Küçücük bir ülke. Birkaç yüz bin nüfuslu. Ama nüfusa göre müzikçi sayısı yüksek. Sayı, her geçen gün de artmakta. Ailelerin önemli bir bölümü, çocuklarına müzik eğitimini bir ‘gerek’ olarak görüyor artık. (Okullarımızda değil. Özel hocalardan özel dersler aldırarak). Bu çocuklardan bazıları, meslek seçimi yapma yaşına geldiklerinde, konservatuar dahil, müzik okullarını tercih edebilmekte. Müzik hocalarınının parmakla sayılabildiği dönemler çok gerilerde kaldı. Şimdilerde, hangi enstrümanı tercih ediyorsanız (şan dahil), hoca seçimi yapmakta seçenekler bol.
Klasikçilerin yanısıra, popüler müzikle uğraşan çok sayıda genç var. Aralarında çok çok iyi olanların sayısı hayli kabarık. Arkada bekleyen genç yeteneklerin sayısı da çok. Ve ama acı bir gerçek: Bu gençlerin ne yetişmesinde, ne de daha sonraki aşamada, Devlet katkısı yok denecek kadar az. Müzikçilere, (özellikle popüler müzik) yukarıdan aşağıya, yöneticilerin bakış açısında bir bozukluk oldu hep. Ve hala da devam ediyor malesef.
***
Arda Gündüz, benim oğlum. Müzikle yatıp, müzikle kalkan birisidir. Tanıyanlar bilir. Parayı hiç sevmez. Para onun için hep ikinci planda olmuştur. Cebinde olanı da paylaşır. Bugüne kadar, ‘hayır’ için düzenlenen sayısız konserin kaçında ücret almaksızın yer aldığını ben bilmiyorum. Kendisi de bilmiyordur. Köylerimizi de çok sever. Panayır, festival nereden davet gelirse kabul etmeye çalışır. Çünkü bu etkinlikleri, halkı ile bütünleşmek olarak görür.
Mehmetçik’ten de davet aldı. Gitti. (Nedenini bilmiyorum) Ücret taleb etmedi. Tek istediği, Mehmetçik ve yöre halkı ile bir kez daha bütünleşmekti. Yöneticilerden beklediği tek şey ise birazcık ilgi ve bir teşekkürdü. Konser yerinde, kalabalık hatta Lefkoşa’dan özel olarak gidenler de vardı ama ne yönetici, ne ilgi, ne de teşekkür yoktu. Ve isyan etti. “Ben bu konsere çıkmam” dedi ve çıkmadı. Sürekli aşağılanan, hor görülen Kıbrıslı müzisyenler adına bir protestoydu hareketi. “Belki, müzikçi arkadaşlarım da uyanırlar artık ve biraz seslerini çıkarırlar” dedi.
***
Sadece müzisyenlerimiz değil, müzikle biraz ilgilenenler de biliyorlar, Türkiye’den büyük rakamlarla getirtilen müzisyenlere neler sağlandığını... Aldıkları paraya ek olarak, altlarına özel araba ve şoför verildiğini... Beş yıldızlı otellerde konakladıklarını... Bazılarının ‘çok özel’ isteklerinin bile nasıl karşılandığını... Markası ile prezervatif, markası ile viski isteklerinin nasıl karşılandığını... Aralarında, uyuşturucu talebinde bile bulunanlar olduğunu... v.s.
Bizim müzikçilerimiz ne yapacaklar bundan sonra ? İtilmeye, kakılmaya, küçük görülmeye razı olmaya devam edecekler mi ? ‘Yerli müzisyendir. Para vermesek de olur’ yahut ‘Şu kadar para çok bile’ denmesine boyun bükmeye devam edecekler mi ?
Gazetelerimiz ne yapacak ? Belki reklam, belki muhabirlere sağlanan beleş birkaç bardak içki, belki başka çıkarlar uğruna, sayfalarını ‘şu-bu’ ile boy boy doldururken, kendi içinden çıkanlara ‘iş-ola’ yer vermeye devam mı edecekler ?
En önemlisi, Devlet ve yöneticiler ne yapacaklar ? “Yerli...” deyip burun kıvırmaya devam edecekler mi ? Dıştan getirtilenlere, hayallerinde bile göremeyecekleri paralar ve olanaklar sağlarken, kendi müzisyenlerine bir teşekkürü bile esirgemeye devam edecekler mi ? Layık olanlara maddi manevi destek düşünülecek mi ? Sözü edilen meselenin ne Mehmetçik ve de Arda meselesi olmadığını anlayabiliyorlar mı ?