Bir Kıbrıslı Ermeni kadın: Nuritsa Nacaryan… 8

Sevgül Uludağ

 

Tarihsel Diyalog ve Araştırma Derneği yetkililerinden Alev Tuğberk’in Nuritsa Nacaryan’la röportajının devamı şöyle:

NURİTSA NACARYAN:

Ama ben ona buna diyorum, kardeşime, arkadaşlara, “Kelepir ev” diyorum… Kelepir… Yedi bin liraya iki ev verir, biz beş bine aldık sonra neyisa…

Biri dedi ki, biri Bonmarşe idi, öldü şimdi, sizlere ömür, “Aman” dedi, “o paraya olursa ben” dedi, “dükkanıma mal getiririm” dedi. Biri bankada çalışırıdı, o da dedi “Ben bankaya korum, faizini alırım o paranın” dedi. Obiri de kocamın arkadaşıyıdı, “Benim o kadar param nerde?” dedi, “yoktur” dedi. Gardaşım ona buna demiş, kocam gendi ustasına demiş, o da demiş ki “Bak” demiş, “eğer” demiş, “kooperatife üye olaydınız, size yardım ederdi, borç veriridi” demiş. Geldi kocam bunu bana dedi…

“Aman” dedim, ben terzilik yaparkan bir dükkan varıdı Makridromo’da (Uzunyol), orda astar, iplik, iğne filan alırdım, ordaki adam bir gün bana dediydi ki “Hanım” dedi, “sen bu kadar alışveriş ediyon, gel” dedi, “üye ol bizim kulübe, iki şilin, senede iki şilin, üye ol, senede bir iki defa parti yaparlar, galan parçalardan eteklik buluzluk hediye verirler paket paket” dedi, “ondan sonra kuponun da çoğalır” dedi, “yılbaşında ona göre size hediye verir…”

“Hade yaz” dedim, “iki şilin nedir…” O vakıt da parayıdı… Alışveriş ediyorum devamlı.

Her ay mektup gelir, meclis, Rumca, “Meclis var, gel”, “Parti var, gel…” Atarım zibile, atarım… Urumca zaten bilmeyik o zaman, hem de alakamız yok, kooperatif nedir bilmeyik.

Vahan’a dedim, “Vahan” dedim, “o mektuplar neyidi, atarıdık?” dedim.
“Bilemiyem” dedi.
Hemen gittim o dükkana, aradım o dükkanı… Seneler geçmiş…
“Uuu, kapandı o dükkan” dediler.
“E nerdedir o dükkan?” dedim.
Defterim de var, üyeyim deyi…
“Strovulo’da” dediler.
Yallaaa Strovulo’ya gittim… Orayı burayı aradım neyisa, dediler ki “Filan yerde yazıhanesi var…”
Yazıhaneye gittim, forma istedim, doldurdum.
“Perşembe günleri cevabı gelir” dedi.  Salı’ydı gittiğimde.
Perşembe günü gittim, “Reddettiler” dedi.
Dedim ki “Üç bin lira istiyorum” dedim.
İki ev yedi bin lira isterlerdi, yarısını üç bine verirlerse, üç bine alalım dediydim.
“Reddettiler” dedi.
“Sizin müdürünüz nerde?” dedim.
“İşte, filan yerde…”
Uzak… Biz zatı bilmeyik bu tarafı o günlerde… Hiç bilmeyik… Sora sora, sora sora buldum gittim…
Gızım da tyepwriter’ı (daktilo) bilir. Ona dedim ki gitmeden, “Şura otur…”
Lombard Bank vardı o vakıt, bilin mi bunu? Lombard Bank’ta Ermeni’ydi müdür, Keheyan.
Dedim ki gızıma “Yaz bir mektup ki üç bin lira istiyorum deyi… Anvelop’un (zarfın) üstüne de Lombard Bank, oraya gidiyor deyi…”
Mektubu godum çantama, gittim o kooperatifin yerine, ESEL mi dediler, neyisa… Buldum.
Dedi “Evet, yardım…”
“Müdürü isterim” dedim.
“Biz yardım…”
“Müdürü isterim ben” dedim.
Neyisa, müdür geldi, “Evet?” dedi.
“Lütfen bir şey diyecem size” dedim. “Bu mektubu görüyorsunuz? Lombard Bank’a gidecem şimdi” dedim. “Para isteyecem” dedim. “Borç isteyecem…Ben” dedim, “bura istida ettim” dedim. “Reddettiniz” dedim. “Ama şimdi istemeye gelmedim parayı” dedim. “Geldim sormaya ki” dedim, “madem ki ben filan seneden beri burda üyeyim, hiçbir zaman sizden bir talebim olmamıştır” dedim. “Acaba” dedim, “Ermeniyim deyi vermiyorsunuz bu parayı?” dedim. “Bunu anlamak için geldim ben” dedim.
“Hiii! Ohi giriya!” dedi, “hiç olur mu?” dedi. “Yok bizim başka Ermeni üyelerimiz de vardır” dedi. “Olamaz” dedi.
“E bak görüyon şimdi ben Lombard’a gidecem” dedim. Öyle deyinca bir zil varıdı yanında, zili vurdu, bir kız geldi, “Bir forma getir hanıma” dedi.
“Hanım buyur otur, doldur” dedi.
“Hayır” dedim, “ben mektubu yazmışım zaten, başka yerden alacam, nasıl olsa faizinan alacam ben bunu” dedim.
“Hayır bu bize ayıptır” dedi. “Doldur…”
Hemen, ikinci demesine galmadı, doldurdum. Üç-dört gün sonra “Paranız hazırdır, buyurun gelin” dedi. Gene gittim, “Çok teşekkür ederim ama şimdi hemen almayacam” dedim. “Bu mektup tamam ama faiz yörümesin diye” dedim, “kağıtlar filan dolsun bitsin, işlem başlasın bitsin, ondan sonra” dedim…
Cumartesi oldu, adam geldi bize… Evvelden biz parayı hazırlıyoruk ha, adam gelirse he ya yok diye… Kardeşim telefon etti…
Adam geldi, kocam da traş oluyordu, muallandı o da, “Hade” dedim, “adam geldi…”
“Gocam traş oluyor” dedim adam bekledi dışarda, verandada – içerde sandalya yok, nere girecek adamcağız…
Adam çavuş elbisesiynen geldi, çavuşmuş. Gocam çıktı dışarı…
“Bu sizin kısmetinizdir” dedi.
Ama biz de üç bin lirayı hazırladık…
“Ben size bu toprağın hikayesini diyecem” dedi çavuş. Lottery satan bir adam (piyango bileti) Rum, bir kızı varmış. Nışannamış kızını ve güveyi demiş ki “Bu toprağı madem bir tek kızındır, üstüne yap…”
O da demiş ki “Bir kızım var, ben ölünce, karım ölünce onundur…”

 

Devam edecek

 

-------------------------------------

DAÜ Görsel İletişim Tasarımı bölümü master öğrencilerine “kayıplar”ı anlattık…

 

Geçtiğimiz günlerde DAÜ İletişim Fakültesi Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı Bölümü master öğrencilerine “kayıplar”ı anlattık. Öğrencilere Kıbrıs’ta 1963 ve 1974’te “kayıp” edilen Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar’ın öykülerini, toplu mezarları, okurlarımızın yardımlarıyla “kayıplar”a ilişkin toparladığımız bilgileri, yaptığımız çalışmaları anlattık ve onlardan gelen sorulara yanıt verdik.
Böylesi bir organizasyon için bizi üniversiteye davet eden değerli sanatçı ve DAÜ yetkilisi Ümit İnatçı’ya ve Senih Çavuşoğlu’na, bizi sabırla dinleyen master öğrencilerine sonsuz teşekkürler…