Ülkemizin son dönemde getirilmiş olduğu ekonomik, sosyal ve siyasi seviye, maalesef bu ülkede yaşayan her bireyi gelecek adına karamsarlığa itmiştir. Karamsarlık iyi bir hissiyat değildir kuşkusuz. Ancak bilinmelidir ki, karamsarlık keyif veren bir his de değildir. O yüzden insanımızın gelecek umutlarının bu denli kararmış olmasının sebepleri nelerdir diye ülkemizi yönetenlerin durup bir düşünmesi lazımdır diye düşünüyorum.
Çocukluğumuzdan beri bu ülkede bir barış olsun diye hep umut ettik. İki kesimli iki toplumlu federal temelde siyasi eşitliğe dayalı bir çözüm umudunu, tüm olumsuzluklara rağmen her zaman taşıdık ve bu umudun bekçiliğini yaptık ve hala yapıyoruz. Umutla adamızdaki çözümü bekleyişimiz sürerken kendi idaremizi de Kıbrıslı Türklerin hayat kalitesini gerek ekonomik gerek sosyal açıdan refah seviyesini de belli bir standartta tutmak bu ülke için gaile çekenlerin kendini soyutlayamadığı bu vicdani sorumluluğu hep omzumuzda taşıdık.
Bu ülkede yarının gailesini çeken insanlar olarak bu ülkeyi bazıları “mahvetti” diye, kenara çekilip izleyecek karakterde olamayız. Tam da bu perspektiften yola çıkarak, kendi kendine yeten ve sürdürülebilir bir ekonomik yapı oluşturma hedefi ile politikalar geliştirme ülkemiz adına yeniden umutlanmamızı sağlayacak en doğru yaklaşım olacağı kanaatindeyim.
Pek tabi, ülkemizin kendi ayakları üzerinde durabilmesini sağlayacak, rasyonel ekonomi politikaları geliştirmek ve uygulamak kolay başarılacak hedefler değildir. Bunun için zaman, bilgi, azim ve irade lazımdır. Ancak kendi kendine yetebilen ve sürdürülebilir sağlıklı bir ekonomik yapının oluşturulması irade azim ve bilinç olduğu zaman başarılabilmesi mümkün bir hedef olmakla birlikte hedefin zorluğundan yılma lüksümüz de yoktur.
Pratikte bu hedefe nasıl ulaşılabileceği, tüm hatlarıyla bu yazıda ifade edebilmem haliyle mümkün değildir. Ancak kendi kendine yetebilmenin ana zemini makroekonomik dengenin sağlanması olsa da, bu teknik detaya girmeden bütçe gelir gider dengesi önemli bir unsur olduğunu belirtmek isterim. Pek tabii bütçemizin denk olması, kendi ayaklarımızın üzerinde duran sağlıklı bir ekonomik yapıya ulaşmış olduğumuz anlamına gelmeyecektir. Ancak bütçemizin siyasi hırslar ve popülizm çerçevesinde değil de, kalkınma planlarımıza entegre bir şekilde stratejik kalkınma hedeflerine uygun olarak harcandığı zaman kendi ayakları üzerinde durabilme adına bir şansımız olabilir. Kısaca söylemek gerekirse bütçe geliri yaratmak önemlidir ancak o gelirin nasıl harcandığı daha da önemlidir.
Kuzey Kıbrıs’ta kendi kendine yetebilir ve sürdürülebilir bir ekonomik yapının oluşturulabilmesinin temelinde kaynak yaratma ve kaynak tahsisinin ekonomik doğrular çerçevesinde rasyonelleşmesi çok önemlidir. Dolayısıyla konsantre olunması gereken dört ana unsura dikkatle bakmak ve yapısal gelişimi bu unsurlar üzerinden planlamak önemlidir. Bu unsurları kayıt dışılığın giderilmesi, devletin sağladığı yatırım ve yatırım sonrası teşvikler, dış yardımlar ve stratejik kalkınma hedeflerini göz ardı etmeyen etkin bir bütçe yönetimi şeklinde sıralayabiliriz.
Kayıt dışılığın giderilmesi devlet gelirlerinin artırılmasında çok önemli bir rolü olacağı çok açıktır. Ancak kayıt dışılık polisiye bir kovalamacayla düzeltilebilecek bir yapısal bozukluk değildir. Dolayısıyla İdare, insanlarımızı kayıt dışılığa iten unsurların ne olduğunu mutlaka tanımlamalı ve kendi denetim zafiyetlerini giderme haricinde, yapısal reform gibi üzerine düşen farklı bir görev ve sorumluluk da varsa gerekeni yapabilmelidir.
Dış yardımlar açısından bakacak olursak, dış yardımın ek bir finansman kaynağı olduğundan siyasi rant için değil, toplumun ihtiyaç ve önceliklerine göre kullanılması gerekmektedir. Dış yardımlar, ekonomik kalkınma hedeflerine yönelik kullanılmalı ve bu hedefler bakımından dış yardım etkinliğinin ölçülebilir olması sağlanmalıdır.
Devletin yatırımı özendirme adına sağladığı teşviklere bakıldığında ise, doğru yatırım alanlarını doğru şekilde özendiriyor mu sorusunun yanı sıra sağlanan teşvikler çerçevesinde kullandırılan ekonomik kaynakların ne kadar ekonomik fayda sağladığı sorusunun da cevaplarını vermek çok önemlidir. Bu şekilde teşviklerden doğru sonuçlar alınması mümkün olabilir.
Öte yandan, bu kadar kaynak sıkıntısı içerisinde olan ve hala daha kendi kendine yetebilmeden bahsedilen bir ülkede harcanan her liranın büyük bir değeri vardır. O yüzden kalkınma ve ekonomik büyüme hedeflerine yönelik planlı ve programlı hareket çok önemlidir. Plan ve program çerçevesinde stratejik bir yaklaşımla ekonomik büyüme ve kalkınma hedeflerine yönelik etkin bir kamu ve bütçe yönetimi anlayışı başarılı olabilmek için çok önemli bir tamamlayıcı unsurdur. O yüzden yönetme kapasitesi geliştirilerek planlı ve programlı hareket edilmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak ülkemizde kendi kendine yeten ve sürdürülebilir bir ekonomik yapının oluşturulması hedefi ile ekonomik ve sosyal politikaların oluşturulması gerektiği inancımı belirtmek isterim. Ayrıca halkın bu hedefin başarılabilir bir hedef olduğu yönünde ikna olması da önemlidir. İnancım odur ki, yukarıda verdiğim bilgi çerçevesinde rasyonel bir ekonomik model ile kendi ayakları üzerinde duran istikrarlı bir ekonomik yapı yaratabilmemiz, ülkemizin geleceği için çok önemli ve kritik bir gelişim hamlesidir.