Psikiyatr Mehmet Yağlı önceki gün KANAL Sim ekranında sevgili Meyil’in sorularını yanıtladı. Kıbrıs’ta yaratılan “Kıbrıslı-Türkiyeli” çatışması hakkında da ilginç yorumlar yapan Yağlı’dan işte en çok dikkatimi çekenler:
· << Gençlerimizin hemen hemen hepsi üniversitede okuyorlar. Aman diyor aileleri, “makinist olmasın, dülger olmasın, işçi olmasın, bizim çocuklarımız çok değerlidir. Dünyanın en değerli varlıklarıdır. Onları fanuslarda yetiştirelim. Üniversiteye gitsinler, gelsinler, bir diploma alsın rahat etsin” diye düşünüyoruz. Ama birinin evimizi temizlemesi gerekir! Birinin bahçemizi çapalaması gerekir. Birinin üretmesi de gerekir. Bunun için de bu işleri yapmak için Türkiye’den buraya insanlar geliyor, ve hepimiz bu insanları bu işlerde çalıştırıyoruz. Ve onların sayesinde daha rahat bir yaşam sağlamaya çalışıyoruz.>>
· << Ancak Kıbrıs küçük bir yer. Bir anda hiç bir birlerini tanımayan, ortak bir kültürü olmayan binlerce insan bir araya geliyor. Batıda ülkeler bunu yaparken belli bir program çerçevesinde yaparlar. O insanların o topluma entegre olması için gerekli kurumları kurarlar, sonra yaparlar. Ancak biz, nüfusun hiç ihtiyacı olmayan kadar insanın buraya gelmesine neden oluyoruz. Evimize kadar alıyoruz bu insanları ancak günün sonunda yine “ben” ve “onlar” olarak ötekileştiriyoruz. Hem evimize kadar alıyoruz, hem de istemiyoruz. Biz bence kendimizi çok değerli görüyoruz. Bu psikolojiyi ile, diğer insanları küçümseyerek, aşağılayarak mutlu olamayız.>>
· << Bu hatayı zamanında Rumlar da yaptılar. Tarih tekerrürden ibarettir aslında… Bunları hiç konuşmuyoruz. Rumlarla yaşıyorduk, onlarla ortak bir hayatımız vardı ama Rumlarda şu fikir vardı: “Türkler iyi insanlar ama işimizde çalışsınlar, biz patron olalım yeter. Biz Türklerden biraz daha eşitiz”… Şimdi biz kuzey Kıbrıs’ta patron olduk ve aynı şeyi başka insanlara yapıyoruz. İnsanların isyan seslerini duyar gibiyim. Nedir hocam söylediğin, her gün cinayetler vs diye bana çıkışmaya çalışanlar çok olacak ama… Yaşadığımız adli olaylar o insanların sorunu değildir. O insanları kötüleyerek bu sorunu çözemeyiz. Bu ülkenin yöneticileri adaya girişlerin olduğu kapıları pekâla denetleyebilirler.>>
· << Girişler çıkışlar bellidir. Girenin çıkanın hesabını veremiyoruz. Bu insanların bu ülkeye geldiğinde neler yaşadıklarını bilemiyoruz, ne trajedilerin yaşandığını da bilemiyoruz. Ancak işte basına çıkınca ancak görüyoruz. İşte son olarak çocuğunu satmak isteyen bir kadını gördük. Bu bir trajedidir. Sonuçta hep negatif şeyleri konuşuyoruz. Bu sistemin değişmesi için şikâyet eden bizler bu yapıyı değiştirmek için de hiçbir şey yapmıyoruz. >>
“Malum kelime” nereden çıktı?
Mutlu Azgın sosyal paylaşım sitesi Facebook’ta “gaco” kelimesinin nereden çıktığını sorguladı, kendi örnekleriyle ilginç bir detay paylaştı. İşte “gaco” kelimesinin muhtemel tarihi:
Çok enteresandır,"gaco" Birol'un (Birol Karaman) dediği gibi TDK sözlüklerin de karşılığı roman, çingene, cingane vs. dir, yani bizim "gurbet" dediğimiz. FAKAT, işte esas nokta bu en azından benim ilgimi çeken, GACO aynı zamanda gurbetlerin kendi aralarında gurbet olmayanlar için yani gurbet olmayan "ötekiler" için kullandıkları bir tabirdir. Şimdi, 10 sene kadar önce bu mesele kafama takıldığı zaman tanıdığım, bildiğim,sevdiğim gurbet arkadaşlarla bu konuyu konuştum, en azından 4-5 kişi ile; ve onların anlattıklarından çıkardığım şu, meselenin peşinde aradığım sorulara verdikleri cevaplardan çıkarsamam yani: Türkiyeli işçiler öncelikle gurbetlerin iş alanlarını tehdit etti, yani piyasa içinde "karşılaştırmalı rekabet" güçlerini ellerinden aldı, mesela "bizden bile daha ucuza iş almaya başladılar" dedi bir tanesi; ve bu insanlar çoğunlukla hammaliye,inşaat işçiliği, mevsimlik tarım işçiliği vs. alanında iş görürler. Ayrıca sordum, gurbet olmayan Kıbrıslı Türklere karşı "gaco" ifadesini kullanıp kullanmadıklarını ve hayır cevabını aldım bir tek Türkiye'den gelenler için kullanmaya başlamışlar. Dedim neyi ifade eder sizin için "gaco" kelimesi, aynı cevabı verdiler, gacoyu biz "bizden olmayanlar" için kullanıyoruz vs. Ne zaman kullanmaya başladınız dedim ki 2000 yılı falandır herhalde, uuuu en az 15 sene oldu dediler vs. yani hemen hemen "bavulticareti dönemi"ne denk gelen bir zaman dilimi. Benim buradan çıkardığım sonuç şudur: Kıbrıs'ta gaco tabiri gurbetler tarafından yaygınlaştırılmıştır zira materyal koşullar bağlamında kendilerini birincil "mağdur" hisseden ve karşıyı "mağdurlaştırma" girişiminde bulunan onlar olmuştur. Tabi bunu suçlu göstermek için değil, "gaco" tabirinin çıkış serüveni açısından söylüyorum.