor.
Üretim artıyor mu, üreten malını pazarlayabiliyor mu, esnaf kazancını artırıyor mu, çarşıda işler tıkırında mı, yüzler gülüyor mu?
Asgari ücret artmış, işçi sendikaları zafer kazanmış!
Zengin işveren hüsrana uğramış, iyi bir ders almış!
23 Ocak gelmiş, asgari ücreti artıran partiler de iyi bir oy almış. Peki sonra!
Devamı gelecek mi?
Artan asgari ücret çalışana ne kadar zaman yeterli gelecek? Bu ücretin altında kalan emekli maaşıyla, sigorta maaşıyla geçinmeye çalışanlar ne olacak? Onların da artacak mı? Bu artan maaşlar nereden nasıl karşılanacak?
Her ay başı el açılmaya, Ankara’dan randevu almaya, borçlanmaya devam mı edilecek?
Ne zamana kadar böyle gidecek?
Kediler Mart ayını şaşırıp Ocak’ta eş bulmaya başladılar ama sonuçta keyifleri devam ediyor, oradan taviz vermemişler!
Bizi de etkileyen iklim değişikliği keyfimizin sürmesine fırsat verecek mi!
Ensemizden yakalandığımız boynumuz başkalarının ellerindeyken, dağıtılan vatandaşlıklar, verilen ihaleler, hatta ihalesiz işler, kumarhane izinleri biter mi?
Esnafın işi, çalışanın maaşı devam eder mi?
Ayını şaşırmış olsa bile keyfini devam ettirebilen kedi kadar olabilir miyiz? Keyiften de vazgeçtim, yaşamımız devam edebilir mi?
İlle de Külliye isteyen, ille de koltukta oturmak isteyenlerin toplumlarından verebilecekleri şeylerin sonu olmazken, keyfin bir önemi kalır mı!
‘Yaşamak’, şimdilerde istenebilecek insanca tek talep.
Bizi de olumsuz etkileyen başta sorguladığımız iklim değişikliği mi yoksa iklim değişikliğini de gündeme getiren yine insanın ta kendisi mi!