Bu Pazar yazısında, hep yaptığımı yapacağım ve Lefkoşa’nın Kuzey tarafı ile Güney tarafını hafiften kıyaslayıp, birkaç tane de dedikodu yazacağım!
-*-*-
Efendim ahlaklı, dürüst ve doğru bir gazeteci dedikodu yazmaz!
Hadi oradan!
Memlekette ahlak mı kaldı da benden ahlaklı gazetecilik istiyorsunuz?
-*-*-
Yapmayacağım!
Ahlaklı gazetecilik, ciddi gazetecilik yapanları elbette kutlarım, hayatta da başarılar dilerim ama ben bugün size dedikodu yazacağım!
-*-*-
Önce hamilelik dedikodusu yazsam mı?
Yoksa çok özele mi girdik?
Doğru!
Hadi bunu yazmayalım!
-*-*-
Sahi “iki Lefkoşa kıyası ile başlayacaktım değil mi?”
Doğru!
Öyleyse, önce kısaca iki Lefkoşa farkını yazayım, sonra dedikodulara geliriz!
Heyecan yok!
Sakin sakin!
-*-*-
Efendim, hafta sonları çoğunlukla yaptığım gibi dün sabah da bisiklete atladığım gibi Gönyeli’den Kermiya geçiş kapısına gittim…
Metehan canım!
Burada kimlik işlemlerimi iki tarafın memurlarına günaydın diyerek gerçekleştirdikten sonra, Lefkoşa’nın Avrupa tarafına geçtim…
-*-*-
Sokak aralarını yavaş yavaş pedallayarak dolaşıyorum…
Evler bakımlı, apartmanlar temiz, yollar langufasız!
Çukur yok yani değerli anavatanlı büyüklerim!
Tek bir çukur yok komutanım, arz ederim!
Yollar o kadar temiz ki sanırsınız Haribey Kışlası!
Asker sabah içtiması sonrası temizlemiş gibi!
-*-*-
Oturduğum evden geçiş noktasına dört kilometre…
Geçiş noktasından Makarios Caddesi’ne de 4 kilometre ve sanki Avrupa’nın her hangi bir kentindeyim!
Çok şık cafelerde, restoranlarda ahali kahvaltılaşıyor, kahveleşiyor, kahkahalaşıyor…
Belki birazdan Protaras’a denize gidecekler!
-*-*-
Ledra Caddesi hani biz “Uzun Yol” diyoruz, bisikletle oraya dalıyorum…
Cıvıl cıvıl!
Dükkanlar açılıyor, insanlar yine yol kenarlarına oturmuş; sokağın üst kısmına – binadan binaya - güneşi kesmek için renkli renkli brandalar çekilmiş…
-*-*-
“Büyükhan’a geçeyim” düşüncesiyle, Ledra Sokağı’nın yaya geçiş noktasının iki tarafındaki memurlarına yine kimlik sallayıp işlem yaptırıyorum!
Ve yeniden Lefkoşa’nın “Lefkoşe” tarafındayım yani Türk tarafı!
-*-*-
İş yerleri, büyük oranda Türkiyeli esnafa ait…
Büyükhan’da saydım, 11 Kıbrıslı tanıdık bir de Kıbrıslı esnafa rastlıyorum…
Selamlaşıyoruz!
Büyükhan’ın Doğu kapısından yani Selimiye Camii’ne ya da St. Sophia Katedrali’ne bakan tarafından çıkıyorum; askerimiz – Mehmetçik- çarşı izninde!
-*-*-
Eleştirmek, kötülemek, aşağılamak gibi salakça bir niyetim yok ama “Pride” yürüyüşü var gibi bir görüntü!
Oralardaki cafelerde askerimiz oturmuş, ince belli bardaklarından çay içiyor, bir şeyler yiyor, kahvaltı yapıyor!
Bu arada Bereket Fırını’ndan, selam verdiğim iki Kıbrıslı pilavuna alıp, gidiyor!
-*-*-
Sarayönü’ne dönüyorum!
Saray Otel işletmecisi de artık Türkiyeli!
Casinosu da var!
Önünde en az 500 asker çay – kahvaltı modunda, şemsiyelerin altında muhabbette!
Toprağım şafak?
Yani askerlik ne zaman bitiyor sohbetleri…
-*-*-
Lefkeli sandviççi Hilmi’nin önünden geçerken, her sene büyük av sezonunun ilk haftasında gideceği yer konusunda beni kandıran Hilmi abiye, “ben ilk hafta İkidere’deyim” diye bağırıyorum!
Ben da!
Diyor!
Oysa ikimiz de ilk hafta Lefke’nin Adu’sundayık!
Sonuç sıfır!
No keklik – no tavşan!
-*-*-
Derken, Lefkoşa’nın Lefkoşe tarafından, hisarları geçip, bu kez Ledra Palace Hotel bölgesindeki geçiş yerlerine geliyor; Türk polislerimizle selamlaşma akabinde yine Güney’e dönüyorum…
Bisiklet yolunu takip ederek, Kermiya’ya kadar yaklaşık 3 buçuk kilometre daha pedal çevirip, Külliye inşaatı sınırından geçip, ülkemize, eşit egemen devletimize çok yakışan o muhteşem çalışmayı izleyerek eve dönüyorum!
Ve tabii ki 20 kilometrelik Lefkoşa – Lefkoşe – Gönyeli turu tamamlanıyor!
-*-*-
Külliyemiz muhteşem oluyor!
Ankara’nın siyasi üssü!
Ne anlama geliyorsa!
UBP zaten siyasi üssünüz değil mi?
“Camisi de bir an önce bitse, ekonomik kalkınma, daha sağlam bir demokrasi ve UBP’mize seçimsiz bir kurultay duamızı edebilsek” diye son gezi notumu ekleyip, şimdi ilk dedikodumuz geçelim…
-*-*-
Efendim, Metin Feyzioğlu KKTC’den ayrılacak!
Dün görevden alındı.
Yerine Yasin Ekrem Serim geliyor.
Ankara’mızdan elde ettiğim çok sağlam kaynaklı bir bilgiye göre, TC Lefkoşe Büyükelçisi Feyzioğlu görevden alındı ve yerine Ekrem Serim atandı!
Bu değişiklik neden yapıldı?
Kıbrıs meselesi ile alakalı olmasın sakın!
Yani önemli bazı gelişmeler yaşanacak be Ersin bey!
-*-*-
Gelelim UBP’ye müdahale işine!
Hala tam çözülememiş bir küçük denklem var; bu müdahale Ankara’daki en büyük isimlerin onayı alınarak mı yapıldı yoksa buradan mı organize edildi?
-*-*-
Müdahaleyi kimse inkar etmiyor!
Ersin Tatar, “hayırlı olsun, nasip, kısmet” işleri ile oyalanıyor; bir çok UBP’li “yok da bu kadar aleni” gibi hafif bozulmuşa gelme mesajları veriyor!
-*-*-
Efendim, kimler aday olacak?
Şu andaki gidişat Ünal abinin, bir tek bankacı Ahmet bey ile yarışacağını işaret ediyor!
Peki Hasan Taçoy?
O da çekilebilir!
Çektirilebilir!
Her neyse, “sen de aday olma Hasan bey, şu bakanlığı verelim” diyerek Türkiyeli müdahale ekipleri üzerine gidiyormuş!
Alın bu da size Pazar yazımızın ikinci büyük dedikodusu!
-*-*-
Haaa Faiz Sucuoğlu mu?
O’na, “sakın ha, deneme, aday maday olma” mesajı çoktan gitmiş!
-*-*-
Peki Ünal abi?
Ünal abi ve bir numaralı destekçisi Fatoş hanım, Girne bölgesinde yapılan tüm seçimleri; aday olması engellenen Kutlu Evren’in adaylarına karşı kaybetmişler…
Alın size bir dedikodu daha!
-*-*-
Tatar ve Üstel ile bir süre daha devam edilmesi, TC’yi yöneten grubun ve KKTC’deki bazı kodaman iş insanlarının tercihi!
Bir yandan biat ve itaat, öte yandan para kazanmalar, siyasi avantajlar, çözümsüzlüğü sürdürmeler…
-*-*-
Ama “Büyükelçi” değişiyor; Kıbrıs meselesinde Eylül’de “beklenmedik gelişmeler” olabilir derken; önümüzdeki yıl içerisinde, biraz da Kıbrıslı Türk toplumunun itibarını sıfırlamak için “seçtirilen” Tatar ve Ünal abi, “Abbas the passengers” olabilirler!
Yani, hava dönerse, “yolcudur bizim Abbas, bağlasan durmaz!”
İki Abbas da seneye tekaüd!
Öyle görünüyor!
27 Temmuz 20024 Cumartesi, Makarios Caddesi hatırası…