Nimet Keser
Bugünlerde sürekli olarak kadına yönelik cinsel, duygusal, fiziksel şiddetin kınandığı çalışmalar, afişler ya da programlarla karşılaşıyorum. Bunları her gördüğümde, bir sanatçı olarak Artemisia Gentileschi’yi (1593-1656) düşünmeden yapamıyorum. Bugün onu barok dönemin en ünlü, en başarılı kadın sanatçısı olarak biliyoruz. Ama onu tanımamızın önemli bir nedeni daha var elbette ki. O da biyografisinin bir kısmıdır. Ancak, sanat öğretmeni formasyonu ile öğrenim görmekte olan öğrencilerimizin Artemisia Gentileschi’yi tanıma oranını da dikkate aldığımda onu bilmeyen, tanımayan çok sayıda insan olduğunu tahmin edebiliyorum. Artemisia Gentileschi’ye ilişkin olarak; yaptığı resimler, konuları ve yaşam öyküsüyle modern feminist sanatçıların odağındaki kadın sanatçılardan biri olduğunu ve Judith Holofernes’in Boğazını Kesiyor adlı resimlerden en ünlüsünün ressamı olduğunu söyleyebilirim. Elbette ki söz konusu resmi bilen ama sanatçısını tanımayanlar da vardır. Bu travmatik resme ilk tepki, resmi yapan kişinin duygularına ilişkin oluşan meraktır, kuşkusuz. Daha on iki yaşındayken annesinin ve iki erkek kardeşinin ölmesi, 17 yaşındayken de yaşadığı tecavüz ve tecavüz sonrasındaki işkence nedeniyle sanatçısının yaşamının da travmatik olduğu kuşku götürmez. Dolaylı ya da dolaysız bir biçimde oyunlara, filmlere, romanlara konu olan Artemisia Gentileschi’ye ilişkin kaynaklarda yetişkin oluncaya kadar okuma yazma bilmediği yazılıdır. Rönesans ve sonrasında uluslararası başarı ve ün kazanan kadın sanatçıların okuma yazma bilmeleri dışında çok iyi şarkı söyleyebilmek, birkaç enstrüman çalabilmek için müzik dersleri; iyi bir ev sahibesi olabilmek için görgü kuralları ve nezaket dersleri aldıkları; ayrıca Antik Yunan ve Latin klasiklerini öğrendikleri dikkate alındığında en kötü eğitimin sağlandığı tek kadın sanatçının Artemisia Gentileschi olduğunu söyleyebiliriz. Babasının ona iyi bir eğitim sağlamaktan öte, kendi çalışmalarını tamamlatmak ya da aldığı siparişleri karşılıksız olarak yaptırabileceği çok yetenekli bir ressam olarak yetiştirmek istediği açıktır. Bu istek doğrultusunda da kızının perspektif öğrenmesi gerektiğine inandı ve meslektaşı, aynı zamanda da öğrencisi olan Tassi’den Artemisia’ya perspektif öğretmesini istedi. Bir süre sonra Tassi ve Artemisia’nın usta-çırak ya da usta-öğrenci ilişkisi başka bir yön aldı ve 1611 yılında Tassi Artemisia’ya tecavüz etti. Artemisia’nın dava tutanaklarındaki ifadesine göre, tecavüzden hemen sonra Tassi’ye bıçakla saldırdı, ancak tabiri caizse Tassi bir sıyrıkla yaptığından sıyrıldı. Kimi kaynaklara göre Artemisia tecavüz sonrasında Tassi’nin sevgilisi olmayı kabullendi. Ancak kimi kaynaklara göre de Tassi, Artemisia’yı evlenme vaadiyle ya da şantajla ilişkiyi sürdürmeye zorladı. Bu ilişki sonucunda Artemisia’nın hamile kaldığı ve bunun üzerine Artemisia’nın babasının durumu öğrenip Tassi’den kızına verdiği sözü tutmasını istedi. Ancak Tassi, Artemisia’ya verdiği sözü tutmayınca Orazio Gentileschi bu durumu mahkemeye taşıdı. Böylece Artemisia, çok genç bir yaşta bir tecavüz davasının travmatik sürecini yaşamaya başladı. Bu davanın tutanakları hala mevcuttur. Tassi yargılandı ama yaklaşık sekiz ay hapiste kaldı ve zamanından önce aklanarak serbest bırakıldı. Oysaki Tassi namus ve dürüstlük konusunda şaibeli bir adamdı. Çünkü Tassi daha önce baldızına tecavüz etmekten dolayı bir süre hapishanede kalmıştı. Ayrıca davanın gerçekleştiği dönemde karısının kayıp olduğu ve karısını öldürmek için bir kiralık katil tuttuğu sanılmaktaydı.
İddianın tersine, bir erkeğin genç bir kadına tecavüzünün sorgulanması gerekirken, genç kadının namusluluğu tartışılarak dava Artemisia için bir eziyete dönüştü. Tassi, Artemisia’yı başka erkelerle uyurken gördüğünü, erkeklere erotik mektuplar yazdığını, babası ile ensest ilişki yaşadığını iddia etti ve hatta Orazio Gentileschi’nin onu bir defasında bir parça ekmek için sattığını da etti. Tassi, bu davada ayrıca Orazio’nun evinden bir resim çalmakla da suçlandı. Yedi ay kadar süren dava boyunca, Artemisia’nın masumiyetine inanılmadı. Çünkü Tassi, yalancı şahitler kullanarak Artemisia’nın yalan söylediğine inandırmaya ve kendini masum göstermeye çalıştı. Artemisia’nın mağduriyeti, Tassi’nin tecavüz suçu bir türlü ispatlanamadı. Artemisia bu durumu kabullenemediği için, kendine tecavüz edildiğini, doğruyu söylediğini kanıtlamak uğruna işkenceden geçirilmesini teklif etti ve inanılmaz görünüyor ama bu teklifi kabul edildi. Artemisia işkence esnasında, Tassi’nin kendisine tecavüz ettiğini ve kendisini evlenme vaadiyle teselli ettiğini sürekli olarak tekrarladı.
Bir kadının, erkeklerin egemen olduğu sanat dünyasında bir erkek sanatçının atölyesinde çıraklık yapmasının en büyük çekincelerinden birinin kanıtı gibi görünen bu olayda serbest bırakıldı. Artemisia Gentileschi, davadan bir ay sonra aile çevresinden mütevazı bir ressam olan Pietros Antonio de Stiattesi ile evlendirildi. Hemen ardından dava sürecinde oluşan kötü ün nedeniyle Floransa’ya taşındı.
İşte en ünlü resimlerinden biri olan Judith Holofernes’in Kafasını Kesiyor adlı resmi, tecavüz ve sonrasında maruz kaldığı kötü muamele ile ilişkilendiriliyor. Eleştirmenlere göre, bu resim Gentileschi’nin baskılanmış korkusunun, öfkesinin, intikam arzusunun sağaltıcı ifadesidir. Bu resim, sanat tarihinin geleneksel konularından biridir. Yapıldığı dönemde de popüler konularından biri olduğu için Michelangelo, Mantegna, Titian, Tiziano, Donatello, Boticelli, Lucas Cranach, Tintoretto, Caravaggio başta olmak üzere birçok ressam bu konuda ve aynı isimli resim yaptı. Hemen belirtmek gerekir ki Gentileschi’nin resmi, sözü edilen bütün bu ressamlarınkinden daha ürkütücüdür. Bu resimde, İsrailli bir dul olan Judith, İsrail halkını Asur işgalinden kurtarmak için usta bir kasap edasıyla tuttuğu Asur generali Holofernes’in kafasını hizmetçisinin yardımıyla kesmeye çalışıyor. Aynı konulu resimlerin birçoğunda Judith kesmeye çalıştığı kafaya ürkek bakmakta ve kendini uzak tutmaktadır. Oysaki Artemisia’nın Judith’i, işine odaklanmış görünüyor.
Aileden, ressam babadan bağımsız sanat hayatına dezavantajlı bir kadın olarak başlamasına rağmen Artemisia Gentileschi’nin başarıları oldukça önemlidir. Bugün Caravaggist ressamların en başarılılarından biri olarak kabul ediliyor. Kadın ressamlar arasında yasaklı türlerden biri tarihi ve alegorik resimler olmasına karşın; kadın ressamların daha çok portre türünü seçtiği dönemde tarihi ve alegorik türü seçen ilk kadın ressamlardan biri olmayı başarabildi. Kadınların kolay kolay sanatsal topluluklara kabul edilmediği bir dönemde, o 1616 yılında Floransa’daki Academia di Arte del Disegno’nun (Desen/Resim Akademisi) kabul ettiği ilk kadın ressam olmayı başardı. Bunun sonucunda, hem elit bir çevre edindi hem de İspanya Kralı IV. Philip, Prens Karl von Liechtenstein, İngiltere Kralı I. Charles ve Kraliçe Henrietta Maria, Grand Düşes Cristina de Medici olmak üzere dönemin önemli sanat patronlarının patronajını edindi.
Ancak, bu başarılarına karşın unutuldu ve ölümünden sonra çalışmaları, başta babası Orazio Gentileschi olmak üzere erkek sanatçılara atfedildi ve çok uzun bir dönem adı anılmadı. Onu yeniden tanımamız sanat tarihçi Mary Garrard’ın çalışmaları sonucunda gerçekleşebildi. Çünkü onunla ilgili ilk kitap 1989 yılında Mary Garrard tarafından yazıldı. Hemen ardından 1991 yılında Floransa’da resimleri sergilendi. Daha sonra onun hakkında oyunlar, romanlar ve 1997 yılında da Artemisia adlı bir film yapıldı. Tüm bu çalışmalar onu yeniden ortaya çıkardı ve ününü, sanatsal başarısını tüm dünyaya duyurdu.