Usulca başını kaldırdı…
Şöyle bir baktı yeni güne, henüz gözlerini tam açamadan müphem bir geleceğe...
Umursamadı çok da yarını...
‘Kaygısız’ bir gülümseme saldı sokağa...
Tüm kıvrımları çok daha katıksızdı şimdi...
Yeniden doğma vaktiydi.
Gerindi...
Bir oktan fırlayan yay misali, ıslak bir öpüş gönderdi ‘sevi’nin emrine...
***
Suyun üzerine sıçradı, göz göze geldi avlanmaya çıkmış bir martıyla.
Usulca başını kaldırdı, bir maviden ötekine...
‘Yem’ olmayacaktı!..
Sıçradı, sonra kayboldu derinlere...
Su halkalandı...
Genişledi halkalar, git gide…
Şimdi yüzlerce gözü vardı denizin...
Aldırmadı...
Ve kaya diplerinde ‘kendine’ kaybolurken, ne kadar korku varsa, ‘balık hafızası’na havale etmişti bile...
***
Topraktan başını kaldırdı…
Yeni bir filizdi henüz, ışık kamaştırdı, ‘yaşarttı’ gözeneklerini...
Kim bilir ne fırtınalar görecek, ne ‘yağmurlar çamurlar’ biçecekti...
İnadına ‘yeşerecekti’, onca kire rağmen umudu kuşanarak…
Başını eğmeyecekti...
***
Dudaklarındaki titremeyi, kasıklarındaki sancıyı hissederek gözlerini açtı.
Usulca başını kaldırdı, göz göze geldi, ‘dellendi’...
Bir öpüşme, illa ki gözü kapalı sürmezdi ki!..
Gözünde göz oldu, bebeğinde yar.
Yumuldu yeniden, kuytu bir köşeye.
***
Başını kaldırdı, seyirciye baktı...
Gitarı sırtına attı, omzundan…
Ve bir kez daha söyledi şarkısını…
Yıldızların şehvetinde...
“Aşk yeniden…
Bir masal gibi gülümserken…”