KKTC ekonomisiyle ilgili bugüne kadar çok program, çok protokoller yazıldı, imzalandı.
Aslında ‘ekonomi’ yerine ‘kamu maliyesi’ demek daha doğru olur. Zira sözü geçen program ve protokollerin yegane ve değişmez amacı kamu maliyesindeki açıkları azaltmaktır.
Yoksa ekonomiyi büyütmek, gelir dağılımında adalet sağlamak, sosyal devletin işlevlerini yerine getirmek değildir amaç.
TC hükümetlerinin mantığıyla hazırlanır bizdeki ‘ekonomi programları’…
En fazla itici olanı ise KKTC’ye ‘normal devlet’ muamelesi yapılmasıdır.
Oysa KKTC literatürdeki hiçbir ekonomik modele uymaz, zira ‘normal’ değildir.
İkinci Cumhurbaşkanı Talat’ın dediği gibi ‘nev-i şahsına münhasır bir devlet’dir KKTC…
Öyle ‘normal’miş gibi yaparsanız, KKTC’nin ‘anormalliği’ ortadan kalkmaz!
**
Velhasıl kelam, yıllardır uygulanagelen ekonomik protokollerin sonucunda henüz KKTC devleti bir milim yol ilerleyemedi.
Bütçe açıkları mı dediniz?
Orada, bütçede duruyor.
Dış ticaret dengesi mi dediniz?
Makas açılıyor, ithalat ihracatı yenmeye devam ediyor.
Döviz mi dediniz?
Ekonomik enstrümanımız yok, o yüzden ekranlarda gözümüz Tahtakale’de sürekli… Üç sıfırlı dönemlerden halliceyiz ama, yabancı paralar şahlandı gene…
Turizm ve eğitim sektörlerinde niceliksel veriler iyiyi işaret etse de, özellikle turizmde tekelleşme, kumarhaneleşme, çeşitlendirememe gibi sıkıntılar büyüyor.
Sanayicinin ve esnafın durumu ise tahtaravalli gibi. Bazen çıkıyorlar birazcık ama genelde aşağıda… İflas eden, batan, battığını belli etmemeye çalışan o kadar çok küçük ve orta ölçekli işletme var ki!..
**
‘Ülke ekonomisi’ni konuşurken genel rakamlar, hedefler, istatistikler ele alınır da ekonominin asıl bakılması gereken yanı eksik kalır çoğunlukla.
‘Vatandaşın cebi’ meselesidir eksik kalan.
Bu ülkede yaşayan ‘yoksul’ sayısı giderek artıyor. Suç oranları yükseliyor. Kötü alışkanlıklar yayılıyor. Adalet duygusu köreliyor.
Listeyi uzatmanın anlamı yok, ama tüm bunların nedeni uygulanan ekonomi politikalarıdır.
Şimdiki hükümet imzalamadı, ama UBP hükümeti döneminde imzalanırken ve daha sonra da şu uyarı çok yapıldı: Bu protokoller vahşi kapitalizmi getirecek!
İliklerimize kadar hissediyoruz onu…
**
Geçen gün bir ağabeyim çok önemli şeyler söyledi.
Bir kitaplık laf etti.
“10 bin TL alanlar bin TL alanlara akıl veriyor” dedi.
“Bin TL ile nasıl geçineceklerinin aklını veriyorlar…”
Uzun uzun düşündüm bu sözleri…
İçime oturdu.
Belki rakamlar 10 bin ile bin değil, ama mantık doğru…
Yüksek gelire sahip olup mikrofona da yakın olanlar, perişanları oynayan ve sessiz çoğunluğu oluşturan alt gelir gruplarına “Sıkın dişinizi” mesajı verip duruyorlar.
Hangi dişi ama?
Diş kalmadı birçok insanın ağzında…
Hem ‘diş sıkma’ birlikte olmalı. Sadece ‘az kazanan’ kesimden kemer sıkmayı istemek ‘sosyal adaletsizliği’ körüklemekten başka ne işe yarar ki?
**
TC-KKTC protokollerini ve ekonomi programlarını yazanlara da, savunanlara da tavsiyemdir.
Onlarla beraber sevgili ağabeyimin ‘bir kitaplık’ lafını da okuyun ve aklınızın bir köşesinde bulundurun!
Ekonomi dediğiniz salt ‘kamu maliyesini kurtarmak’ ve ‘TC’den gelen katkıyı azaltmak’sa eğer, fazla söze gerek yok.
Bugüne kadar kaç defa gördük bu filmi ama kurtulan olmadı henüz!