Seda Argün
sedaargun@hotmail.co.uk
Mütercim-tercüman. Bir çok insanın duyduğunda anlamını kavrayamadığı ve genelde de “çevirmen misiniz yani?” diye karşılık verdiği meslek. Kelime anlamını vermek gerekirse; mütercim yazılı çeviri, tercüman ise sözlü çeviri yapan anlamına geliyor. Günümüzde bu eğitimi sunan bir çok üniversite, bölümün adını ‘çeviribilim’ olarak değiştirmiştir. Çeviri bir bilimdir; içerisinde kuramları, farklı alanları, alt alanları ve farklı uygulama yaklaşımları vardır. Zorlu bir eğitim süreci gerektiren çeviribilim eğitiminde birinci sınıftan mezun olana kadar yazı yazma, dinleme, okuma, söylem çözümleme, not alma, ekonomi, tıp, hukuk, finans, siyaset, sosyal bilimler, sinema ve edebiyat üzerine bir çok ders vardır ve sizden bu konularda temel bilgi sahibi olmanız istenir ve beklenir. İlk başta bu kadar farklı konu ile harmanlanacağımı duyduğumda benim de gözüm korkmadı değil. Ama o denli yavaş ve sindire sindire bu konularla yoğruluyorsunuz ki bir bakmışsınız anatomi dersinde kemiklerin isimlerini ezberliyorsunuz. İşin özellikle de sözlü çeviri kısmına (simultane, ardıl vb.) yoğunlaşmak ise işin en eğlenceli ve belki de en çılgınca kısmı. Herkes mutlaka televizyonlarda, katıldığı konferanslarda tercümanların çalışmasını deneyimleme şansını yakalamıştır. İşimiz gereği çok hızlı konuşuyoruz, nefes almıyor ve hatta kimi zaman su dahi içemiyoruz ama işin güzelliği burada ki sürekli bir öğrenme sürecinden geçiyoruz. Bir gün bankacılık konusunda çeviri yaparken bir diğer gün kedi hastalıklarından bahsedebiliyoruz.
Çeviri başlı başına bir bilimdir. Uzmanlık gerektiren, pratik yaparak, yeni konularda çalışarak kendimizi her gün biraz daha pişirerek geliştiğimiz bir bilimdir. Fakat bu demek değildir ki mesleğimize dair hiç bir sorunla karşılaşmıyoruz; aksine o kadar değişik durumlarla karşılaşıyoruz ki mütercim-tercümanlık bölümünden mezun olup da mesleğimi yapmaya başladıktan sonra karşılaştıklarımın birer film karesi kadar ilginç olduğunu söyleyebilirim. İleri düzey eğitimlerden geçip de meslek hayatına adım attığımız anda toplum içerisinde sadece İngilizce bilen insanlar olarak görülmekle kalmıyor bir anda mesleğimizi sürekli bir savunma durumuna sokuluyoruz. En genel haliyle söyleyecek olursak her İngilizce bilen mütercim-tercüman değildir; tıpkı pedagoji eğitiminden geçmeyen tercümanların öğretmen olamayacağı veya Shakespeare üzerine yıllarını harcamayan kişilerin edebiyatçı olarak görülemeyecekleri gibi.
Toplumumuzda gün geçmiyor ki mesleğimizi anlatmak zorunda kalmayalım. Bizim hedef dil ve kaynak dil arasında boğuştuğumuz anlarda, sahip olduğu yabancı dil bilgisiyle içerisine ruh katmadan bir metni ‘çevirdiğini’ düşünen bir çok insan var. Uzman bir mütercim-tercüman çevirisine ruh katar, tıpkı bir betimleyici gibi o ifadeleri canlandırır, karşısındaki insanın en anlayabileceği söylem içerisinde çevirisini aktarır; bir sanattır çeviri. Kelimeler ile oynamaktır ve gelgelelim ki çok da streslidir. Yeri geldiğinde kabin yeri geldiğinde masa başında hiç bilmediği bir konu ile karşılaştığında bununla başa çıkan insandır çevirmen. Girişkendir, konuşkandır- hatta kimi zaman fazla konuşkandır, meraklıdır, sorgulayandır, okuyandır, görünmez olup ortamdaki ve metin üzerindeki yazıyı görünür yapandır.
Katıldığım bir konferansta şöyle bir cümle duymuştum: “Çevirmen bir yatırımdır; sizi ya daha ileriye götürür ya da tüm işlerinizi batırır”. Birbirini anlamayan insanların yapacağı çok önemli bir toplantıda tercümanın sahip olduğu rol yadsınamaz. Aynı şekilde, çevirmen, yazılı bir metindekileri hedef dile çevirirken cümlelere anlam vermek ne kadar zor olsa da aslında o metni bir daha yaratır. Yetkin bir tercümanın yokluğunda istediğiniz kadar derdinizi anlatmaya çabalayın yine de başarısız olursunuz. Bu konuda eğitimini almış bir mütercim-tercüman, kaynak dilde kimi zaman çok cansız duran bir cümleyi alır ve sanatını konuşturup o cümleyi güçlendirir. Bir çok beceri ile donatılmış olsak da işin sözlü çeviri kısmı aslında yetenek de gerektirir. Beyninizi iki veya üç işi aynı anda yapmak için kullanmak zorunda kalırsınız. Yorulursunuz ama buna değer.
Tabii ki bizim yaşadığımız toplumda yeni yeni kendini gösteren mütercim tercümanlık mesleği henüz daha işin çok başında. Tam da oluşmamış ve biraz da tekelciliğe dönmüş sektör içerisinde yeni gelen mütercim-tercümanlar olduğunu görmek şu anda yurt dışında gördüğümüz seviyelere ileride ulaşabileceğimize dair bizlere umut veriyor. Çalışma koşullarımız, haklarımız, piyasa koşullarımız henüz daha emekleme aşamasında. Toplum içi bilincin de artması ve yeni mezun mütercim-tercümanların stresli olan mesleğimizden korkmayıp işin bir ucundan da tutması bizi daha iyi noktalara getirecektir. Ülkemizde mütercim tercümanlık sadece yeni gelenlerin piyasada iş yapması ile değil aynı zamanda yetkin olmayan, sadece yabancı dil bildiği için çevirmenlik yapan, üstelik bunu da marifet sayan insanların piyasadan silinmesi ile gelişecektir. Mütercim-tercümanlık bir hobi değildir, ek bir iş de değildir. Aksine sürekli dönen bir değirmene benzeyen bir meslektir; hiç durmadan çalışmanız gerekir, okumanız ve yeri geldiğinde bir çok soru sormanız gerekir.
İnsanların bildikleri ve öğrendikleri işi ellerinden gelenin en iyi şekliyle yaptıkları bir dünya eminim ki daha yaşanası olurdu. Bu yüzdendir ki, sürekli anlatarak, korkmadan mütercim tercümanlığın herkesin işi olmadığını söyleyerek, sahip olduğumuz diplomanın arkasına saklanmadan mesleğimizin arkasında durarak günün sonunda sadece mütercim tercümanların çeviri yapacağı bir ortamı yaratmak için uğraşıyoruz ve buna ulaşacağımıza da inacımız tam.