Bir yazının şifreleri…

Mert Özdağ

 

SABAH Gazetesi yazarı Engin Ardıç ilginç bir yazısı ile gündemde…
Neden ilginç, zira SABAH AKP'ye yakınlığı ile biliniyor.
Bu nedenle bu görüşlerin AKP'ye yakın bir gazetede yazılması tuhaf!..
Engin Ardıç "Kıbrıs'tan çekilelim" diyor.
"Oraya barış götürdük, güvence sağladık falan, numaradır... Osmanlı'nın torunları olan bizler, üç yüz yıldır ilk kez "toprak almış olmayı" sevdik" diyerek aslında Türkiye'nin fetih zihniyetine dem vuruyor.
"Bazı bürokratlarımız da "Rumlar'ın kaçıp boşalttıkları villaları" sevdiler tabii, zamlı maaşı sevdiler. Tatilcilerimiz de ucuz battaniye, tencere tava sevdiler. Fiyatı beğenmeyen kenar mahalle karısı "keşke sizi kurtarmasaydık" demek terbiyesizliğini de gösterdi Kıbrıslı Türk esnafa" sözleri ile ganimet düzenine ve meşhur kurtarılma demagojisine dikkat çekiyor.
Bakın başka neler diyor:
“Otuz yedi yıldır birbirimize eziyet ediyoruz.
Bütün hastalıklarımızı (enflasyon, uyuşturucu, kırtasiyecilik, nüfus fazlası) oraya ihraç ettik.
Biz de onların sırtında kambur olduk, onlar da bizim sırtımızda...
Artık bizi istemiyorlar. Güneyle "bütünleşmelerini" ve Avrupa Birliği'ne girmelerini önlüyoruz... Geri kalmalarına yol açıyoruz.
Oluk oluk para akıtıyoruz, bize "muhtaç olmaktan" hazzetmiyorlar.
Vatanın anası da yavrusu da kendi kanatlarıyla uçmak istiyor artık.
Bize "defol" pankartı açtılar, durmayalım. Başbakanımıza "sen kim oluyorsun" diye posta koyuyorlar, yüzümüz yere bakmasın, gidelim.
Bunların dışında kimsenin umurunda değildir artık Kıbrıs. Herkesin derdi kendine yetiyor.
Bu işi tadında bırakalım diyecektim ama tadı çoktan kaçtı. Çekilelim, hem Kıbrıslı Türk rahatlasın, hem Anadolulu Türk.”

                                                           
***

Aslında görüşler ya da anlatılanlar bize yabancı değil.
Ancak aynı AKP adanın kuzeyinde dizayn ettikleri ile çelişiyor.
AKP adanın kuzeyinin çözümden önce ya da sonra tamamen ele geçirme talaşında…
Su, elektrik, telefon gibi stratejik noktalardan tutun da gençlik ve spora kadar her alanda bir sömürgeci istilası ile karşı karşıyayız.
Elçilikteki bürokrasi grubu adanın kuzeyindeki iç siyasette de darbeye yeltenecek kadar ileri gittiğini bir dönemde AKP’ye yakın bir yazardan “çekilme önerisini” okuma tuhaf geldi açıkçası…
Zira AKP, ya da Türkiye tüm gücüyle adanın kuzeyine çöreklenirken “çekilelim” demek ya bir softa şaşırtmasıdır, ya da statükodan memnun olan Kıbrıslı Türklere “Sizi bırakırız haa” demektir.
Başka bir manası yok.
Çünkü söylenenle yapılan arazında dağlar kadar fark var, bilmem anlatabildim mi?

--------------------------------------------

• BİR KULİS…
“BRT çekişmesi” UBP’ye ne getirir?

Malum yeni hükümetteki atamalarla partisinde “kucaklaşmayı” hedefleyen Hüseyin Özgürgün’ün bu yöndeki gidişatı yavaşladı.
Zira, BRT Müdürlüğü için başından beri ismi geçen Eroğlu kanadının etkili ismi Özer Kanlı’nın bu makama atanmayacağı artık kesinleşti.
BRT Yönetim Kurulu Başkanlığı’na atanan Hüseyin Özgürgün’ün en yakın ismi Hüseyin Çobanoğlu belli ki kurumu kendisi yönetmek istiyor.
Daha öncede de “BRT Müdürlüğü” görevinde bulunan Çobanoğlu bu kez “Yönetim Kurulu Başkanı” olarak ‘pasif’ bir müdürle  süreci sürdürmek niyetinde…
Bu nedenle BRT Müdürlüğü’ne Meryem Çavuşoğlu atanacak.
Meryem Çavuşoğlu daha önce BRT’de çalışmış, daha sonra TRT’de bulunmuş bir isim…
Atamayla ilgili gayrı resmi sürecin başladığına ilişkin bilgiler var.
Mesela atamanın hukuki boyutuyla ilgili Savcılık’tan sözlü görüş alınmış, yazılısı için de süreç başlatılmış.
Yani kısa bir süre içinde hukuki bir sorun çıkmazsa atama resmileşecek.
Bu işin “BRT” kısmı…
Bir de “UBP” kısmı var tabii…
Özer Kanlı gibi ağır bir figürü partideki bütünleşmeden ayrı tutmak UBP’ye ne getirecek?
Elbette Özer Kanlı yalnızca Eroğlu grubunun en önemli adamı olması dışında siyasete de etki edebilecek donanımda ve güçte birisidir.
Yazan, konuşan, eleştiren, düşünen, sağ siyaset adına fikirleri düşünceleri olan bir bireydir.
Yani Özer Kanlı boş bir kişi, makam bekleyen sıradan bir bürokrat değildir!
Bu nedenledir ki Özer Kanlı’yı partiden uzak tutmak gibi bir düşünce, hem “bütünleşmeye” olumsuz etki yapacak, hem de siyaseten de UBP’nin başını ağrıtabilecektir.
Bundan sonraki gelişmeleri takip edeceğiz…
(NOT: Bu yazıyı dün sabah saatlerinde yazdım. Öğleden sonra gördüm ki Özer Kanlı bir internet sitesindeki köşe yazısında hükümeti eleştirmiş, yerden yere vurmuş, hatta yüz üzerinden 30 net vererek sınıfta bırakmış. -----------------------------------------------

• BİR ELEŞTİRİ…
Böyle “atama” görülmedi, duyulmadı!

Atamada hız kesmeyen UBP zihniyeti yeni bir marifeti ile gündemde…
6 ay sonra yaş haddinden emekliye ayrılacak bir kişiyi (ismi bende saklı) müdür atayacak UBP…
Daha önce, eski hükümet döneminde Maliye Bakanlığı’nda üst düzey göreve atanmak istemiş ancak ataması yapılmamış.
Şimdi UBP tarafından yapılacak atama ile Nüfus Kayıt Dairesi’ne “Müdür” olacak.
Neden?
Bu atama ile söz konusu kamu çalışanının emeklilik ikramiyesi 61 bin TL artsın ve aylık emekli maaşı da 1,140 TL yükselsin diye!..
İşte tam UBP zihniyeti…
Tam bir partizanlık örneği…
Devletin kaynaklarını çar çur etme marifeti.
Maşallah UBP’ye, nazar değmesin!..

----------------------------------------------------

• BİR ÖNERİ…
Motosikletçiler, az daha dikkat!

Bir süre önce motosiklet tutkunu arkadaşlar eylem yaptılar, “bizi görün” diye isyan ettiler.
Haklıydılar…
Gazetemizde bu eyleme geniş yer verdik, hatta manşete çektik!..
Ancak motorcu dostlar (tümünü genellemek yanlış ama) arabaların olmadığı kazalarda can vermeye devam ettiler…
Kendisi de motosiklet sürücüsü olan Artun Korudağ sosyal medyada yazdı. 
Artun bakın ne dedi: “Yaptığım gözlemlere dayanarak belirtmek isterim ki; Scooter tarzı motosiklet sürenlerin yüzde 95'i kaskını bağlamamakta, yüzde 40'ı da yarım takmaktadır. Kask kafada ilk çarpmada kolaylıkla çıkacağından, kafanız yere yaklaşırken kafanızda sizi koruyacak bir şey olmayacaktır. Kaskınızı bağlayınız arkadaşlar"…
Bu yönde birçok gözlem okumak mümkün.
Koluna kaskı geçirenlerden tutun da kaskını bağlamayanlara, motosikletin önünü kaldırarak sürenlere kadar…
İyi de canım arkadaşlarım, siz kendinizi korumak konusunda yeterli olmazsanız başkalarından nasıl hassasiyet talep edersiniz ki?
Naçizane tavsiyem motosiklet tutkunlarının kendi aralarında önlemleri dile getirme konusunda çok daha hassas olmasıdır.
Zira giden canları geri getirmek mümkün değil ama gidebilecek olanları azaltmak hala elimizde!..
Bilmem anlatabildim mi?