Eğitim, bir yandan toplumsal kültürü genç kuşaklara aktarma görevini üstlenmişken, diğer yandan da kişisel ve toplumsal gelişmenin yegane unsuru olmaya devam etmektedir. Bu nedenledir ki eğitim; toplumu dönüştüren, geliştiren ve çağdaş dünyada yer alabilmenin en önemli gücüdür. Eğitim sisteminin hem ülke kaynaklarının hem de aile bütçenizin ne denli büyük bir kısmını tükettiği göz önüne alınırsa, bu önemin büyüklüğü kendiliğinden ortaya çıkar…
Ne var ki bu önemi anlamlaştıran şey, eğitime bakış açımızla doğrudan ilişkilidir. Birçok birey okul öncesinden ve üniversite sonuna kadar 20 yıla varan bir eğitim süreci içerisinden geçer. Fark etmişseniz sürekli bir öğrenme durumu var. Aslında burada olan şey; toplumsal rolümüze hazırlanma koridorunda ilerlemektir.
Yandaki karikatürde de anlatılmaya çalışıldığı gibi bir şey olmak için okumak ile bir şeyleri değiştirmek için okumak arasında büyük bir fark vardır. İşin esası da bu farkta yatmaktadır.
Aynı şeylerin daha iyisini yaparak sistemimi düzeltme artık mümkün değildir. Dünya değişiyor, o halde eğitimin de değişmesi gerekiyor. Çocuklarımızı geleceğe hazırlayan yeni ve bütüncül anlayışlara ihtiyacımız var.
Bütün bunlar bize geleneksel anlamdaki eğitim anlayışımızı terk etmemiz gerektiğini anlatmaktadır. Okullarımız, 19. Yüzyıldaki sanayi toplumunun ihtiyaçlarını karşılamak üzere tasarlanan anlayışlarda kaldı. Becerileri dikkate almayan, sadece testlerden başarılı olmayı kabul eden bir sistemin parçası oldu.
Sınıf duvarlarını aşabilen eğitime sistemine ihtiyacımız var. Başka bir değişle öğrenmek sadece diploma için değil, gerçek hayatla ilişkili olmalıdır.
Bugün öğrencilerimizi yeni bir şeyleri öğrenmek ve onu kâğıda dökmek konusunda çok iyi olabilirler. Başka bir ifadeyle sınavlarda çok iyi notlar alabilirler. Fakat ellerindeki bilgiyi yaratıcı bir şekilde kullanmaları konusunda aynı başarıyı gösterdiklerini söylemek pek mümkün değil… Değişen dünyada ekip çalışması, girişimcilik, medya okuryazarlığı, eleştirel düşünme, problemlere öznel çözüm önerileri bulabilme, kişisel ve sosyal yetkinlik gibi yeni becerilere ihtiyaç var. Ne yazık ki bizim sisteminiz bunlardan çok uzakta bir anlayışla geçmişte nasılsa öyle devam ediyor ama dünya dönüyor…
Bugün eğitim sistemimizde yaşadığımız tüm sorunların temelinde geleneksel anlayıştaki yapılanmamız yatmaktadır. Bu yapıyı kademeli olarak dönüştürecek reform nitelikli uygulamalara acilen ihtiyacımız var.
Bu nedenle öncelikli olarak yeni eğitim paradigmalarını içeren planlamaya ve eğitim anlayışında köklü bir değişikliğe gidecek, sorumluluk bilinci olan kadroların görev almasını sağlamalıyız…
Bilginin doğasına ilişkin yeni anlayışları, öğrenme ve öğretme sürecindeki değişimin farkına varmalı ve onu eğitim sistemimize entegre edebilmeyi başarmalıyız. Özgür, yaratıcı ve sosyal sorumluluk sahibi bireyler yetiştirmeyi başarmalıyız. Kültürel mirasına sahip çıkan, bu mirası yeni kuşaklara aktarabilen dinamik bir toplum oluşturmayı başarmalıyız. İşte o zaman eğitimde reform yapmış oluruz.
Aklınızda Bulunsun
Düşük Not Alan Çocukların Söylemek İstedikleri
Hafta sonu okuduğum bir makale, uzunca bir süredir bu sayfada anlatmaya çalıştığımı özetler nitelikteydi… “Başarısız Öğrenciler Bize Neyi Hatırlatmaya Çalışıyor?” adlı makalede sadece sınav odaklı anlayışlarda öğrencilerin gerçek başarılarının ortaya çıkamadığını önemli boyuttan irdelenmiştir.
Makalede geleneksel sistemlerin öğrencileri, her şeyden önce sadece sınava girip not alan insanlar olarak haline getirdiği, bu durumun da en hafif deyimiyle, sinir bozucu olduğu ifade edilmektedir. Oysa sınav notların, öğrenme ile aslında pek az ilişkisi vardır.
İşte bu yüzden, bir öğrenci sınav notunun ötesine bakmamız gerekiyor. Her türlü dik başlılık, karşı çıkış, katılım göstermeme, sonuçta da sınavlarda etkin performans gösterememe tutumunun altında yatan nedenleri de anlamaya çalışmalıyız. Bu sayede çocuğun üzerine yapışıp kalmış lânetleri de ortadan kaldırabilir, 7 veya 17 yaşında olsun, o çocuğun bize neyi anlatmaya çalıştığını daha iyi görebiliriz. İşte sınavda düşük not alan öğrencilerin bize söylemeye çalıştığı 5 şey:
- Ben notlarım değilim: Kötü not alacağımı düşündüğüm için, çoğu zaman çaba bile harcamıyorum. Gerçekte kim olduğumu gösterebilmek için, keşke sınavların dışında da bir şeyler olsaydı.
- Yine de anlamlı katkılar sağlayabilirim: Çoğu zaman istemiyormuş ve ne okulun ne de sınıfın bir parçası olmak umurumda değilmiş gibi davranıyorum. Çünkü okulda çoğunlukla notları iyi olan çocuklar yardıma çağırılıyor.
- Ben bir düş kırıklığı değilim: Öğretmenlerimi düş kırıklığına uğrattığımın farkındayım. Bu yüzden her gün, kendim hakkında olumlu düşünmekte bocalıyorum.
- Benim düzeyime inin: Yapabildiğim şeyler var. Keşke daha fazla zamanım olsaydı ve benimle daha çok ilgilenselerdi.
- Vazgeçmeyin: Bana ulaşmanın bir yolunu bulun. Neden anlayamadığımdan emin değilim. Nedenini bulmak için birisinin çaba göstermesini bekliyorum.
Anlayana Gülmece
Amiral ve Onbaşı
Gece tatbikatı yapan savaş gemisinde, gözetleme kulesindeki askere hitaben komutanın şu emri duyulur:
- Asker, yakınımızda herhangi bir gemi var mı?
- Sanırım evet komutanım... Tam karşımızda yanıp sönen bir ışık görüyorum.
Biraz hiddetlenen komutan yeni emrini vermekte gecikmez:
- Hemen mesaj gönder, 20 derece doğu tarafımızda olmazsa çarpışacağız.
Bunun üzerine karşıdan mesaj gelir:
- Haklısınız çarpışmak üzereyiz, 20 derece batıda olmanız lazım.
Daha da öfkelenen komutan şu emrin gönderilmesini ister:
- Ben amiralim ve bu da benim gemim, hemen 20 derece doğuya gitmeni emrediyorum.
Karşı taraftan durumun anlaşıldığını belirten ve şu cümleyle biten yeni bir mesaj gelir:
- Ben bir deniz onbaşısıyım ve burası da bir deniz feneri her şeye rağmen rotanızı değiştirmeyecekseniz birazdan çarpışacağız...