“Toplumun hiçbir alanında ciddiye alınmıyorum”

Transların yaşadığı zorluklarla ilgili YENİDÜZEN’e konuşan 26 yaşındaki S.B, kişisel sürecini anlatıyor, “insan muamelesi görmüyorum” diyor.

“Üniversite mezunuyum, çeşitli sosyal sorumluluk kampanyalarına destek oluyorum ama toplum için sadece bir ‘trans’ım… Toplumun hiçbir alanında ciddiye alınmıyorum”

“Ailem başta kabullenmekte zorlandı ama esas sorun onları dolduran insanlardı. İnsanlar çok kötü kalpli… Sürekli yargılayıp eleştiriyorlar”

“Translar için ‘engelli’ maaşı gibi maaş bağlanıyor. Oysa bize trans olduğumuz için iş verilmiyor, bu daha farklı bir şey…”

 

Derya ULUBATLI


Ülke genelinde LGBTİ+ bireyler (Lezbiyen, gey, biseksüel, trans, interseks ve artılar) toplumun birçok alanında kabul görmekte zorluk yaşıyor.

Tüm mücadelelere rağmen değişmeyen tavırlar, özellikle translar için toplumdan dışlanma, dalga geçilme, sözlü ve fiziksel şiddet, iş bulmakta sıkıntı yaşama gibi birçok sorunu da beraberinde getiriyor.

Dünya Sağlık Örgütü’nün 1990’da translara yönelik kullanılan ‘engelli’ tanısını rehberinden kaldırmasına rağmen Kıbrıs’ın kuzeyinde bu kişilerin halen söz konusu kategoride anılması ve iş bulamayan translara ‘psikolojisi çalışmaya elverişli değildir’ başlığı altında cüzi bir maaş verilmesi ise dikkat çekiyor.

Meclis’ten Mart 2020’de geçen ‘Nefret Söylemi’ karşıtı yasaya rağmen birçok trans sözlü, fiziki, psikolojik ve ekonomik şiddet görmeye devam ediyor.

Tüm bu zorlukları bire bir deneyimleyen biri olarak YENİDÜZEN’e konuşan 26 yaşındaki S.B, kişisel sürecini anlatıyor, “insan muamelesi görmüyorum” diyor.

İlk olarak 13-14 yaşlarında kendini keşfetmeye ve bulunduğu bedenden farklı olduğunu hissetmeye başladığını aktaran S.B, bu dönemden itibaren kendisi için zorlu bir sürecin başladığını belirtiyor.

S.B, 18 yaşına gelene kadar ailesiyle ciddi çatışmalar yaşadığını ve bu dönemden itibaren birçok sıkıntıyla mücadele etmek zorunda kaldığını da sözlerine ekliyor.

“Ailem beni psikologlara götürdü…”

Ailesinin kendisini sahiplenmek istediğini ancak çevrenin dolduruşuna gelerek başlarda kendisini kabullenemediğini belirten S.B şöyle devam ediyor:

“Aslında ailem cahil insanlar değil ancak köy yerinde yaşadığımız için sürekli insanların dolduruşuna geliyorlardı. İnsanlar sürekli aileme ‘oğlun mu kızın mı belli değil, bu ne böyle?’ şeklinde sorular yöneltip baskı yapıyordu, bunun üzerine ailem de bana yükleniyordu. 18 yaşına kadar bu şekilde geldim, benim için çok kötü bir süreçti”.

Bu dönemde Sosyal Hizmet Uzmanı Barış Başel’in kendisine çok destek olduğunu belirten S.B, Başel’in sürekli okuluna geldiğini, kendisiyle, ailesiyle ve öğretmenleriyle konuşarak süreci rahat atlatmasına yardımcı olduğunu dile getiriyor.

S.B sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Barış Bey okuluma kadar gelerek bana yardımcı oldu, saçlarım uzundu, saçlarımın kesilmemesi için okul yönetimini ikna etti. Ailemle de konuştu. O dönemde tek destekçim oydu. 3-4 tane ayrı psikologla görüştürüldüm çünkü ailem psikolog desteği alırsam yeniden ‘erkek’ olacağımı düşünüyordu. Bunu düzelebilecek bir psikolojik rahatsızlık olarak gördükleri için beni Türkiye’ye kadar götürdüler ancak en son bunun değişmeyecek bir şey olduğunu anladılar”.

“Annem, çocuğundan vazgeçmedi”

Annesinin farklı denemeler sonrasında durumu kabullenerek ‘ben çocuğumdan vazgeçmem’ dediğini söyleyen S.B, babasının bir süre daha kendisini kabullenmediğini ancak sonraki dönemlerde onun da bu durumu sindirdiğini ifade ediyor.

S.B, kız kardeşinin ise bu süreçte kendisine destek olduğunu ve süreci atlatmasına yardım ettiğini de sözlerine ekliyor.

S.B şunları aktarıyor:
“Annem ve kız kardeşim özellikle 18 yaşından sonra bana çok destek oldu. O yaştan sonra artık görünüşümü değişmeye yönelik adımlar atmaya başladım çünkü ‘erkek’ gibi görünmekten mutlu değildim. Göğüslerim varmış gibi göstermek için çorap vs koyuyordum ve bunlar düştüğünde kendimi daha kötü hissediyordum, dolayısıyla artık bir kadın bedenine sahip olmak için bir şeyler yapmam gerektiğini düşündüm. Lazer, estetik ameliyat gibi yollara gittim. Artık makyaj yeterli değildi. Erkek doğdum, kadın gibi görünmek için dıştan müdahale almalıydım. Bu süreçten sonra babam da yavaş yavaş beni kabul etmeye başladı”.

“Esas sorun ailem değil, çevre…”

Esas sorunun ailesi değil, çevredeki bilinçsiz insanlar olduğunu yineleyen S.B, deneyimlediklerini şu şekilde anlatıyor:

“İnsanlar çok kötü kalpli, sürekli eleştirip yargılıyorlar. Artık benim de psikolojim bozuldu, bana bakan insanların iyi niyetle mi kötü niyetle mi baktığını anlayamıyorum. İnsanlar birbirini dürterek beni gösteriyor. Dalga geçmek için mi yoksa beğendikleri için mi bakıyorlar kestiremiyorum. Bununla her gittiğim yerde karşılaşıyorum. Çocukluğumdan beri sürekli benimle dalga geçildiği için de artık kimin benimle gerçekten iyi konuşup kimin dalga geçtiğini anlayamıyorum. İster istemez etkileniyorum”.

Mevcut durumundan dolayı iş bulmakta zorlandığını ifade eden S.B, bazı kurumların bu durumu sorun etmediğini ancak o kuruma giden kişilerin bunu sorun ederek ‘çalıştıracak normal kadın mı kalmadı’ şeklinde yorumlar yaptığını anlatıyor. Aynı durumu duygusal ilişkilerinde de yaşadığını belirten S.B şöyle devam ediyor: “Bir ilişkim var ve o kişiyle kendi aramızda hiçbir sorunumuz olmamasına rağmen bir arkadaş ortamına gidip dönünce bir anda değişiyor. Arkadaşları benimle birlikte olduğu için ona baskı yapıyor, onunla dalga geçiyor. Bu da bizim ilişkimizi zedeliyor”.

“Translar için engelli maaşı veriliyor, bize trans olduğumuz için iş verilmediğini görmek istemiyorlar”

İşle ilgili yaşadığı sıkıntılardan dolayı ailesinin yardımıyla geçimini sağladığını söyleyen S.B, Sosyal Hizmetler’den de asgari ücretin yüzde 50’si kadar bir maaş aldığını ve bu maaşın kendisine ‘psikolojik durumu çalışmaya elverişli olmadığı’ gerekçesiyle verildiğini belirtiyor.

Bunun ‘engelli/kişisel bozukluk’ maaşı gibi bir kategoriden verildiğini ifade eden S.B, trans bireylerin ancak bu kategoriye alınarak maaşa bağlanabildiğini dile getiriyor. Bu maaşı almaya devam edebilmek için kurula girip ilaç kullandığını ispatlaması gerektiğini de vurgulayan S.B şöyle devam ediyor: “Her yıl kurula girerek psikolojimin çalışmaya elverişli olmadığını ve bunun için ilaç kullandığımı göstermek durumundayım. Devlet ancak bu şekilde bana maaş vermeye devam ediyor. Trans bireylerin toplumda dışlandığı ve bu sebeple iş bulamadığı üzerine bir değerlendirme yapılmıyor. ‘Sinir bozukluğu/uyku bozukluğu’ gibi psikolojik rahatsızlıklar için ilaçlar yazılıyor, gidip hastaneden bunları almazsam maaşım kesiliyor, ‘demek ki ihtiyacın yok’ deniyor. Halbuki bence bizim gibi insanlar için ayrı bir dal olmalı, trans olduğumuz için özellikle işe alınmadığımız ve bu yüzden devletten gelecek bir maaşa ihtiyaç duyduğumuz görülmeli.”

“Sadece bir avuç insan bizim için uğraşıyor… Bunun dışında kimseden ‘normal insan’ muamelesi görmüyor, hiçbir sektörde ciddiye alınmıyoruz”

Toplumun görüşünün yıllardır değişmediğini anlatan S.B, “sade bir avuç insan bizim için uğraşıyor, geriye kalanların görüşü değişmedi, değişmeyecek” şeklinde konuşuyor.

Bu zamana kadar hem sözlü hem fiziksel şiddete maruz kaldığını ifade eden S.B, haklarını arama noktasında da ayrımcılığa uğradığını ve ne sağlık sektöründe, ne de polise şikayet için gittiğinde sesini duyuramadığını belirtiyor.

‘Normal’ bir vatandaş gibi muamele görmediğinden yakınan S.B, “hiçbir sektörde ciddiye alınmıyoruz. Şiddet gördüğümüz için polise gittiğimiz zaman bile neredeyse sanki biz suçluymuşuz gibi davranılıyor” diyor.

“Üniversite mezunuyum, çeşitli sosyal sorumluluk kampanyalarına destek oluyorum ama toplum için sadece bir ‘trans’ım… Bu çok yanlış”

Son olarak, cinsiyet değiştiren insanlar için yapılan genellemeleri de eleştiren S.B sözlerini şu tespitlerle tamamlıyor:

“Cinsiyet değiştiren her kişinin seks işçisi olarak çalıştığı düşünülüyor. Ben üniversite mezunu bir muhasebeciyim ancak sırf cinsiyet değiştirdiğim için bana farklı gözlerle bakılıyor. İnsanlara iyi biri olduğumuzu ispat edebilmek, kendimizi kabul ettirebilmek için ‘normal’ bir insandan iki üç kat daha fazla uğraşmamız gerekiyor. İstersek 10 tane iyi şey yapalım, yaptığımız en ufak hatada tüm iyi şeylerimiz görmezden geliniyor. Ben hayvan barınakları için kampanyalar düzenliyorum, kan bankaları için çalışıyorum, bu toplum için birçok iyi şey yapıyorum ama insanlara sorsanız onların gözünde sadece bir ‘trans’ım. Bu anlayış çok yanlış…”

Röportaj Haberleri