Basına yansıyan bireysel silahlanma oranları ile bunlar aracılığıyla yaşanan yaralama, intihar ve cinayet vakalarını göz önünde bulundurduğumuzda, ciddi bir sayı ile karşı karşıya kalıyoruz. Söz konusu veriler bile meselenin önemle ele alınması gerektiğini gösteriyor. İşlenen birçok suçta kayıtdışı silahlar kullanılıyor olsa da, bireylerin neden tasarruflarında silah bulundurma ihtiyacı hissettiklerini iyice araştırmak ve bu meşruluğu sorgulamak gerekiyor. Tabi ki bu aşamada sadece devletin denetim yapıp yapmadığını, mevzuattaki eksiklikleri konuşmak da yetmez. Ayrıca toplumsal zihniyetimize sinmiş militer öğeleri, şiddetin kutsanmasını – güç gösterisi olarak sergilenmesini, sorunların çözümünde barış dilini kurmak yerine çatışmayı - düşmanlaştırmayı tercih etmeyi, tüm bunların toplumsal cinsiyet kurgusunda erilliğe tekabül ettiğini de es geçmek olmaz.
***
Yasal zemini inceleyecek olursak, öncelikle karşımıza Fasıl 57 Ateşli Silahlar Yasası çıkıyor. Yasaya bakıldığında ateşli silah ithal – ihraç etmek, tasarruf ve kontrolde bulundurmak için Bakanlar Kurulu’ndan özel izin alınması gerekiyor. Ama yasada ve kendisine bağlı çıkarılan tüzükte, bu iznin hangi kriterlere bağlı olarak verildiği sıralanmıyor. Kısacası keyfi uygulamaların yaşanması pek muhtemel. Ayrıca ülkemizdeki siyasi yapı da hesaba katıldığında, bakanlar kurulundaki yönelime göre kararın şekillenmesi mümkün olabilir. Bu sebeple mevzuat bağlamında ele alınması gereken ilk unsur, izin verilecek kriterlerin keyfiyete yer bırakmayacak şekilde düzenlenmesidir. Yasada sadece hangi hallerde verilemeyeceği sıralanmıştır. O nokta da ceza yasasında yer alan bazı suçlar ve 21 yaş sınırlaması sayılmıştır. Bu tabi ki önemli bir nokta olabilir ama yeterli değildir. Çünkü herhangi bir canlının hayatını kaybetmesine neden olabilecek silahın kontrolünü vermek, sadece sabıka kaydına bakma ve “iyi halli” olduğuna inanma kıstasları üzerinden tespit edilemez. Yaş hususunda denetimin sağlanamadığını, ava giden – götürülen 21 yaş altındaki çocukların varlığından da anlayabiliriz.
***
Yasada sorunlu olarak gördüğüm bir diğer düzenleme, Bakanlar Kurulu izni dışında bırakılan ateşli silahların ithali izninin Polis Genel Müdürü’ne verilmesidir. Bu durumda da Müdür, “ateşli silah bulundurmaya yetenekli ve uygun olan ve tasarrufunda ateşli silah bulundurmasında sakınca görülmeyen” KKTC vatandaşlarına ithal izni verebilir. Bu düzenlemenin de keyfiliğe açık olduğu ortadadır. Tabanca izni gibi bu durumda da ne yasada ne de tüzüklerde herhangi bir somut kriter vardır. Yasa, izin alan kişilere; silahlarını güvenli bir ortamda tutma, çalınmasını – izni olmayan bir kimsenin eline geçmesini önleme yükümlülüğü yükler. Ama diğer konularda olduğu gibi bunun nasıl sağlanacağı da belirtilmemiştir. Yakın zamanda yaşanan ve her ikisinde de çocukların eline geçen silahların varlığı düşünüldüğünde, bunun da gerçeklikle bağdaşmayan bir yasa maddesi olduğu anlaşılır. Sanırım bu noktada, izinleri alınmış olsa da, herhangi bir ateşli silahın ev gibi pek çok kişinin kolayca ulaşabileceği mekanlarda bulundurulmamasının önemi ortaya çıkıyor. Tabi ki gönlüm ve fikrim silahsız bir dünyadan yanadır ama malesef hâlâ izinlerin verilebilmesine yönelik yasal düzenlemeler mevcuttur. Mevcut durum böyle olunca hem iznin alınmasını zorlaştırmak hem de silahların muhafaza edilme mekan ve koşullarını sıkı kurallara bağlamak gerekir.
***
Hepimizi derin üzüntüye boğan olayda kullanılan silah, emekli bir polise aitti. Polis Yasası’na göre, görevi sona eren kişiler; kıyafetlerini, silahlarını ve teçhizatlarını teşkilata iade etmek zorundadır. Kısacası emekli olan bir polis mensubunun sonradan izin alarak tabanca bulundurması mümkündür. Niye böyle bir izin verilir? İzin vermek hangi amaca hizmet eder? Güvenlik silahla mı sağlanır? gibi soruların yanıtlanması hayatidir.
Bireysel silahlanma (tabanca – av tüfeği vb) sonucunda geçmişten bugüne kadar pek çok çocuk hayatını kaybetmiştir. Hatta kadın cinayetlerinin bir kısmında da ateşli silahlar kullanılmıştır. Bu sebeple ilk adım olarak söz konusu yasanın elden geçirilmesi, keyfiliğe neden olan unsurların temizlenmesi, kaybolan kontrolü yeniden elde edebilmek için tüm izinlerin iptal edilmesi ve silahlanmanın sadece acıya neden olduğuna dair politikalar geliştirilmesi gerekir.