CTP yönetimi, DP ile ortaklık hükümetinin sürdürülebilirliği kalmadığı tezi ile yeni hükümetin kuruluşunda UBP’yi seçti ve ‘Büyük Koalisyon’ hükümetini kurdu. Çok da iddialı bir program vardı; daha büyük iddia da bu programın takvimi ile uygulanacağı idi. Gelsin reformlar!
UBP ile ortaklığı yadırgayan CTP’liler, UBP’nin siyasi geçmişinin CTP sabunu ile temizleneceği endişesinde idi, bildik UBP ile ortaklığın yürümeyeceği düşüncesinde idi ama Parti yönetimi bu tercihi yapmışsa, başarılı icraatlar ile zevahirin kurtarılmasını diliyordu. “Alo, Beşir” olayı, Türkiye hükümetinin DP’ye ve özellikle Serdar Denktaş’a hükümette sıcak bakmadığı, UBP’yi tavsiye ettiği ile izah ediliyordu. Zaten, Serdar Denktaş da bir süre sonra Türkiye tarafına tepki açıklayarak bakanlıktan çekilmişti. Dolayısıyla, UBP ile ortaklıktan bir beklenti de, Türkiye hükümetinin bu oluşuma sıcak bakacağı, program uygulamasında sıkboğaz etmeyeceği, finans akışında da şantajlar yapmayacağı yönünde idi…
Bütün ‘öngörüler’ gerçekleşti mi? Hayır… Hatta Türkiye hükümeti, UBP bacağını kullanarak, Kuzey Kıbrıs hükümeti üzerinde daha baskıcı, sıkboğaz ve cimri oldu… Hükümetin takvimlendirilmiş programı uygulandı mı? Pek değil… Reformlarda adım atıldı mı? Atılamadı… Ve sonunda da bu hükümet UBP’nin iradesi ile bozuldu. Ardından da CTP tarafından açıklamalar gelmeye başladı… DNA uymamış, UBP değişmemiş, partizanlık istemiş, usulsüzlük istemiş, istihdam istemiş, yurttaşlık dağıtmak istemiş; CTP kanadı engel olduğu için de ayrılmışlar… Yani UBP bunları istemişse, CTP hükümeti niye sürdürdü, niye UBP’ye sarı kart dahi göstermedi de UBP’nin kırmızı kart göstermesine kadar bekleyip, CTP’yi siyaseten küçük düşürdü diye sorarlar o zaman… UBP’de değişen bir şey yoktu, olamayacaktı da… UBP ile koalisyonu tercih eden CTP yönetimini hangi veri tabanına dayanarak ortaklığa kararı vermişti? DP ile ortaklıkta tahammül bitmişse, UBP ne istemeyi eksik bırakmıştı ki CTP bu ortaklığı sürdürmeye daha tahammül duyuyordu?!
“Olan oldu, torba doldu” derler… Ancak, CTP için bu sonuç biraz aşağılayıcı oldu… Yıllarca UBP’nin ne kadar kötü bir parti olduğunu Kıbrıslı Türklere anlatmaya çalışan bir Parti, önce UBP ile ortaklık kurar, sonra da “meğer hiç değişmemiş” denilen UBP tarafından “seninle hükümet olunmaz” diyerek terk edilir… Yavuz hırsız ev sahibini bastırdı… Bu pirincin taşı zor ayıklanır…
UBP – DP ortaklığı Kuzey Kıbrıs insanına yararlı olacak değil, yandaşlarına ve Türkiye hükümetine olacak ama… UBP – DP ortaklığı Kıbrıs sorununun görüşme sürecine olumsuz etki edeceği de kesindir, söyledikleri sözlere herhalde Akıncı da inanmaz… Bu konuda en deneyimli Talat’tır. 2009’da işbaşına gelen UBP hükümeti az çok şimdiki UBP – DP hükümetinin milletvekillerinden oluşuyordu, başbakan da şimdi kurulan hükümetin rejisörü olan Eroğlu idi, Dış İşleri Bakanı da Özgürgün… Hep birlikte Talat’a neler yapmamışlardı… Yani Kuzey Kıbrıs insanı için bu hükümetle gelecek hiç de parlak değil. İç sorunlar da çok önemli ama Kıbrıs sorunu çözüm sürecinin görüşmelerinde sağlanan ilerlemelerin sürdürülebilirliği de çok önemli. Hükümetteki CTP’den beklenti, en azından bu süreci destekleyerek, sürdürülebilir yapmaktı. Şimdi bunu muhalefette yapmak gerekecek, kolay olmayacak…
Şimdi CTP yönetiminin ileriyi okumaya çalışmasına ihtiyaç var… Akıncı’nın umut ettiği gibi Kıbrıs sorunu çözüm planı bu yıl içinde referanduma sunulabilecekse, olası tarih yıl sonuna yakın gibi görünüyor. Ortaklarının ve tabanlarının üleşim kavgasından dolayı ve ortaklık sürecini uzatmanın da sadece Özersay’ın HP’sine yarayacağı ve hatta DP’nin barajı da aşamayacağı endişesi ile, UBP – DP hükümetinin, en fazla bir yıl içinde sonlandırılması olasılığı yüksektir. CTP’nin Kurultay tarihi de Kasım 2016’da; yani, bu iki güçlü olasılığın gerçekleşme tarihleri ile çok yakın… Ve Kurultaylar, en azından tüm parti örgütlerinin yenilenmesi gereği ile, içe kapanma dönemidir. Kuzey Kıbrıs insanı için çok önemli olacak bir dönemde, CTP’nin içe kapanması büyük bir siyasi boşluk yaratacaktır.
Dolayısıyla CTP, kurultay tarihini Kasım ayından daha erkene alabilirse isabetli olacak. Zaten hükümetin yeni olduğu günlerde, muhalefet olarak söylenenlerin çoğu “daha dur bakalım, dün bir – bugün iki, sizi de gördük, daha iyisini biliyorsaydınız niye yapmadınız?!” yaklaşımları ile kamuoyunda pek alıcı bulmuyor. Dolayısıyla muhalefetin ses getiremeyeceği dönem içinde Kurultay yaparak içe kapanmanın, genel siyasette fazla bir olumsuzluğu olmayacak; yenilenmiş örgütleriyle CTP o günlerde çok daha etkili olabilecek. Denilebilir ki, “öylesine gelişmeler karşısında, kurultay tarihi ertelenebilir”, olabilir… Ancak, zaten ertelene-ertelene Kasım 2016’ya karar kılınmış, yeni bir erteleme pek doğru yorumlanmayacak; biraz da siyasi gelişmelere öngörüsüzlük olarak algılanacak.
CTP hala daha ve tüm Kıbrıs adası için umuttur; ne “leş kargaları - ağzı olan konuşur” hiddetine, ne de “küçük olsun benim olsun anlayışı” endişesi ile moral bozukluğuna gerek yok… Soğukkanlı ve akıllı ve sorumlulukla davranarak, geçmişin birikimleri ile geleceği kurgulamak gerek… CTP yapabilir…