“Bir şehit baba, Babalar Günü’nde...”

Sevgül Uludağ

Harper ORHON

19 Temmuz 1974’te son gördüğüm.

23 Temmuz 1974’te onu artık göremeyeceğimi,  kucağına oturamayacağımı, kokusunu, sıcaklığını duyamayacağımı öğrendiğim gün. Yaşım 10, daha çocukmuşum...

24 Temmuz 1974  onu gömmeye gittiğim  güneş altında saatlerce beklediğim ama gömemediğim.

25 Temmuz 1974 babamla beraber dört başka çocukların  babalarının  beraber gömüldüğünü gördüğüm toprak tümsek...

26 Temmuz 1974 kan işemeye başladığım gün. Neden oldu, nasıl oldu, geldiği gibi bir haftada bitti gitti. Aklımda kaldı ama sarı yerine akan  kırmızı rengi...

1974 yılı her boşluk bulduğumda Tekke Bahçesi’ne babamı ziyarete gittiğimi hatırlarım.

1975 başı veya 1974 yıl sonu. Babamın beş kişilik mezardan alınıp tek kişilik mezara aktarıldığını ve artık yeni bir mezara gitmeye başladığım zaman. 

Babasız geçen yıllar.

Yıllar geçtikçe acısı kapanacağına üzeri kabuk bağlayan ama asla sönmeyen bir yara artık babasızlık...

İlk sakal traşı babamdan hatırladığım kadarını yapıyorum yüzüm yara bere içinde.

Serserilik yılları, ele avuca sığmayan, kavgacı, asi, asla denetlenemeyen, kaba, bir buluğ çağı...

Silkinip kendine gelme ve üniversite...

Nişanlılık dönemi eşimin babasına, baba demek çok zor geldi. Kelimeler dile geldi dudaklardan nedense bir türlü çıkamadı. Zamanla  çok çok zorlanarak çıktı ağzımdan baba kelimesi.

Evlilik ve uzun bir zaman çocuk yapmayı istememek. Ya ben de çocuklarımı babasız bırakırsam kaygısı. 

Sonra ilk kızım  babam kelimesi bu sefer çok kolay çıkıyor hem dudaklarımın arasından, hayatımın en mutlu zamanı çocuklarım.

İki kız, biri güneş yüzlü, diğeri ay yüzlü. Biri karanlıklarımı aydınlattı, diğeri  ruhuma ışık oldu...

2019 yılı bizden DNA istedi KŞK, verdik. Birçok baba çıktı Tekke Bahçesi’ndeki mezarlardan, çocuklarının bilmediği mezarlardan.

Şüphe duyduk bizden neden istediler diye de yine de toz kondurmadık, babama yapmazlar yahu dedik...

Yaptılar.  Bizi Saray’a çağırdılar ve dediler ki “O gittiğiniz mezarda babanız yok, onu başka bir mezarda bulduk.”


Ecvet Orhon, eşi ve evlatlarıyla...

Babamın içinde olduğunu sandığımız mezarın açılması için imza verdik.

O mezarın içinden başka bir çocuğun babasına ait bir bacak ve paslı bir su borusu çıktı.

13 Şubat 2020... 1974 Temmuzunda babamın mezarına toprak atamamıştım, 45 yıl sonra egemen eşit devletimiz bize bu eksikliğimizi giderdi.

Baba mı? O nedir? Benim bilmediğim, erken yaşta kaybettiğim bir duygu.

Yarın babalar günü imiş benim için hiç bir değeri yok inanın. Çocuklarım hediye vermeseler hiç umurumda değil. Onları sağlıklı mutlu gülerken görmek en büyük hediyem. Sadece bu babalar günü saçmalığında değil her günümde bir gülüşleri bana hediye.


Ecvet Orhon'un cenaze töreninde hüzün vardı...

Dönüp baktığım zaman geriye, içimde büyük bir boşluk, büyük bir yara,

Diyorum ki kendime değer miydi be baba?  Bize bu yaşattıkların.  İçimde bıraktığın bu  durmayan kanlı yara... 

Eminim ki bu günü görse “DEĞMEZDİ oğlum” diyecekti...

Egemen eşit devlette  bir şehit baba  ölümünün 50’nci yılında...

“DEĞMEDİ...” diyecekti bir şehit baba, ölümünün 50’nci yılındaki, babalar gününde...



 


“60 yıldır babasız, mezarsız bir ömür geçirdik...”

Raif TOLUK

Bugün 16 Haziran Babalar Günü....

1963 yılında CYTA'da telgraf memuru olan sevgili babam Mehmet Raif, 22 Aralık gecesi vazifeye gider, o gece olaylar başlar ve bir daha ondan haber alınmaz.

Bugün Bayram ve Babalar Günü.

Biz de bir mezarı olsa da ona ziyaret yapsak olmaz mı idi?

Ne yazık hala daha 2024 yılındayız, 60 yıldır babasız, mezarsız bir ömür geçirdik.

Neler mi yaşadık? Memur olan babamın maaşının yarısını ödüyorlardı anneme. Ben English College’i kazandımdı. Daha fazla varlıklı insanlar o okula giderdi. Ben hatırlarım cepte bazen kuruş yok teneffüslerde o sandwich, çörek kola alan arkadaşlardan uzaklaşırdım. Tabii bunları anlamak zor. Mecburiyetten 16 yaşında Mücahit oldum 8 Kıbrıs lirası alayım diye. İşin ilginç yanı, bir ŞEHİT AİLELERİ VE MALÜL GAZİLER DERNEĞİ'nden üyelik belgesi aldım şehitoğluyum diye, hiçbir yerde geçerliliği yok. Askerin tuttuğu plajlara, restaurantlara dahi giremeyiz.Ne ise başınızı ağrıttım.

BABALAR GÜNÜ TÜM BABALARIN, KUTLU OLSUN. BAYRAMINIZI DA EN İÇTEN DUYGULARLA KUTLARIM...”


Kayıp Mehmet Raif, eşi ve evlatçıklarıyla...
 


Tekke Bahçesi ve çevresindeki kazılar devam ettirilmelidir...

Gerek Kayıplar Komitesi’nin, gerekse Cumhurbaşkanlığı nezdinde oluşturulmuş olan ve Kayıplar Komitesi arkeologlarının gönüllü sıfatıyla çalıştığı Tekke Bahçesi’ndeki kazılara ara verileli çok uzun bir zaman oldu...

Gerek Tekke Bahçesi içerisinde, gerekse Tekke Bahçesi dışında ve çevresinde bazı şahitlerle birlikte göstermiş olduğumuz bazı olası gömü yerleri, kazılmayı bekliyor...

Bu konuda uygun bir formül bulunarak bu kazıların devam ettirilmesi gerekiyor...

Rahmetlik Tuncer Bağışkan bir görgü tanığı ve 1963’ün o çatışma günlerinde 17-18 yaşlarındaki bir genç olarak götürüldüğü Tekke Bahçesi dışında bazı alanlara gömü yapmış olan bir şahıs olarak bize ve Kayıplar Komitesi yetkililerine bir kez değil, 3-4 kez çeşitli olası gömü yerlerini bizzat gelerek göstermişti... 2011’de çekilen bir fotoğrafımızı da bu sayfaya aldık... Tuncer Bağışkan abimiz – nur içinde yatsın – bildiklerini, gördüklerini ve yaşadıklarını bizzat paylaşmış ve yaşadığı gibi bize aktarmış, biz de bunları bu sayfalarda birkaç kez yazmıştık...

Umarız bu konudaki kazıların devam ettirilmesi yönünde kararlar üretilir...


Tekke Bahçesi'nin dışında bazı olası gömü yerlerini Kayıplar Komitesi'ne 2011 ve ilerleyen yıllarda göstermiştik...

OKURLARIMA NOT: Bir sağlık sorunu nedeniyle yazılarıma bir süre ara veriyorum... Yeni sayfalarda buluşmak dileğiyle...