Murat OBENLER
Nehir Demirel’in yönettiği Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları’nın psikolojik gerilim tarzındaki yeni oyunu “His” ve çağrıştırdıkları hakkında oyuncular Birce Birsel Çağlar ve Özlem Özkaram ile sohbet ettik.
Özkaram: “6 yaşında Çınar isimli bir oğlan çocuğu olan bir anne için annelik her an bir paranoya haliymiş. Metnin mevcut hali bile beni epey yıprattı.”
Çağlar: “Uzun zamandır konu bu kadar rahatsızken rahat akan bir oyun görmemiştim. His ve Yağmur Durduğunda oyunlarına bakacak olursak benim için dram, pedofili yılı oldu. ”
Murat Obenler: Farklı kuşaklardan iki karakteri sahnede canlandıran sizleri birlikte röportaj için almak istedim. Farklı kuşakların düşünce tarzlarını ve birbirleriyle etkileşimini de konuşmayı arzuluyorum. Öncelikle masa başında oyuncu olarak role nasıl hazırlandınız? İşin mutfağına bir bakmayı isterim…
Birce Birsel Çağlar: Tabi ki burada rolünü düşünürken bir de genel çerçeveyi de düşünüyorsun. Konu nereye varacak, biz seyirciye ne demek ‘istiyoruz’u da düşünerek masa başında geniş bir dedikodu yaptık. Metni okuduktan sonra bir üç günlük ve daha sonra bir üç günlük daha detaylıca konuştuk. Sadece konu etrafında konuştuk, neler bildiğimiz, nasıl hissettiğimiz vs.
Özlem Özkaram: Gerçek hayatta da anne olma özelliğiyle role hazırlanırken epey bir zorlandığımı söyleyebilirim. Ötelediğim, düşünmek istemediğim, gazetelerde görmeden pas geçtiğim bir konu (yani pedofili meselesi) bu kez tiyatro konusu olarak karşıma çıktı ve konunun tam ortasına düştüm. 6 yaşında Çınar isimli bir oğlan çocuğu olan bir anne için annelik her an bir paranoya haliymiş. Normal pratiğimde rolümle ilgili araştıran, izleyen, dinleyen, birçok okumalar yapan birisi bu konuyla ilgili öyle bir derinleşmeye giremedim. Mevcut hali bile beni epey yıprattı.
Çağlar: Oyunu dramaturgumuz Ayla buldu ve yönetmenimiz Nehir Demirel’e gönderdi ve o da beğenince oyunu oynamamız için bizlere getirdi. Biz de çok beğendik. Uzun zamandır konu bu kadar rahatsızken rahat akan bir oyun görmemiştim. Genç kuşak İskoç kadın yazar Frances Poet’in yazdığı bir eser. Servet Aybar çevirisi de çok iyi. Oyun zaten Özlem ablanın da sayesinde diyelim Kıbrıs’tan bir hafta önce Türkiye’de prömiyer yaptı.
Özkaram: Biz bu oyunun provalarına 2024 başında başlamıştık ve benim zatürre olup 2 ay mesleğime devam edememe durumum söz konusu olunca oyun başka bahara kaldı. Bu arada konservatuvara hazırlanan bir genç kızımızın çok iyi bir tirad da olması hasebiyle bu metni giriş sınavında kullanmak için seçmesiyle His oyun metni oradaki jürinin karşısına gitti. Hem yeni ve Türkiye’de oynanmamış hem de iyi bir metin olmasından dolayı bir jüri üyesi oyuncunun dikkatini çeker ve metni alarak kendi tiyatrosunda çalışmaya başlar. Bizden bir hafta önce de Baba Sahne’de prömiyerini yaparlar. Oyunun çevirmeni gelip buradaki oyunu da izledi ve bizlere her iki rejinin farklı olduğunu ve bizim Türkiye’deki oynanan şekline göre çok farklı açılardan baktığımızı söyledi. Oradaki oyunu da izlemeyi çok isteriz.
Çağlar: Bu yıl “Yağmur Durduğunda” oyununda da “His” oyununda da benzeşen konu ve ruh hallerindeki kadınları canlandırıyorum. Benim için dram pedofili yılı oldu. Psikolojimizi korumak için çalışma aralarında sahnelerin Brezilya dizisi geyiğini yaptık. Önce oyunun dibine kadar konuşularak hepimizin aynı yolda olduğundan, aynı şeyi hissettiğinden emin olduktan sonra yönetmen Nehir Demirel’in de önemli katkılarıyla yavaş yavaş ilişki grafiğini oluşturduk. Ezber, prova derken ilerledik.
Çağlar: “19 kere mekân değişiyoruz. Bu 19 sahne ve dekor değişimi demek. Dönme dolap fikrini çok beğendim”
Obenler: Dekor da çok etkileyiciydi. Dekor tasarımında nasıl bir fikirle hareket edildi?
Çağlar: Yönetmenimiz ilk geldiğinde mekanları belirleyecek karusel-dönmedolap modeli bir şey istediğini söylemişti. Ben çok beğendim. 19 kere mekan değişiyoruz. Bu 19 sahne ve dekor değişimi demek.
Çağlar: “Konu olarak aynı mesele etrafında dönse de aslında ikisi çok farklı karakterler. Yağmur Durduğunda oyununda pedofilinin çevresinden dolaşıyoruz ama burada tamamen merkezindeyiz. ”
Obenler: Somutta başka bir oyunu sahnelerken bu oyuna çalışmak ve sahneye çıkararak oynamak nasıl bir his? Ülkede çok da görülen bir oyunculuk performans grafiği değil çünkü.
Çağlar: İlk benzer mi diye düşündüm ama konu olarak aynı mesele etrafında dönse de aslında ikisi çok farklı karakterler. Diğer oyunda çocuğuyla duygusal olarak uzak, kocasıyla inanılmaz bir aşk duyma ve yapamamazlık var, His’te ise güzel bir ilişki ama inanılmaz bir çocuğa düşkünlük gibi farklı iki kadını oynuyorum. Diğer oyunda pedofilinin çevresinden dolaşıyoruz ama burada tamamen merkezindeyiz. İkisinin aynı döneme denk gelmesi yorucu oldu diyebiliriz.
Özkaram: “Oyun bir yandan da zamanımızda maruz kaldığımız sayısız olumsuz dışsal etki ile nasıl ruh sağlığımızın ve sevdiklerimizin güvende olacağını düşündürtüyor. ”
Çağlar: “Herkesin travmaları, üzüntüleri olabilir. Sosyal medyada okuduklarımız bile insanı delirecek noktaya getirebilir”
Obenler: Oyunda karakterlerin iç dünyaları ve ruh hallerini görmekle birlikte insan ilişkileri, aile içi ilişkiler, beşeri ilişkiler, annelik babalık, babaannelik tahlilleri gibi daha geniş bir bakışla da okuyabiliriz.
Özkaram: “His” oyunu bana bir yandan pedofili ve anne olmanın getirdiği paranoya potansiyeli yüksek bir yapı içinde ilerleyen bir oyun metni varlığı bir yandan da zamanımızda maruz kaldığımız sayısız olumsuz dışsal, çevresel etki ile nasıl ruh sağlığımızın ve sevdiklerimizin güvende olacağını düşündürtüyor. Oyunda Maddy üzerinden bunu görüyoruz ama bu dışsal etki ve paranoya hali herkeste bir miktar olabilir. Sabah kalktığımızda telefonumuza bir sürü kötü (kaza, taciz, tecavüz, hırsızlık, şiddet, dolandırıcılık, gasp vb. ) haber geliyor ve bu bilgilerle güne tekinsiz, güvensiz, endişe ile başlıyoruz.
Çağlar: Hikâye dışarıdan gelen, yabancı karakterimizin insanı değiştiriyor, dönüştürüyor olması ve o yola sokuyor olmasıdır. Herkesin travmaları, üzüntüleri olabilir ama doğru zamanlarda bu dış etkiler, haberler gelirse, hatta sosyal medyada okuduklarımız bile insanı delirecek noktaya getirebilir. Örneğin trafikteki yoğunluktan dolayı kendini güvensiz hisseden bir arkadaşım var. Ya birisi kendini öldürecek veya tersi olacak paniği ile trafiğe çıkıyor.
Çağlar: “Babaanne Morven unuttuğumuz güvenli dünyanın temsilcisidir"
Obenler: Oyun babaanne Morven karakteri üzerinden bir önceki kuşak ile günümüzü de karşılaştırma imkanı sunuyor. Yazar bir karakter ile meseleyi farklı kuşaklara yayıyor. O yüzden senin canlandırdığın karakteri çok önemsiyorum.
Çağlar: Morven unuttuğumuz güvenli dünyayı bize hatırlatan, o zamanki dünyanın temsilcisidir.
Özkaram: Çok sevdiği kocasını büyüten kadın olan Morven’e artık çocuğunu ona emanet etmeyen bir Maddy var oyunda. O kadar çok baskı altında hissediyor ki kendine en yakınında ve güvenmesi gereken kişiye de güvenemiyor. Maddy çocuğuna zarar gelmesin diye ona zarar veren bir dengesizlik sergiliyor. En sonunda kocasına da güvenmiyor.
Obenler: Oyundaki şüphecilik, tekinsizlik, güvensizlik, endişe hisleri, annenin paranoya durumları seyirciye de geçiyor ve salonda da bu hisler egemen oluyor. Herkes biraz Maddy değil mi zaten gerçek hayatta ve annelik yaparken?
Çağlar: Oyun bir annenin nereden nereye gelebileceği ile ilgilidir ya seyirciler de (özellikle anne olanlar) bu durumu empati şeklinde yaşayabiliyor ve/veya izlerken konudan dolayı rahatsız hissedebiliyor. Ben anne olmadığım için bunu birkaç anne ile konuştum. Bir anne arkadaşım “Asla gelip bu oyunu izlemeyeceğim. Buna katlanamam” dedi ama son görüşmemizdeki doğru diplomasi sonucunda gelmeye karar verdi.
Özkaram: “Çocuklarımızı koruyalım ama bu kadar korunaklı bir ortamda nasıl insan haline gelecek?”
Obenler: Oyun bir anlamda yüzleş(eme)me serüveni de değil mi? Bu oyunda yazar seyirciye sayısız oklar fırlatıyor.
Çağlar: İnsan ne yaşadığının da farkında değildir çoğu zaman. Bir şeyler hissederler ama emin de değildir. Metni okuyan bir oyuncu arkadaşım bana “Bu delilik değildir, ebeveynliktir. Bu süreçlerden geçse o noktaya taşınmış olabilir ama bu hisler ebeveynliktir. ” dedi. Aşırı korumacı olan anne arkadaşımın bu cevabı karşısında kala kaldım.
Özkaram: Evet çocuklarımızı koruyalım ama bu kadar korunaklı bir ortamda nasıl insan haline gelecek. Ya çocuk kendini öldürecek ye da farklı yönlere sapacak.
Çağlar: “Bazen hiçbir şey bilmeden hayatımıza devam etmemiz gerekirmiş. ” cümlesi bana göre oyunun en güzel cümlelerinden birisidir. Bazı şeyleri hazmedemesek de yutmamız gerekir. Tabi ki böyle bir şey için demiyorum ama bu oyunun hikayesinde olduğu gibi o raddeye geldiğinde hala daha bilemiyorsak bunu yutmak zorundayız.
Özkaram: Polis sahnesinde Maddy “Ya hiçbir şey olmadı derse” diyor yani bir şey olduğunu öğrenmek istiyor. Oldu densin ve ona göre bir şey yapsın istiyor. Belirsizlik hali de ortadan kalkacak. Çocuğu olmadı dese de ona güvenmeyecek bir ruh haline geliyor.
Çağlar: Unutmayalım ki ilk tohumu da baba Rory ekti.
Özkaram: Baba Rory de ilk başta bir güven dengesizliği yaşıyor ve gidip o şüphelerini giderecek doğrudan bir hareket yaparak kendi açısından rahatlıyor. Ama anne Maddy bu şüpheciliği büyüterek sürdürüyor ve neredeyse ona tutunarak ilerliyor. Herkes kendi yaşanmışlıklarıyla hayatta davranışları sergiler. Belli ki Maddy’nin de yaşadıklarından bir güven bunalımı olan bir kişiliği var.
Özkaram: “Morven sevgi dolu, güven veren ve hayata güvenen bir kadın”
Çağlar: “Morven asla bildiğimiz anlamda bir kaynana değil”
Obenler: Çeşitli travmaları olan Maddy’nin Rory ve Morven’li zamanları hayatının en güvenli bölümleri bence. Kendini onların güvenli kollarına bırakıyor. Bu atmosferde çocuk da yaşıyor.
Özkaram: Babaanne Morven aslında Maddy’nin de annesi oluyor ve o eksikliği de kapatıyor. Sevgi dolu, güven veren ve hayata güvenen bir kadın.
Çağlar: Sahneleri çalışırken bazı tiradlardan sonra “Bu kadına da bu sözleri söylediğimden dolayı kendimden utanıyorum” diyorum (İçimden tabi ki). Morven asla bildiğimiz anlamda bir kaynana değil.
Çağlar: “Oyun amiyane tabirle “Çok da şey yapmamak lazım” diyor”
Özkaram: “İnsanlar artık gerçekten her anlamda güven duygusu konusunda çok kırılgan olmaya başladılar. ”
Obenler: Oyunda ebeveynlik ile ilgili de birçok noktanın üzerinden geçiliyor (çoğu yanlış davranışları göstermek vasıtasıyla). Kendimi aile danışmanına gelmiş ve çocuk gelişimi üzerine sohbet ediyormuş gibi de hissettim…
Çağlar: Bizim çocukluk dönemlerimizde çok daha rahattık (Anne, babalar büyük çoğunlukla çocuğum düştü, ayağı kanadı, yaralandı, o çocuk tehlikelidir dikkat et(tartışmalar da olursa usulüyle uyarılırdı), aman ona her an bir şey olacak gibi endişelere sahip değildi. Şimdi tam tersi şeylerin ve davranışların olduğu bir hayatı yaşıyoruz. Oyun amiyane tabirle “Çok da şey yapmamak lazım” diyor yoksa durum çok kritik noktalara gidebilir.
Özkaram: Sadece çocuk meselesi de değil. Kadın-erkek ilişkileri de aynı verilerle şekilleniyor. Arkadaşlık, dostluk ilişkileri de öyle. İnsanlar artık gerçekten her anlamda güven duygusu konusunda çok kırılgan olmaya başladılar. His oyunu özelinde tabi ki annelik üzerinden akıyor ama oyunun başından itibaren maruz kaldığımız bilgilerin içimizde yarattığı paranoyaların zaafımız olduğu bir alanda büyümesi meselesi beni vuruyor.
Çağlar: İnstagramda muhteşem hayatlar, herkeste bir mutluluk fotoğrafı görüyoruz ama evde bitkin bir şekilde bu fotoğrafları göre göre tartışmalar boşanmalara kadar gidebiliyor. İnsan bu muhteşem fotoğrafları (ki çoğu da kurmaca) gördükçe kendi ilişkisindeki eksiklikleri düşün de düşün tartışma sıkıntılı bir noktaya gidiyor.
Özkaram: “Seçici olmak çok önemli. Bilgi diye aldığımız şeyler ruhumuzu zehirliyor Gıdalarda olduğu gibi Maddy aslında o hormonlu psikolojinin ürünüdür”
Obenler: Sizin çocuğunuz Çınar bence çok şanslı bir çocukluk yaşıyor.
Özkaram: Çınar köye gittiğimiz hafta sonları benim çocukluğum gibi yaşıyor. Toprakla, arkadaşlarıyla özgürce oynuyor. TV bulunca da akşam mutluluktan hipnotize oluyor. Hayata güvenmek lazım. Etrafımızdan haberdar olmak (bakmak, görmek , okumak, dinlemek) önemli ama haberdar olacağımız şeyleri de seçmeliyiz. Seçici olmak çok önemli. Bilgi diye aldığımız şeyler ruhumuzu zehirliyor. Gıdalar konusunda da öyle. 1990’larda bizim yediğimiz gıdalar daha masumdu ama şimdi sağlıklı olduğuna olan güvensizliğimizden dolayı marketteki zehir dolu gıdaları çocuğumuza vermek istemiyoruz.
Oyunda ise Maddy aslında o hormonlu psikolojinin ürünüdür. Morven doğal, toprakta büyüyen gelenekten geliyor ve daha güçlü bünyeler, onla baş edebilen ruhların hayatta kaldığı bir dönemi temsil ediyor. Maddy’nin zamanında ise kozanın içinde korunaklı büyüyen kişileri görüyoruz. Annesi hayatından gittikten sonra tek başına var olma becerisini kazanamamış ve Rory ile Morven’ı bulunca oraya tutunmuş. Hijyen olma adına topraktan, sokaktan, oyundan alınan, hayvanlardan uzaklaştırılan çocuğun duygusal gelişimi de sağlanamıyor. Biz Maddy’nin duygusal zaaflarından, ne kadar delirdiğinden bahsediyoruz ama bu Maddy’nin suçu değil. Koşullar ve bunu besleyen zamanın sonucu deliriyor.
Çağlar: Yeni doğan çocukları bir süre damacana suyu ile yıkadıklarını görüyorum. Bizim zamanımızda sular da daha temizdi ama Maddy karakteriyle tanışınca ona da damacana anne dedim. Buna benzer davranan bir dolu anne var etrafta. E çocuklar mikroplara karşı nasıl bağışıklık kazanacak?
Özkaram: Kitap anneleri var. Artık bilim çağında her şey çok kolay öğreniliyor. Bilgiye çok hızlı ulaşılabiliyor. Kitaplardan uygulama ile çocuk büyütmenin sonuçları ancak 30 yıl sonra görülebilecek. Okuduklarımızla, bilimsel verilerle yetiştirdiğimiz çocuklar hayat bağları kopmuş, bilimsel birer insan olurlar. Yaşam akışında doğallığıyla olan ve hem öğrenilen hem de kendiliğinden olan şeyler, tecrübeler de insan hayatında önemlidir.
Çağlar: İçgüdülerine güvenmeyip öyle mi böyle mi deyip ilerlemeyen, belki de insanların duygularını bastırarak yaptıkları o kadar çok şey var ki (Çocuğuma şöyle-böyle davranmam ama böyle davranmam doğrusudur) bu hep bir şeylere engel oluyor çünkü bilgi dışarıdan hep öyle gelmiştir.
Özkaram: “Oyun sert ama umutsuz değil. Bu olasılıkları görmek, yüzleşmek zor geliyor. Çocuklar arası ilişkilere sürekli müdahale var. Çocuklar doğalında kurdukları ikili ilişkileri bile kuramıyor. ”
Obenler: Oyundaki Maddy karakterinin iyi bir annelik mi kötü bir annelik mi sergilediğini tüm oyun boyunca düşünüyoruz. Sizlerin de verdiği örneklerdeki gibi belki de ikiye bölünüyoruz…
Özkaram: İyi anne olmanın raconuna uygun şekilde yetişmesi lazımdır. İyi annenin çocuğunun şöyle, şu şekil olurun bir karşılığı vardır. Sosyal medya fotoğrafları gibi o listeler öyle çıkıyor.
Çağlar: Bunu bize biz yapmıyoruz, dışarıdan pompalanan şeylerle oluyor. Maddy kendi çocuğuna dokundurtmuyor ama başka bir çocuğu kurtarmanın da mutluluğunu yaşıyor. Kendini kahraman ilan ediyor. “Ben harika biriyim aslında” diyor ama o da bir yabancının çocuğu değil mi? Oyun bunları tartıştırmak içindir.
Özkaram: Oyun sert ama umutsuz değil. Bu olasılıkları görmek, yüzleşmek zor geliyor. Eskiden uzaklarda olan kötülükler şimdi bu topraklarda oluyor. Alışık olmadığımız veri girişi çoğaldı. Bu yakın temas bizim de kendimizden daha hızlı yabancılaşmamızı getiriyor. Bu yüzleşmeye (sadece ebevn olma bakımından değil) ihtiyacımız vardı. Hayata güvenmek bakımından böylesi bir yüzleşmeye ihtiyacımız var ama umutsuz değiliz. Çocuklar arası ilişkilere sürekli müdahale var. Çocuklar doğalında kurdukları ikili ilişkileri bile kuramıyor.
Oyunun sahnelenme programı nedir?
Özkaram: Şimdilik Lefkoşa’da oynuyoruz. Yakın zamanda turnemiz yok. Her Cuma gecesi eski Mısırlızade Sineması’ndayız.
Çağlar: “Ben kendi ülkemde tiyatro yapmaktan çok mutluyum”
Obenler: Bir Kıbrıslı olarak burada geçici ve proje başına sözleşme ile oynuyorsun. Bu oyun sonrasında Türkiye’ye dönme planların var mı?
Çağlar: Ben adada kalmayı çok istiyorum. Burası benim ülkem. Ben kendi ülkemde tiyatro yapmaktan çok mutluyum. Oyun sonrasında o konu belli olacak.
Oyun insanlara nasıl geçmiş?
Özkaram: Çok güzel eleştiriler, geri dönüşler aldık. Bu yüzleşmeye de ihtiyacımız var.
Çağlar: Oyunun yapısı, dekoru ve konusu itibarıyle akışkan, sekteye uğramadan akan bir yolculuk gibi oluyor.