Fatih Bayraktar
Lefkoşa’nın içlerine doğru uzanan bir yol vardır. O yol, güvercinlere ev sahipliği yapan hayalet otellerle şimdilerde politikacıların pek rağbet ettiği kumarhane otellerin yoludur. Bir de bir yıldır süregelen psikolojik istismarların ve bu istismarlara eşlik eden direnişlerin sembolüdür o yol. Bu yazı da yaşatılanları ve yaşananları psikolog gözünden göstermeyi dert edinmiştir bu nedenle. Mesleklerini, kişiliklerinin bir parçasına dönüştürmüş psikologlar daha çok görür bazen, daha çok duyar. Duyarlılıkları da bundandır çoğu zaman. Bunu üzerlerine yüklenen mesleki sorumluluklardan yapmazlar; yapmasalar rahat olamayacakları için yaparlar. Bu yazı bir grup memleket psikoloğunun çabalarını göstermeyi de dert edinmiştir bu nedenle.
Bir yıl önceydi… Yaklaşık dört aydır yerde bekletilen KTHY uçaklarının ve evlerinde bekletilen KTHY çalışanlarının bir daha bir araya gelemeyecekleri, getirilmeyecekleri açıklandı. KTHY Yönetim Kurulu iflas bayrağını çekmiş, tasfiye işlemleri başlatılmıştı. O günkü düşüncem hiç değişmedi. Yaşananlar bireysel travmaların ötesinde toplumsal bir travmaydı da. Çünkü KTHY sembolik olarak bizim Dünya’yla temasımızı sağlayan bir yapıydı. Onu kaybederek temas duygumuzu da yitirmiştik. O günden çok önce başlayan ve bugün hâlâ devam eden Kıbrıslı Türklerin yarattığı tüm değerlerin ve yapıların teker teker ellerinden alınmasının tarihsel süreç içindeki uğrak noktasıydı KTHY’nin kaybı. Ama daha önce hiçbirimiz Dünya’da var olduğumuzu ve bir gerçekliğe sahip olduğumuzu bize gösteren bir sembolün kaybını bu kadar büyük bir üzüntüyle karşılamamıştık. Bu nedenle, KTHY mağdurlarının bireysel travmaları yalnızca ani ve beklenmedik iş kaybından ötürü değildi. Onlarınki toplumsal travmayla paralel giden ve böylece daha da derinleşen bir travmaydı. Daha da kötüsü işlerinin kaybı, KTHY mağdurlarına karşı hâlâ sürdürülen psikolojik istismarların da başlangıcı oldu. Daha ilk günden mağdurlara “en kısa zamanda”! bir şirket kurulacağı (Kuzey Kıbrıs Hava Yolları-[KKHY]) ve oraya aktarılacakları söylendi. Bir yıl sonra bugün gazete haberlerini tararsanız, KKHY’nin uçup uçmayacağına dair çelişkili haberleri hâlâ görebilirsiniz. Bir yıl boyunca boş ümit vermenin Psikoloji’deki karşılığı ise istismardır. Üstelik yapılan bu istismar boş ümit vermekle de kalmamıştır.
2011 yılının Mart ayı... KTHY önündeki direniş çadırı kurulalı aylar olmuş. Bu arada Bağımsız Psikologlar İnisiyatifi adı altında örgütlenen bir grup aktivist psikolog, mağdurlar için ani iş kaybıyla nasıl başa çıkabileceklerini anlatan bir broşür hazırlamışlar, bunu HAVA-SEN aracılığıyla dağıtmışlardı. Broşür meclis kürsülerine kadar çıkmış, mağdurların psikolojik durumları bir anda yukarılarda! tartışılır olmuştu. Tam da aynı dönemde bir mesaj düştü mağdurların cep telefonlarına. Ertesi gün bir üniversitenin salonunda “sınava” tabi tutulacaklardı. Kimlik kartlarını da yanlarında getirmeleri öğütleniyordu. O gün salonda bulunanlardan çoğu önlerine konan testin bir başarı testi olmadığını kısa zamanda anladılar. Test, psikolojik rahatsızlıkları belirlemede kullanılan bir ölçekti. Bu testin işe alınmalarda hiçbir şekilde kullanılamayacağı şöyle dursun, aylardır işsiz olan insanlara uygulanması da son derece ironikti. Tabii testi uygulayan Psikoloğun THY tarafından görevlendirilmesi ayrı bir skandaldı. Psikoloji etiğinden bihaber bu sözde meslektaş, Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan onlarca psikolog hiçe sayılarak buraya getirilmişti. Bir üniversiteler ülkesi olmakla övünen hükümetimiz, hangi üniversiteye baksa mutlaka bulacağı kendi ülkesinin psikologlarını her ne hikmetse aklına getirememişti.
Bağımsız Psikologlar İnisiyatifi ertesi gün bu skandalı gazete manşetlerine taşıdı. Psikolojik değerlendirmenin etik dışılığını ve geçersizliğini dört maddeyle özetledi. Ancak tartışmalar saman alevi gibi parladı ve söndü. Gündem başkalaştı. Psikolojik test de unutuldu, sonuçlarının! aylarca açıklanmaması da. Ta ki birkaç hafta önce satır aralarında kaybolan bir ayrıntı psikologlardan birinin gözüne çarpıncaya kadar! Mart ayındaki psikolojik testte başarılı olanlar Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı’nda mülakata çağrılmışlardı. O noktada bir kez daha net olarak anlaşıldı ki sözün uçtuğu gibi yazı da uçuyordu bu ayrık coğrafyada. Memleketi yönettiğini düşünenler yarattıkları skandallara yenilerini ekliyorlardı, hem de bile bile. Bağımsız Psikologlar derhal yine kaleme sarıldılar ve şöyle yazdılar:
“Ne yazık ki, geçen günlerde Mart ayındaki psikolojik testte başarılı! olanların Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı’nda mülakata alınmaları, uyarılarımızın dikkate alınmadığını göstermektedir. Bu noktadan hareketle tekrar vurgulamak isteriz ki uygulanan test hem uygulanma yöntemiyle hem de zamanlamasıyla etik dışıdır, bu nedenle testten elde edilen sonuçlar güvenilir değildir ve geçersizdir. Geçersiz bir testin sonuçları doğaldır ki ne amaçla olursa olsun kullanılamaz. Buna ilaveten mağdurlara uygulanan test bir başarı testi değil, psikolojik sorunları ölçen klinik bir ölçektir. Bu bağlamda testten başarılı olmak diye bir durum kesinlikle söz konusu değildir. Tüm bu söylenenlerden sonra ilgili Bakanlığı etik dışı uygulamaları durdurarak, son yapılan mülakatı iptal etmeye ve planlanan herhangi bir psikolojik uygulama için Kıbrıslı Türk Psikologların örgütlü bulunduğu dernek ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği içine girmeye çağırırız.”
Bu çağrı hiçbir yerde yayımlanmadı çünkü haberleri yayan ajans burada bir haber değeri görmedi ya da habere karartma uyguladı. Oysa bu olay bir yıl önce devlet eliyle başlatılan KTHY mağdurlarının istismar edilmesinin bir devamıydı. Öyle görünüyordu ki eylem yapan ve hakkını arayan mağdurları terörist diye nitelendiren ve polis şiddetiyle fiziksel olarak istismar eden hükümet, iş arayanları da başarılı olmaları nereden bakılırsa bakılsın mümkün olmayan bir testte başarılı ilan ederek psikolojik olarak istismar ediyordu.
Bugün, KTHY çalışanları mağdur ama mağrur şekilde direnmeye ve bir sembolü başka bir sembole evriltmeye devam ediyorlar. Biz Bağımsız Psikologlara gelince; mesleki etik ve sınırlarımız dahilinde istismarcılarla mücadeleye devam edecek, Psikoloji’nin toplumların gönenci için kullanılması gerektiğini her defasında vurgulayacağız.