BİR ÖLÜM İKİ CENAZE

Neşe Yaşın

Bayraktar camisinde toplanmış kalabalık İsmail Kemal’i uğurluyor. Gözü yaşlı öğrenciler, bir köşede onun bir melek olduğunu söyleyerek sessizce ağlayan yaşlıca bir Rum kadın, Kıbrıs Üniversitesi rektörü Tasos Christophides de orada; öğretim üyeleri, dostları doldurmuş cami avlusunu.  Eşi  Raufi ve oğulları  Kemal ve Deniz taziyeleri kabul ederken metanetli olmaya çalışıyorlar. İmam Şakir Alemdar İngilizce konuşuyor ve herkesi bir biçimde ritüele katmaya çalışıyor. “Yarın diğer tarafta gömülecek ve duası yapılacak ama ben yine de dua edeyim. Siz içinizden duaya niyet etseniz de yeterli” diyor. Ertesi gün Lefke’de yapılacak defin töreni için cenaze sınır kapısından geçiriliyor. Oradaki törenin ayrıntılarını gazetelerden okuyoruz sonra.

İnançlı ya da inançsız olmak bir yana, gömme ritüelleri gidene veda edebilmek, yası paylaşmak, başkalarından güç alıp ayakta durabilmek için önemli. Ölüm acısının büyüklüğü karşısında sadece küçük bir teselli gidenin dünyada iyi bir iz bıraktığını, çevresindekiler tarafından sevilip sayıldığını bilmek. Gerisi insanın içinde çoğalıp duran bir çığlık. Önceleri bir inkâr, kabullenmeme hali, sonrası ise büyük bir boşluk. Hatıralar geriye kalan. Her birimiz birer hatıra toplayıcısıyız bu dünyada. Çoğunu hiç kimse ile paylaşmadan gidiyoruz belki. Başkalarının bize dair izlenimleri kalıyor geriye. Bize ilişkin genel bir intiba, bir duygu kalıyor.

Dürüst, iyi kalpli, kendi içinde tutarlı ve pek çok diğer erdemi taşıyan bir insanın dünyaya bıraktığı imge onu kalplerinde taşıyan yakınları için bir teselli.

İsmail’le aynı bölümde Kıbrıs Üniversitesi Türkoloji Bölümü’nde ders veriyor ve aynı ofisi paylaşıyorduk. Uzun süre herkesten gizlediği hastalığını öğrenince içim parçalanmıştı. Ofiste ara sıra karşılaşırdık. Genellikle ders önceleri uğrardı. Sohbet ederdik zaman zaman. Aileden, öğrencilerden, politik durumdan filan söz ederdik daha çok. Bazen ben ona yeni çıkmış bir kitap tavsiye eder ama çoktan alıp okuduğunu hayretle görürdüm.

Öğrenciler onu çok severlerdi. Her biri ile tek tek ilgilenirdi çünkü. Onu severlerdi çünkü sevildiklerini hissederlerdi. Kıbrıslı Rum öğrencilere bir Kıbrıslı Türk’ü sevdirmeyi başarmıştı. Ölümünün ardından öğrencilerin mesajlarının, telefonlarının ardı arkası kesilmedi bu yüzden. Gözyaşları içinde beni arayıp durdular.

İsmail’in öğrencilerle ilişkisine ve ne kadar iyi kalpli, başkalarını düşünen biri olduğuna dair bir anım var: Ortak bir dersimiz vardı ve final sınavı yeni kampüste, biraz geç saatteydi. Evli, iki çocuk annesi, ikinci lisansını yapan bir öğrencimizin  şehir merkezine giden otobüsü alıp sonra Larnaka otobüsüne binmesi gerekiyordu ve otobüsü kaçırınca kendisini yol üstündeki bir durağa bırakmamızı rica etmişti. İsmail biraz düşünüp “Neşe işin var mı?” diye sordu. Olmadığını söyleyince “Larnaka’ya götürelim. İçime sinmiyor durakta bırakmak” dedi. Öğrenciyi Larnaka’da evinin kapısına kadar götürüp geri döndük Lefkoşa’ya. Böyle bir iyilik karşısında nasıl da şaşırıp minnetle dolduğunu unutmuyorum. İsmail’in öğrenciler tarafından neden bu denli sevildiğini anlamıştım o gün.

Pandemi nedeniyle eski zor zamanların hortladığı bu günlerde İsmail’in cenazesinin adanın kuzey tarafına geçirilmesi ile ilgili sorunları tam bilmiyorum. Bazı arkadaşların siyasileri arayarak özellikle iki oğlunun karşıya geçmesi gibi sorunları çözmeye çalıştığını duymuştum. Lefke’de annesinin yanına gömülmeyi kendi vasiyet etmiş. Aslında anneannesinin gömülü olduğu yermiş Lefke ve bölünmeden sonra başka insanların zorla göç ettirildiği bir köyde yaşayıp gömülmeyi bir türlü benimsemeyen annesi Lefke’de kendi annesinin yanına gömülmek istemiş. İsmail de aileden iki kadının bulunduğu bu mezarlığı tercih etmiş.

Adanın güney tarafında yaşayan bir Kıbrıslı Türk olmak beni İsmail ile ortaklaştıran bir şeydi. Kapıların açılması coğrafyayı ve hayatlarımızı normalleştirmişti bir miktar. İsmail’in güzel Filistinli eşi Raufi’nin bir arkadaş evinde ailesinin bulunduğu Nazareth’e yerleşme düşüncesi karşısında İsmail’in Kıbrıs’tan kopmasının imkansızlığını, onun bütün ilgisinin Kıbrıs’ın politik sorunu olduğunu, bu konuda sohbet etmeden, okuyup yazmadan duramayacağını, ülkeye nasıl derinden bağlı olduğunu söylediğini anımsıyorum.

Sonunda Kıbrıs’ın toprağına bıraktı bedenini erken bir yaşta. İnanmak ve kabullenmek zor. Hoşça kal İsmail.