BİTMEYEN HAİNLİK EDEBİYATI

Sami Özuslu

Sığ Kıbrıs Türk sağı bir kez daha ‘hainlik edebiyatı’na sarıldı. CTP ve TDP’nin ‘Erdoğan’ın katılacağı meclis birleşimini boykot’ kararına karşı ‘ihanet’ söylemi bir kez daha piyasaya sürüldü.

Aynı cephe bundan 20 yıl kadar önce Annan Planı’na destek verenleri de ‘hain’ olarak niteliyordu. O günlerde Türkiye’de Annan Planı’na destek verenlerin başında Recep Tayyip Erdoğan geliyordu.

Yani bugünkü ‘hain’ ilan edicilere göre o gün Erdoğan da ‘hain’di!..

Şaşırdık mı?

Hayır...

* * *

Kıbrıs’ta emekçinin hakkı için mücadele edenler, demokrasi ve hak arayanlar, adalet ve özgürlük isteyenler, barış talep edenler ne ilk, ne de son defa ‘hain’ ilan ediliyorlar.

Entelektüel anlamda gelişmemiş, siyasetini ve söylemini bir adım öteye götürememiş Kıbrıs Türk sağı, 1950’lerden bu yana aynı minvalde yol almaya devam ediyor.

O dönemde sendikal mücadelede emeğinin hakkını arayanları ‘ya istifa, ya ölüm’ diye tehdit ediyorlardı.

Gazete sayfaları ‘istifa’ ve ‘ölüm’ ilanlarıyla doluydu.

Emek kavgası vermek hainlikti...

1960’tan sonra ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamını’ talep etmek ‘hainlik’ sayıldı.

Enklavlar döneminde BEY (Bayraktar-Elçi-Yönetim) rejimine ses çıkaran herkes ‘hain’di.

1974’ten sonra ‘eşdeğerde adalet’ isteyenler de ‘hain’lerdi.

Kıbrıs Liraları bir gecede 36 TL’ye endekslenince mahvolan ve bunu dile getirmek isteyenlere de ‘hain’ demişlerdi.

* * *

1973’te Denktaş’a karşı aday olan Ahmet Mithat Berberoğlu’nu ‘hain’ ilan etmişlerdi.

1981’de ilk tur seçimde şaibeli bazı sandıklardan çıkan oylarla ve az farkla seçimden elenen Ziya Rızkı da ‘hain’di.

Naci Talat’ı kaç kez sahte fotoğraflarla ‘Rumcu’ ve ‘hain’ ilan etmişlerdi.

Özker Özgür ‘hain’ olduğu için pasaportu elinden alınmıştı.

‘Kırmızı pasaport’ diyerek AB üyeliğini savunan Alpay Durduran da ‘hainler listesi’ndeydi.

Önce Başbakan, ardından da Cumhurbaşkanı olmasına rağmen Mehmet Ali Talat hala ‘hain’di onların gözünde...

Niyazi Kızılyürek zaten hep ‘hain’di, kuzeye sokulmadığı ve ekmek parası için güneydeki bir üniversitede çalışmak zorunda kaldığı için...

Tarihte ve günümüzde ‘hain’ diye hedef gösterilmiş siyasetçi, sendikacı, gazeteci, aydın, emekçi o kadar insan vardır ki, saymakla bitmez.

* * *

‘Vatan hainleri’ olunca tabii ki bir de ‘vatan kurtaranlar’ vardır sahnede...

‘Öteki’yi yaratınca ‘kendileri’ de betimlenmiş olurlar.

Ganimetin başına çöreklenenler...

Siyasette, bürokraside köşe başlarını işgal edenler...

Rengi ne olursa olsun ve nereden gelirse gelsin paranın musluk başında oturanlar...

Hammacılar...

Çıkarcı ve yalaka takımı...

Güce tapan ve ‘ağam öldü, yaşasın ağam’ diyenler...

Fırsatçılar...

Hık deyiciler...

Entrika ve gombinacılar...

Şaklaban ve jurnalci takımı...

Gammazcılar ve onlara arka çıkan korkaklar...

‘Devlet malı deniz, yemeyen domuz’ felsefesinin takipçileri...

* * *

Nazım Hikmet’ten daha güzel kim anlatabilir ki durumu?

“(...) Vatan çiftliklerinizse,

kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,

vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,

vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,

fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,

vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,

vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,

ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,

(...)

Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla:

Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.”