Bir tarih göçtü…

Sevgül Uludağ

Bu sayfalarda öyküsüne yer vermiş olduğumuz Kıbrıslı Ermeniler’in yaşayan canlı tarihlerinden biri daha, Vartan Malyan  16 Ekim 2013’te vefat ederek geçen Cumartesi Larnaka’da toprağa verildi.

1925 yılında Yunanistan’da bir göçmen kampında doğan Vartan Malyan, 1931 yılında ailesiyle birlikte Arabahmet mahallesindeki Viktorya Sokağı’na yerleşmişti.   Kıbrıslı Ermeniler’in tarihçesini çok iyi bilen ve çok iyi Türkçe konuşan Vartan Malyan Lefkoşa’nın “Yeşil Hat”tı oluşturulurken İngiliz subayın yeşil bir kalemle çektiği çizgi sonucu buraya “Yeşil Hat” denmiş olduğunu, kendisinin de bu toplantıda çevirmen olarak görev yaparken yaşamış olduklarını da anlatmıştı… Vartan Malyan, 88 yaşında vefat etti… Geride eşi Alice, evlatları Arto, Hugo ve Sarah’yı bıraktı…

İngiliz Okulu yıllarında Rauf Denktaş’la tanışan Vartan Malyan, Süveyş’teki Kıbrıslılar’ın kamplarında da görev yapmıştı.  Türkçe, Rumca, Ermenice, İngilizce, İtalyanca gibi pek çok dili çok rahat konuşan Vartan Malyan, tüm hayatı boyunca insan hakları konusunda çalışmış, pek çok ülkede bulunmuştu. 2003 yılında barikatlar açıldıktan sonra pek çok Kıbrıslıtürk’e çeşitli konularda gönüllü olarak yardımcı olan Vartan Malyan’ın en büyük düşü, Kıbrıslı toplumlardan çocukların bir arada eğitim görebileceği bir kreşin kurulması ve çocukların çok küçük yaşlardan kaynaştırılmasıydı…

Vartan Malyan, çok düzgün Türkçesi ve Rumcası ile İngilizcesi’ni pek çok iki toplumlu etkinlikte tercüman olarak da gönüllü biçimde kullanarak toplumlarımıza gönüllü hizmetlerini sürdürmüştü.

Vartan Malyan, Türkiye’de gazeteci Hrant Dink öldürüldüğü zaman onun anısına düzenlediğimiz gecede bizi kırmayarak Arabahmet Kültür Evi’ne gelmiş ve bu eski Ermeni Kültür Kulübü’nde, Kıbrıs’tan, özellikle Viktorya Sokağı’ndan hatıralarını anlatmış, bu kültür kulübünde çekilmiş fotoğrafları da yanında getirerek izleyicilere göstermişti.

Vartan Malyan’la birkaç kez röportaj yapmıştık ve YENİDÜZEN’de yayımlanmıştı bu röportajları… Bunlardan biri Şubat 2004’te “Saklı Tarihimizin İzinde” başlıklı yazı dizimizde, bir diğeri de 2005 yılında  “Lefkoşa’nın belleğine yolculuk”  yazı dizimizde bu sayfalarda yayımlanmıştı… Malyan’ın anısına 2004 yılında yaptığımız röportajı yeniden yayımlıyoruz:

SORU: Kaç yaşındasınız Varatan bey?
MALYAN:
Ben 1925’te doğdum... Yunanistan’da, Kokinya Muhacirler Kampı’nda bir çadır altında doğmuşum...

SORU: Türkiye’den göçmendi herhalde aileniz...
MALYAN:
Evet... Annemin adı Lucin’di, babamın adı Artin... Babam Hacınlı’ydı, annem Mersinli... Şimdi Hacın’ın ismini değiştirdiler, “Beylerbeyi” köyüdür Türkiye’de. Adana’dan biraz yukarıdır... Gitmedim ben, uymadı. Birgün gitmek isterim babamın köyünü göreyim...

SORU: Yani aslında mülteci bir çocuk olarak dünyaya gözlerinizi açtınız...
MALYAN:
Evet, biz Kıbrıs’a Ekim ayında 1931’de rastgele geldik...

SORU: Sekiz yaşındaydınız...
MALYAN:
Evet... Geldiğimizde “curfew” vardı, yani sokağa çıkma yasağı... 1931’de Rumlar Vali’nin konağını yaktılardı, o hafta ulaştık biz...

SORU: Nasıl oldu da aileniz Kıbrıs’ı seçtiydi?
MALYAN:
Babam telgraf şirketiyle işlerdi, şirketin nerede kuntreti vardı (sözleşmesi) babam da oraya giderdi. 1931’de kendinin şirketi kuntreti almış, Leymosun’la Baf arasına telefon koysunlar o vakit... Bu nedenle Kıbrıs’a gelmişler. Ben birinci evlatlarıydım, sonra iki kız daha doğdu, sonra bir oğlan daha doğdu...

SORU: Geldiğinizde tek çocuktunuz ailenizde...
MALYAN:
Evet. Aklım keserdi geldiğimde... Ve sordum babama, “curfew”nun ne olduğunu bilmezdim, akşamları neden şafkları yakmıyorlar... Babama “Bizi bu ülkeye getirdin, niçin akşamları karanlık?” dedim. Bana o yaşta nasıl söylesin? Bana “Buranın adamları biraz arsızlık yaptılar, onun için hükümet bunu yapıyor kendilerine” dedi... Ben de “Dersleri çocuklar akşam nasıl okuyor karanlıkta?” dedim... Aklım bak nasıl işlerdi, bunları hatırlarım...

SORU: Geldiğinizde nereye yerleştiydiniz?
MALYAN:
Lefkoşa’ya geldiğimizde gene Türk mahallesindeydi, Küçükkaymaklı’ya yakın, oralarda birkaç ay oturduk, sonra Arabahmet Mahallesi’ne yerleştik. Küçükkaymaklı’da tanıdık komşu yoktu, başka tanıdıkları vardı babamın annemin diye Arabahmet’e geldik, 1952’ye kadar kaldık orada. Sonra ben iş aldım, Kıbrıs’ın dışında işlerdim.

SORU: Ona gelmeden önce, evde büyürken anneniz size hangi dilde konuşurdu? Türkçe mi konuşurdu, Ermenice mi? İki dilde de mi?
MALYAN:
Bu çok ilginçtir... Halam vardı benim evde, adı Mayram yani Maria, Meryem...O  Ermenice bilmezdi, Türkçe konuşurdu, mecbur olurduk Türkçe konuşalım, alıştık evin içinde öyle. Fakat benim evlatlarım mesela yetişmedi onlara, iki oğlum var, bir de kızım, bilmezler Türkçe. Türk tarafına götürdüm kendilerini, ahbaplar var benim senelerce tanıdığım... Zorlarına gider, “Bize tarif et, ne konuşuyorsunuz? Ne oldu? Bu adamlar seni biliyorlar bu yaşta, bize söyle!” dediler. Dedim “Ne söyleyeyim? Tercümanlık mı yapacağım sana şimdi? Alışın, gidin Türkçe alışın!”
Tabii bu memlekette bir evvelinden Türkçe lüzumdur diye bilirdim ben.

SORU: Arabahmet’te siz büyürken yaşam nasıldı? İlişkiler nasıldı?  Kıbrıslıtürk aileler var mıydı orada? Kıbrıslırum aileler var mıydı? Yoksa sadece Ermeni aileler var mıydı? Nasıldı?
MALYAN:
Bizim olduğumuz mahallede Rum yoktu hiç...

SORU: Hangi mahalleydi hatırlıyor musunuz?
MALYAN:
Tabii... Eski Viktorya Caddesi... Ki şimdi Salahi Şevket Sokak oldu... Yolun sonu Arabahmet’tir, yolun sol tarafında Arabahmet Camisi var. Kendi evimiz yoktu, kirayla otururduk... Yolun her iki tarafında da yaşadık. Biz çocuklar büyüdük sonra fazla oda lüzum olurdu, bir sene iki sene sonra daha büyük bir eve taşınırdık o vakit. Çok da taşıyacak şeyler yoktu, çamaşır makinesi yoktu, buzdolapları yoktu... Her neyse... Tanzimat’ta, Viktorya Caddesi’nde kaldık... Baf Kapısı’ndan tut Çetinkaya’ya, Baf Kapısı’ndan tut Tanzimat’a ve Viktorya Caddesi’nde, bu üç yolda kaldık...

SORU: Hangi okula gittiydiniz?
MALYAN:
Tarasanta’ya... İlkokulu da vardı Tarasanta’nın, ortaokulu da...

SORU: Orada hangi dilleri öğrenirdiniz?
MALYAN:
İtalyanca, Rumca... Türkçe yoktu... Vardı Türk fakat ders yoktu... O vakitlerde o okul başka bir sistemle işlerdi. Ben 15 yaşındayken o okulda alıştığım şeyleri, şimdi 15 yaşındakilere soruyorum ve bilmiyorlar. Çünkü 12-13 yaşlarında diyor ki ben hekim olacağım, bırakıyor her tarafı, hekim olacaksa onlarla uğraşıyor. Soruyorum “Bağdat nerededir?”... Bağdat’ın Irak’ta olduğunu bilmiyor bazıları... General knowledge (genel kültür) şimdi yoktur...