Geri kalmış ülkede sorunları, sıkıntıları, örneğin hırsızlıkları, rüşvetleri, ihale yolsuzluklarını sorgulayan çok azdır…
Herkes apaçık her şeyi görse de, duysa da, ağzını açmaz, üç maymunu oynar!
Haaa ağzını açan mı, mesela KKTC “ilhak bölgesinde” ağzını açan, anavatana sokulmaz!
-*-*-
“İlhak dedi”!
Vallahi ben demedim, Türkiye’nin CHP’sinin genel başkanı dedi!
“Ada’nın hepsini ilhak etmedik, yarısını ettik” dedi…
Komik bir itiraf, bilgisizlik mi desem, işgalcinin pervasızlığı mı desem bilemiyorum!
-*-*-
Neyse; geri kalmış ülkelerde, magazin ve futbol haberleri çok popülerdir…
Örnek mi?
TC ve “aynısı” KKTC!
-*-*-
Ve geri kalmış ya da geri bıraktırılmış ülkelerde “okumak”, iyi bir şey değildir!
Arapça din ezberlemek, kendi dilinde bol kitap okuyup öğrenmekten çok önde gelen bir meziyet kabul edilir!
-*-*-
Geri kalmış ya da geri bıraktırılmış ülkelerde zenginler daha zengin, fakirler daha fakir olur ve ani olarak zenginleşenler de çoktur…
-*-*-
Vergi adaletinde yaşanan gözle görülür iğrençlik, KKTC gibi geri bıraktırılmış coğrafyaların kaderi olmamalıdır ama ne yazık ki öyledir!
-*-*-
Geri kalmış ülkelerde dini ve milli değerleri sürekli olarak suiistimal edilir…
İçinde olduğumuz günlerde milli değerlerin nasıl suiistimal edildiğini apaçık görmekteyiz…
-*-*-
Yoksulluğu, çökmüş ve kokuşmuş siyasi sistemi gizlemek için savaş uçakları, savaş gemileri, savaş aletleri ve bol harcamalı, ağır hamasi törenler düzenlenmesi “geri kalmışlığın ya da geri bıraktırılmışlığın” en bariz göstergesidir!
-*-*-
Geri bıraktırılmış ülkelerde, sanata, bilime, eğitime yatırım yapılmaz…
Eğitim kalitesizleştirilir…
Sahte diplomalar bu yüzden havada uçuşmaktadır…
-*-*-
Geri bıraktırılmış, geri kalmış, geriden gelen, gelişmemiş ülkelerde sistem adil bir şekilde çalışmaz…
Tanıdık, hısım, akraba, dost, sevgili gibi “yakınlar” sistemin temel çarklarıdır ve bu kişiler kısa sürede çok zengin olmaktadır…
Bu saptamaya yabancı değiliz…
Bilakis tanığız!
-*-*-
İşte KKTC!
Başka bir ülke tarafından ilhak edildiği – işgal altında bir toprak parçası olduğu - “itiraf” edilmiş apaçık bir gerçektir…
-*-*-
Magazin ve futbol; ama özellikle Türkiye’nin tv - magazin – dizi – futbolu “uyutulmanın” en önde gelen “uyuşturucularıdır”…
-*-*-
Okumayalım diye eğitime ciddi müdahaleler yapılmaktadır; okulların fiziki anlamda kötü durumuna müdahale edilememesi, eğitime değer verilmemesindendir…
Üniversitelerin “Türkiye menşeli sahte diplomacılığı” “Trükiye menşeli arazi peşkeşi ve yağmacılığı” da meseleyi en rahat açıklayan örnektir!
Amaç eğitmek değildir; amaç maddi ve manevi açıdan sömürmektir!
-*-*-
Siyaseten torpilli bir kadına gözümüzün içine bakarak polis ve savcılık makamının “ayrıcalık” tanıması, geri kalmış ülkelerde sıklıkla rastlanılan bir durumdur…
-*-*-
Vergi adaleti sıfırdır…
Ve bütün bu kir, pas, hamasi nutuklarla örtülmeye çalışılmaktadır!
Dün bunu net bir şekilde gördük mü?
Gördük!
-*-*-
Bir de Türkiye’de kimi biliyorsak, maşallah hepsi KKTC’de!
Tüm yollar da kapalı!
Tamam tamam, ispat etmenize hiç gerek yok, dükkan sizin canlarım benim!
Biz kaçıyoruz; Rum kardeşler düşünsün!
Computer says no!
Little Britain…
Hastası olduğum bir komedi programıydı…
İngiltere’de yaşadığım yıllarda televizyondan sonrasında ise örneğin YouTube’tan sık sık izlediğim bu komedi programında en sevdiğim bölümlerden biri “Computer says no” adlı bölümdü…
Yani “Bilgisayar hayır diyor”…
-*-*-
Müşterilere, hastalara bilgisayara sorup, ‘hayır diyor’ diye yanıt veren komedyenin tavrı, kötü müşteri hizmetlerini eleştiriyordu…
-*-*-
Little Britain yani Küçük Britanya'da, "Bilgisayar hayır diyor" yani “Computer says no” parodisi, bazen bir banka çalışanı, bazen tatil temsilcisi ve hastane resepsiyonisti olan Carol Beer'in (David Walliams) sloganıdır…
-*-*-
Müşteri bir şey soruyor veya talep ediyor, Carol bu talebi bilgisayarına yazıp ağır İngiliz aksanı ile "Computer says no" şeklinde yanıt veriyordu.
Bilgisayar en makul isteklere bile "hayır" demektedir…
-*-*-
İngilizlerin bu parodisi geçtiğimiz Cuma günü küresel anlamda hayata geçti…
İngiltere’nin en gayrı ciddi gazetesi olan Daily Star da manşet başlığı olarak ‘Computer says no’yu hatırlattı…
-*-*-
Dünya’nın hemen her yerinde özellikle Microsoft sistemiyle bağlantılı sistem çökmeleri yaşandı…
Türkiye dahil birçok ülkede uçuşlar, tren yolculukları, gemi seferleri, sağlık hizmetleri, haberleşme, bankacılık falan olumsuz etkilendi…
-*-*-
Dün bütün İngiliz gazetelerinde ön sayfalarda tek konu buydu…
Ve bu sorunun aylarca çözülemeyeceği, daha büyüklerinin gelebileceği, çare üretilmesi üzerine çalışıldığı gibi yorumlar dikkat çekiyordu…
-*-*-
KKTC mi?
KKTC’de bazı kredi kartı işlemlerinin yapılamayabileceği mesajları müşterilere iletildi…
Ülke olarak fazla etkilendiğimiz söylenemez…
Belki Türkiye’den Ercan’a gelecek bazı uçuşlarda sorun olmuştur!
-*-*-
Kısacası, sadece siyasette, hukukta, uluslararası ilişkilerde, uluslararası spor ya da kültürel etkinliklerde değil; elektronik haberleşme veya bilgisayar iletişiminde de “Dünyalı olmama”nın çok ciddi avantajını yaşadık!
Dünya sallandı!
Hatta Dünya neredeyse mahvoldu!
Biz etkilenmedik!
Umurumuzda olmadı!
-*-*-
Ersin Tatar ya da yakın ahbaplarından bir açıklama bekledim dün ama gelmedi!
“Devletimiz dimdik ayaktadır, bu küresel sorun bir tek bizi ve Kuzey Kore’yi etkilememiştir… Dimdik ayaktayız, federal çözüm isteyenler haindir” diyebilirlerdi!
Yalakalık yapmakla meşguldüler; es geçtiler - demediler!