2000’li yılların ilk dilimindeydi.
SİM FM’de ‘Serbest Kürsü’ye bağlanan Güzelyurtlu Kübra Amcazade’nin verdiği bir bilgi, uzun yılar boyunca tartışılacak bir skandalın ilk ipucuydu.
İşin özeti şuydu:
Kübra ablanın eşi Behiç Amcazede adına devletten çek çıkıyordu. Ama Behiç amcanın bundan hiç haberi yoktu. Tamamen rastlantı sonucu bir tanıdıkları “Behiç dayı, Maliye’ye git, çekin çıktı” deyince, “Ne çeki?” diye sordu önce ve sonra araştırdı.
Meğer adına düzenli olarak ‘yardım’ adı altında çek çıkıyordu.
O çeklerin ne kadar zamandır düzenlendiği ve kim(ler) tarafından bozdurulduğu ise bilinmiyordu.
Kübra ablanın ‘Serbest Kürsü’de verdiği bu bilgiler, ‘Büyük Vurgun’, ‘Saray’da skandal’ gibi başlıklarla günlerce, aylarca, hatta yıllarca gazetelere manşet olacak kadar büyük bir yolsuzluklar zincirinin ortaya çıkmasına yol açmıştı.
**
‘Devlet malı deniz, yemeyen domuz’ mantığıyla hareket eden bazı kamu görevlileri, devlet kurumlarının ‘yardım’ kalemlerini farklı isimler adına düzenlenen çekler sayesinde bozdurup bölüşüyor, kimi işyerlerinden inanılmaz miktarlarda mal ve hizmet alımı faturaları ayarlanıyor, bunların parası da iç ediliyordu.
Kübra ablanın gözü pek ihbarı sayesinde ipin ucu yakalanmıştı.
Ama ipin ucunu takip etmek ve devleti soyanları tespit edip ‘gereğini yapmak’ öyle basit değildi.
Cumhurbaşkanlığı makamı başta olmak üzere devletin tepesi yolsuzluğun göbeğindeydi. Böylesi bir durumda yetkili makamların nereye kadar gideceğini kestirmek zordu. Hatta “yapanın yanına kalır” anlayışının hakim olduğu bizim ülkemizde “dosya kapatılacak, kimseye de bir şey olmayacak” inanışı yaygındı.
Ama öyle olmadı.
Kübra ablanın söylediklerini ihbar kabul eden Sayıştay olaya el attı ve inanılmaz rakamlar varan yolsuzlukların bir kısmını ortaya çıkardı.
Konu Başsavcılık’a gitti, polis devreye girdi. Tutuklama emri çıkarıldı ve 15 kadar kişi tutuklandı.
Dönemin Cumhurbaşkanlığı Müdürü Güney Kıbrıs’a kaçtı, sonra da başka bir ülkeye gitti.
Sayıştay incelemesi yıllarca sürdü. Çıkan ara raporlar ve dönemlik denetimler kamuoyunun bilgisine getirildi.
Rapor 2007 yılında tamamlanabildi. Ancak yargı bacağında konu bir türlü sonuca ulaşamadı.
Buna rağmen kamu vicdanında bir şekillenme oluştu.
**
Şimdi ortada benzer bir ihbar vardır.
Hüseyin Özgürgün’ün Dışişleri Bakanlığı görevi esnasında bir çiçekçi üzerinden yapıldığı iddia edilen alışverişler havada hoş olmayan kokular yaratıyor.
Bu kokuların ciddi bir yolsuzluk emaresi mi, yoksa iddiadan mı ibaret olduğunun ortaya çıkması gerekiyor.
‘Geçiş Hükümeti’nde Dışişleri Bakanlığı yapan Kutlay Erk’in “Bakanlık bütçesi üç ayda boşaltıldı” diye defalarca açıklama yapması da konunun üzerine gidilmesi gerekliliğini artırıyor.
Eğer bu ülkede kamuda parasal konularda denetimle görevli Sayıştay başta olmak üzere yetkisini Anayasa ve yasalardan alan kurum ve dairelerin başındaki yöneticiler bu belgeleri ve açıklamaları ihbar kabul ederse, belki de 2000’li yıllardakinin bir benzeri daha ortaya çıkacak.
O dönemde Kübra ablanın söylediklerini ihbar kabul edip gereğini yapanlara teşekkürler!