Önceki gün sabah (19 Aralık 2011 – Pazartesi) Ledra Palace barikatından geçip bir kez daha Baf’ın Hulu köyüne gidiyoruz...
Hulu’da 4 Şubat 1964’te “kayıp” edilmiş üç “kayıp” Kıbrıslıtürk vardı: İsmail Emin, Halil Abdullah ve Mehmet Yusuf.
Bu üç “kayıp”tan ikisinden geride kalanlar bulunmuş ama hala bir “kayıp” Kıbrıslıtürk daha var...
Bu yüzden İsmail Emin’in büyük torunu Erol Akcan’la ve Kayıplar Komitesi yetkilileri Ksenofon Kallis, Murat Soysal, Kazılar Koordinatörü Okan Oktay ve Baf kazıları ekip lideri arkeolog Yiannis Yuannu’yla birlikte Hulu’ya gidiyoruz.
Erol Akcan’ın büyük dedesi olan İsmail Emin “kayıp” olunca, Erol Akcan’ın dedesi Bekir İsmail, İngiliz askerleriyle birlikte köye gitmiş ve köyde “kayıp” babasının izini sürmeye çalışmış. O günlerde köydeki söylentilere göre Stavrinu’nun evinin yanındaki tarladaki kör kuyuya “kayıp” edilen Kıbrıslıtürkler’in gömülmüş olduğu söylentisi varmış. Bu kör kuyu çok büyük ve çok derin bir kuyuymuş – köylüler genelde bu kör kuyuya hayvan ölülerini atarlarmış... Bekir İsmail, “kayıp” babası İsmail Emin’i işte bu kuyuda ararken, kuyunun üzerinde odunlar ve bir de köylü erkeklerin o günlerde başlarına taktıkları bir çember bulmuş...
Erol Akcan, “kayıp” büyük dedesi nedeniyle Hulu’daki kazılara ilişkin yazdıklarımızı takip etmekteydi ve bir gün beni arayarak, Hulu’ya ilişkin annesi Kerime Ahmet Kutura’nın babası Bekir İsmail’den duyduklarını aktarmıştı.
Hulu’nun üç “kayıp” insanından birisinden geride kalanlar, “İngiliz Kulübü” olarak bilinen yerin tam karşısındaki tarlada bulunmuştu, 2008 yılında. Son beş aydır Hulu’nun çıkışında Panaya köyüne doğru giden yolun yanında bulunan derenin içerisine de diğer iki “kayıp” Kıbrıslıtürk’ün gömüldüğü bilgisi üzerine Kayıplar Komitesi kazıları devam etmekteydi. Ancak bu kazılarda iki yerine tek bir “kayıp” Kıbrıslıtürk’ten geride kalanlar bulununca, Hulu’ya Erol Akcan ve Kayıplar Komitesi yetkilileriyle birlikte giderek, Erol Bey’in duyduklarını bizimle paylaşmasına karar verdik. İşte bu yüzden yine Hulu yollarındayız...
İlk durağımız, bir başka söylenti kaynağı olan bir ev... Bu ev, Hulu’daki Kıbrıslıtürk mahallesindeki son ev... Erol Bey bu evin “Hayriye veya Naciye’nin evi veya Mehmet Yusuf Londo’nun evi olabileceğini, bu evin arkasında bir harman yeri olduğunu, harman yerindeki kuyuya bazı “kayıp” Kıbrıslıtürkler’in gömüldüğü söylentisinin duyulmuş olduğunu” anlatıyor.
Harman yerinin yerinde yeller esiyor, harman yeri, burada yaşayan Kıbrıslırum tarafından bir zeytinliğe dönüştürülmüş – zeytinliğin etrafı da tellenmiş, bu yüzden içeriye girip de kuyu aramak mümkün değil... Tellerin etrafında dolanıyoruz ve nihayet Kallis, kuyunun olabileceği noktaya işaret ediyor...
Bu civarda rastladığımız bir Kıbrıslırum, bir “kayıp” Kıbrıslıtürk’ün landrovere konarak Hulu çıkışındaki dere yatağında bir harnıp ağacının altına gömüldüğünü, üstüne de toprak yıkıldığını anlatıyor. O günlerde 15 yaşlarındaymış... Onu da yanımıza alıp, kazıların tamamlanmış olduğu dere yatağına gidiyoruz... Bu Kıbrıslırum bize, derenin yamacında yetişmiş olan iri bir harnıp ağacını gösteriyor...
Yol kenarından aşağıya doğru bakıldığı zaman, harnıp ağacının altındaki olası gömü yerini de bize gösteriyor.
Dere yatağında yapılan kazılarda, bir “kayıp” Kıbrıslıtürk’ten geride kalanlar, bu harnıp ağacının epeyi uzağında bulunmuştu...
Bu Kıbrıslırum’a teşekkür ederek, Stavrinu’nun evinin yanındaki Yanni Marathefti’nin tarlasını bulmaya gidiyoruz. Buraya giderken Erol Bey bize kendi evlerini, “kayıp” büyük dedesinin evini gösteriyor – mahallede geniş arazilere sahipmişler... Kıbrıslıtürk mahallesinden sola dönüp İngiliz Kulübü’nün önünden geçiyoruz ve tepeciğe tırmanıyoruz. Savrinu’nun evinin önünde çok büyük bir meşe ağacı var... Ev terkedilmiş... Evin önünde bir fırın var, Kallis bu fırının Baf’a özgü olduğunu anlatıyor... Erol Bey’in sözünü ettiği tarlaya gidiyoruz ancak sözü edilen kuyu görünmüyor – bunun için Kallis’in bölgenin 1963’lerde havadan çekilmiş fotoğraflarını bulması gerekecek. Böylece kuyunun nerede olduğu anlaşılacak... Kallis bize, kuyunun olabileceği noktayı işaret ediyor...
Akşam gazeteye geldiğim zaman, 1963’te genç bir polis olan Hululu Özel Günhanlar’a telefon ediyorum...
“İngiliz Kulübü’nün karşısında bulunan şahıs, Halil dayıdır” diyor.
“O günlerde İngilizler, Türkler ve Yunanlılar’dan oluşan üçlü karargah köyü ziyaret ederek “kayıp” Kıbrıslıtürkler’i araştırdıkları zaman, onu İngiliz Kulübü’nün karşısındaki tarlada öldürülmüş halde bulmuşlar... Henüz gömülmemişmiş... Üçlü karargah temsilcileri köyden ayrılınca Halil dayıyı bu tarlaya Kıbrıslırumlar gömmüş... Orada bulunan şahıs Halil dayıdır yani...” diyor. “Zaten evi orada bulunan bir barakaydı” diye anlatıyor...
Bizimle bildiklerini ve duyduklarını paylaşan büyük dedesi “kayıp” Erol Akcan’a, bizimle birlikte Hulu’ya gelerek burada birlikte araştırma yapmamızı sağlayan Kayıplar Komitesi yetkilileri Ksenofon Kallis ve Murat Soysal ile Okan Oktay’a, bize eşlik eden arkeolog Yiannis Yuannu’ya ve bildiklerini bizimle paylaşan Özel Günhanlar’a sonsuz teşekkürler...