Bu sayfalarda öyküsüne yer vermiş olduğumuz Kıbrıslı Ermeniler’in yaşayan canlı tarihlerinden biri daha, Vartan Malyan 16 Ekim 2013’te vefat ederek geçen Cumartesi Larnaka’da toprağa verildi.
Malyan’ın anısına 2004 yılında yaptığımız röportajı yeniden yayımlıyoruz.
Röportajımızın devamı söyle:
MALYAN:Yanda İngilizler var, dayanamıyorlar, istemezlerdi Kıbrıslıları sinemada. Kavga ettim, falan ettim, bir gün tayin ettik, Kıbrıslılar sinemaya gitsin, kendi aralarında istedikleri gibi bağırsınlar çağırsınlar! Bir günde olmadı bunlar, beş-altı ay... Yoruldum da, istedim gideyim. İstifamı yazıp götürdüm. “Nedir bu?” dedi. “Yazılı üstünde” dedim, “Resignation... İstifa mektubu...”
“Hakkın yoktur istifa edesin!” dedi bana, aldı mektubu yırttı! Ne demek hakkım yoktur? “Herkes istifa edecek olursa kampları kapayalım!” dedi. “Şimdidir adam gösterecek ne bilir... Kolay olsaydı seni getirmezdik” dedi... Böylelikle altı ay için gittiğim o işte üçbuçuk sene işledim. Bir gün “off” vermediler bana, 18-20 saat günde tahminen işledim. Yatardım biraz öyle, gelirlerdi çadırın içine:
“Nedir be?”
“Sabunum çalındı!”
Sabununu çalmışlar, saat 11 akşam 12, geceyarısı gelir beni uyandırır! Tabii dolap falan yok... “Şimdi banyo yapmaya gideceğim, sabun yok!”
“Nerede bulayım sana sabununu?” dedim...
“Yok” dedi “Bilirim çalanı... Beş aydır bir sabun satın almamış, onun bunun sabunuyla geçinir kampta!”
Bulduk onu... O da dedi ki “Nedir yani, bir yıkandım, geri getirdim sabunu!”
Böyle tuhaf şeyler vardı...
O adam ki gumanda yapardı bu işleri Lieutenant General oldu rütbesi (korgeneral) ve 1963’te Kıbrıs’a yolladılar kendini. Green’di adı... “Green Line”ı o yaptı Lefkoşa’da (Yeşil Hat’tı)... Kimse bilmez bunu...
Lefkoşa’nın kumandanı telefon etti kumandana, dedi ki “böyle yaptım”, o da “iyi yaptın” dedi... “Bir isim verelim...” Kendi aralarında çünkü konuşurlar. O da düşünmüş ki, “Green Line” yani generalin ismini verdi. Onun önerisiyle oldu Green Line Lefkoşa’da. İlk adı Christopher birşeydi, yazılıdır bir yerde.
SORU: Süveyş’ten sonra ne yaptınız?
MALYAN: Ben o vakit Afrika’da işlerdim. Nerede bir kavga varsaydı beni gönderirlerdi... Fakat Süveyş’in orada, bu kavgalar yatıştı, ortalık tamam işliyor bilmemne, oradan buradan söylemişler ki “Bu Ermeni oğlu gitti, herşeyi sıraya koydu, Türkler, Rumlar ve Araplar iyi geçiniyor kendiyle. Ne yaptı bu?” Çıktılar, geldiler görsünler O gelenlerin içinde bir de Türk vardı. Ziya Rızkı, şimdi rahmetlik olmuştur. O Leymosun’da 60’tan evvel, İngiliz döneminde işbulma dairesinin müdürüydü... Sonra Girne’de belediye reisi de olmuş. Oydu gelenlerden... Beni bilirdi... Türkçe olarak bana “Be Malyan” dedi “Naptın sen bunlara?” dedi... Şimdi nasıl tarif edeyim ben, İngilizler de dinliyor, biri de çevirecek bunu... Dedim ki Ziya’ya öyle birşey söyleyeyim ki bir daha sormasın başka birşey... Dedim “Güttüğüm eşeği ben bilirim! Buraya gelmezsen ve kalmazsan bilmen bu adamların ne ihtiyaçları vardır... Ben buradayım, bilirim. Ekmek istediler, ekmek verdik, sinema istediler sinema...”
Başka bir problem vardı, mektup yazarlardı, pul isterlerdi. Pul alamazdın, haftada beş tane! Gidecektin, bir yer vardı, kartını gösterecektin, sana beş tane pul verirdi. Adam vardı günde üç-dört tane mektup yazardı! Adam vardı ki haftada bir mektup yazardı, artardı ondan pul, satardı obirlerine, garabazar! O garabazar hade kendi aralarında olsun! Fakat çalan vardı, bilirdi ki onun bir yerde saklı pulları var... Şimdi yazdı beş-altı tane zarf, kendininki bitti, posta edecek, gider çalarlardı birbirlerinden. Ta bunları bulalım da ortaya çıksın bilmem ne, kavga ettik, falan ettik. Ve artırdık pulları, beşten on yaptım! Dedim ki İngilizlere “Nedir yani? Makinadan çıkan bir şey!” Pullar da İngiltere’den gelirdi... “Bırakın” dedim, “Verin, adamlar otursun bütün gece girlfriend’lerine mektup yazsın!” Vakit geçsin diye yazarlardı!
Diyeceğim insanın problemlerini gördüm, tecrübe oldu, çok şey alıştım orada. O Süveyş’te yaptığım benim, ne yaptıysam Araplar, Türkler, Rumlar arasında, burada istedim yapayım, bırakmadılar beni. Birleşmiş Milletler bırakmadı, çünkü çok para, projeler yaptım, çok para isterdi, “Belki de olmaz” dediler...
SORU: Mesela bir örnek verebilir misiniz projelerinizden?
MALYAN: Evet... Mesela bi-lingual, bi-communal kindergarden... (İki dilli, iki toplumlu kreş)... Yanımdadır, red mektubu da yanımdadır. Bir değil, beş-on yerden red... Bunu 5 sene evvel yaptım. Bundan dört ay evvel Avrupa’dan mektup geldi ve yazıyor içinde: “Duyduk ki sen falan adam böyle bir proje yapmışın ve bu projeyi de reddetmişler! Şimdi anlıyoruz ki bir yanlış vardır...”
Her neyse ben Afrika’da işliyordum, sabah sabah yemek yiyoruz, biri geldi. Bana dedi ki, “Seni arıyorlar...”
Devam edecek