Kıbrıs’ta bambaşka bir gündem var biliyorum. Skandallar, seçim halleri… Her yaz olduğu gibi uzaktayım adadan. Yakında olsaydım ne kadar parçası olabilirdim ondan da emin değilim. Hiç sevmem seçim dönemlerini… Bir miktar heyecan duyarım; bir şeylerin değişebileceği umuduyla kalbim çarpar doğrusunu söylemek gerekirse. Gönlümde seçilmesini dilediğim birileri de vardır çoğu zaman. Bir biçimde parçası olurum sürecin ama bir şey gerer beni yine de… Günümüzde bu alanın uzmanları var biliyorsunuz. Reklamcılar bir ticari nesneyi pazarladıkları gibi psikolojik, sosyolojik uzmanlıklar çerçevesinde pazarlıyorlar adayları… Bu ne ölçüde gerçek değerin yerine geçebiliyor bundan emin değilim. Chomsky, Bush’un böyle bir pazarlamayla seçildiğini söylemişti Bir bulaşık deterjanını bize sattıkları gibi bir başkan adayını da satabiliyorlar. Doğrudan temas imkânının daha mümkün olduğu küçük ülkeler belki daha şanslı bu konuda. Kıbrıs’ın kuzeyinin ise hepimizin bildiği bambaşka talihsizlikleri var. Yine de bir değişim umuduyla hareketlenir ortam. Yapılan tartışmalar da sonuç kadar önemlidir. Günümüzün seçim yalanlarının karşısında sosyal medya var artık ama seçmenlerin yüzde kaçı kullanıyor bunu o başka mesele…
Bu üçüncü hafta ama ben bu yazıda da Gezi deneyimine değinmek istiyorum. Doğrudan, katılımcı demokrasinin bir modelini oluşturduğu için. Dünyanın dikkatle izlemesi gereken önemli bir deneyim oluşturduğu için… Bu lidersiz, bildiğimiz anlamda örgütsüz hareket kendi yolunu bulmaya çalışıyor. Birkaç gecedir Saraçhane Parkı’nda yapılan forumlara katılıyorum ve yepyeni bir oluşumun heyecanlarına, sorunlarına, kendi yolunu bulma çabalarına tanık oluyorum.
Hiyerarşik yapıları altüst eden, hiçbir biçimde onlara ödün vermeyen bir hareket bu… Kaotik yapısı nedeniyle içinde sürprizleri barındırıyor. Örgütsüz olduğu için otorite tarafından bastırılamıyor ve dağıtılamıyor. Örgütsüzlükten dolayı bazı sorunlar çıkmıyor değil ama sorunla karşılaşıldığı zaman onların üstesinden gelmek için arayışlar da başlıyor. Sayısız zekâ bir anda bir araya gelip çıkış yolları için fikir üretebiliyor.
Bildiğimiz, alışageldiğimiz iletişim ve varoluş biçimlerinin hareketi ele geçirmemesi mümkün değil. Yoldan geçen herkesin katılımına açık olan bu forumlarda birileri kendi egosunu doyurmaya, kendi kafasındaki doğruları dayatmaya, ya da kendi siyasal örgütlenmesine kanalize etmek için hareketi ele geçirmeye çalışabilecektir ve çalışıyor kuşkusuz. Ama her niyetin bir biçimde görünür kılınması, kişisel ya da örgütsel gizli gündemlerin ortaya çıkarılabilmesi mümkün. İçtensizlik ve buyurgan tonlamalar hemen deşifre edilip sorgulanabiliyor. Yalancının mumu yatsıdan bile önce sönüyor.
Bir tarihsel dönemecin kahramanları olunduğu duygusu, birlikteliğin yarattığı büyü ve direnişin haysiyetli hafızası galebe çalıyor çoğu zaman. Yine de çok zor bir süreç bu… Dünyanın en imkansız durumlarından birini başarmak gibi.
Sonuçta hepimizin yanlış ezberleri var. Ağzımızı açtığımızda düşünme sistematiğimizin bizi götürdüğü ters istikametleri bazen kendimiz bile fark edebiliyoruz. Barış dilini bilmiyor ve beceremiyoruz. Davayı kazanmaya odaklanmış bir avukat edasında konuşuyoruz çoğu zaman. Başkaları tarafından tırmandırılan gerilimlerin parçası olup, yanlış bildiğimize karşı alışılmış yöntemlerle savunuya geçiyoruz. Birilerinin bizi ezmeye, kendi fikrini dayatmaya çalıştığını hissettiğimizde hırçınlaşıyoruz.
Bildiğimiz tek model hiyerarşik olan. Bunun eksikliği bizi dağıtacak, yenilgiye götürecek gibi geliyor. Başka türlü organize olamayız; birlikte davranamayız gibi geliyor. Oysa bunun yerini heterarşik bir model alabilir ve hareketin dayattığı model de bu zaten.
Asla heba etmememiz gereken bir potansiyelin sorumluluğunu taşıyoruz. Karşı tarafın bu hareketle başa çıkamamasının en önemli nedeni alışılmadık yaratıcı direniş modelleriyle karşılaşmaları…
Her birimiz tek başına bir güç olabiliyorsak bu gücü hep birlikte güç olmamızdan alıyoruz. Başkalarının desteği varsa bireysel girişimlerimizin bir anlamı olabiliyor. Bu hareketin bildik anlamda liderleri ya da yıldızları yok. Herkes direnişin gökyüzünü aydınlatan sayısız yıldızdan biri sadece…
Ülkemden uzaktayım ve aklım hep orada… Ama bu tarihsel deneyimin içinde olmak da çok iyi geliyor bana. Bunun sayısız ülkeye, başka bir dünyaya inanan yeryüzünün dört bir yanına dağılmış iyi kalpli insanlığa ışık tutacağını biliyorum çünkü…