Bize durmasını öğreten adam!

Yaşamının önemli bir bölümünde tekerlekli sandalyede yaşadı. Ama çok az insan, O'nun kadar "dik" durdu, yaşama anlam katan bir "duruşla" selamladı dünyayı. Biz "yürüdüğümüzü" zannederken, o koştu.. Ve aslında, çok bile dayandı o koca yüreği, yürürken, bu


Yaşamının önemli bir bölümünde tekerlekli sandalyede yaşadı. Ama çok az insan, O'nun kadar "dik" durdu, yaşama anlam katan bir "duruşla" selamladı dünyayı. Biz "yürüdüğümüzü" zannederken, o koştu.. Ve aslında, çok bile dayandı o koca yüreği, yürürken, bu ülkenin asfaltını kirleten oncasını gördükçe…Biraz daha azaldık şimdi… Giderek azalırken…Mustafa Çelik, yüreğinden dahi büyük bir boşluk bıraktı geride.





Cenk MUTLUYAKALI


Lefkoşa'da, Marmara bölgesindeki daracık bir sokakta, bir apartmanın altındaki dairede bekliyordu beni…
Orası "dernek"ti…
İki masayı zor sığan bir yerdi anımsadığım.
Bir küçük çubuklu soba, bir köşede kahve için ocak falan…
Doğrusu bunları da hayal meyal anımsıyorum çünkü üzerinden herhalde bir yirmi seneye yakın geçti.
"Basamak basamak basamak, çekilmez oldu yaşamak" diye başlamıştık.
Evet, Mustafa Çelik dostum, bir gazete hazırlamak için yardım istemişti.
O küçücük "dernek" binasına bakmayınız, kocaman hayalleri vardı onun, tıpkı yüreği gibi…
Doğrusu o anlatır, biz dinler, gülümserdik, "neler de hayal eder" diye…
Şimdiki o kocaman dernek binası ve merkezi yaratan, Mustafa Çelik'in hayalleridir…
Eğer bu ülkede nice engelli yaşama sarılmışsa; eğer Lefkoşa'da Hastane yanındaki merkez bugün Avrupa düzeyinde hizmet verebiliyorsa, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi yetmemişse ve hemen yanında yeni bir spor merkezi de yükseliyorsa, Engelli Sporcular belki de takım sporları anlamında dünyaya açılan tek kapımızsa, Mustafa Çelik'in "yürümediğini" ama "koştuğunu" gösterir…
Hem de adına "sevgi" dediği bir güçle…
Hem de adına "dostluk" dediği bir bağlılıkla…
Hem de adına "çaba" dediği bir inançla…
En fazla da yürekle….

* * *

"Basamak" gazetesi öyle başladı, biz, tüm gece sayfalar yaptık, o hayallerini anlattı.
Biz, hâlâ tüm geceler boyu gazete yapmaya devam ediyoruz, o ise hayallerini fazlasıyla gerçek yaptı yaşamda…
Ve kendinden öte nice toplumsal faydaya imzasını attı, eserler bıraktı geride…
En önemlisi de bir felsefe bıraktı, "sevgi her engeli aşar" diye…
"Ne engelliler var" derdi, "Biz engelli değiliz ki?"…
Pekçok insanı "küstüğü" öyküsünden böyle uyandırdı, "sen engelli değilsin" diyerek…
Şiirler yazardı, biraz keyfe gelirse şarkılar söylerdi, "kardeş" derdi sevdiklerine…
Ama öylesine bir "kardeş" lafı değildi bu, öyle gördüğü içindi…
"Basamak" gazetesi, yaşamı, özellikle de engelli insanlar için "çekilmez" hale getiren "basamaklara" karşı yayınlanmıştı…
Yani aslında "engelleyenlere" karşı…
Bu bilinçle, nice binanın önünde, engellilere yönelik engeller kaldırıldı.
Nicesi, hâlâ "engelli…"
Çünkü, bu ülkede, "beyin, yürek, anlayış" özürlü nicesi yaşıyordu daha…
Kolay da değildi Mustafa'nın işi….




O trafik kazası, Mustafa'nın şansızlığı, bu toplumun şansıydı belki de…



Mustafa Çelik, doğuştan itibaren "tekerlekli sandalye" ile tanışmadı.
Aslında koşmayı da iyi bilirdi, ayakta durmayı da…
Ne kadar hareketli bir genç, ne kadar başarılı bir sporcu ve ne kadar "ele avuca sığmaz" olduğuna, yakın arkadaşları tanıklık etmiştir ve onlardan dinlediğimiz kadardır, bizim hayal ettiğimiz.
"Her olmayan işte bir hayır" dedikleri, Mustafa'nın yaşadığı kazadır herhalde.
Sonrasında, bu, belki de "bencilce" ifade çok sık söylenmiştir kendisine…
İlk gençliğinde yaşadığı "talihsiz" trafik kazası, aslında, engelli camiasının ve bu ülkenin "şansı" olmuştur.
Ve sonrasında…
Tekerlekli sandalyeye oturduktan sonra yani…
Hiç umutsuzluğa kapılmadan kendini eğittikten sonra…
İnandıktan ve çok ama çok çalıştıktan sonra…
Ve kendi kendine yetmenin ötesinde, neredeyse bütün bir ülkeye "yeter" olduktan sonra, hep hayal etmiş, hayallerinin üzerine yürümüş, tükenmek bilmeyen bir enerjiyle çalışmış ve başarmıştır.
Bizim "tekerlekli sandalyeye mahkum" dediğimiz ya da "yürümediğimi" sandığımız adam o kadar çok koşmuştur ki!..
O nedenle hep dimdik, hep ayakta kalmıştır.
Evet, tekerlekli sandalyede "ayakta nasıl ölüneceğini" öğretmiştir bize, Mustafa Çelik.

* * *
Arçoz’daki bir etkinlikte önceki yıl buluşmuştuk.
Şu sözlerini yazmıştım köşeme…
“Köydeki fırından sıcacık çıkmış çöreğin arasına, kaymak yağını beleyip yediğimiz günlerin lezzeti gitmez damağımdan hâlâ…”
Öyle bir tat olarak kalacaktır belleğimizde, Mustafa Çelik.
Hiç bitmeyen…
Ve hep özlenen…
Dimdik, ayakta, hayalleri ve sevdasıyla kocaman bir yürek olarak…







Orkun Bozkurt'un röportajından:

"Bir insan tanıdım, hayatım değişti"


"Hiç Ayak İzim Olmadı Kumlarda" demişti, Nezire Gürkan'la röportajında Orkun Bozkurt…
Bir özürlü genç olarak, Mustafa Çelik'in yanında en aşina olduğum simaydı.
O röportajda, Mustafa Çelik'ten "bir insan tanıdım, hayatım değişti" diye söz eder…
….
<<…
Hiç ayak izim olmadı kumlarda, ne çok isterdim oysa… Tekerlek izlerimi bırakabildim, kimse gör(e)medi” dizeleriyle anlatır bir şiirinde, yere basmanın ne demek olduğunu…>>


<<…Artık hayatım boyunca mücadele edeceğim engellerle karşılaştım. Bunlar hem somut hem de soyut engellerdi. İlk karşılaştığım engel, okulun mimari yapısıydı. Devleti yönetenler o güne kadar bir ‘sakat’ın da okumak isteyeceğini düşünmemişti…>>

<<…Hayatımın dönüm noktası… 5 Eylül 1992… O tarihi o günden beri her yıl kutlar hala, hayatını değiştiren insanla birlikte… Bezmiş, içime kapanmıştım. Kaldığım köyde açtığım küçük bir kırtasiye dükkanı ile ev arasında gidip geliyordum... Ve o sırada Mustafa Çelik’le tanıştım. ‘Sakat’ olmanın ne demek olduğunu, tekerlekler üzerinde nasıl yaşanacağını öğrenmeye başladım. Kendi deyimiyle ‘kötürümdü’ ama bir ‘sağlam’dan daha sağlam bir insandı…>>





Sevgi insanı Mustafa Çelik

 



Mustafa Çelik, "şair" yönüyle ve özellikle sevgi temalı şiirleriyle de dikkat çekti.
"Çağrı" isimli kitabından iki şiirini, ADRES KIBRIS okurları ile buluşturuyoruz.


İnsanda erdem
sevgide görkem arama
insanı
insan olduğu
sevgiyi
seninle doğduğu için sev
unutma
sevmekle başlar her şey
sev beni


* * *

ÖĞÜT

Bir çınar gibi
mağrur ve dimdik
ve bir pınar gibi
berrak olsun yaşamın
insanı sev
insan seni sevsin
unutma
sen sevgilerle güzelsin
yaşam seninle güzel


Başını öne eğdiğin anda
göz yaşın dökülür damla damla
her kaybedişte
her aldanışta
umudun sevgi olsun
unutma
sen sevgilerle güzelsin
yaşam seninle güzel.

Mustafa Çelik






MUSTAFA ÇELİK KİMDİR?

Mustafa Çelik, 1964 yılında Kıbrıs'ın Vadili köyünde doğdu. Türk Maarif Koleji Edebiyat Bölümü'nden mezun olduktan sonra yaşama atıldı. 1982 yılında geçirdiği trafik kazası yaşamının dönüm noktası oldu; o tarihten sonra tekerlekli sandalye ile yaşamını sürdürmek durumunda kalsa da, ne spordan koptu, ne de yaşamdan.
1984 yılından itibaren Kıbrıs Türk Kooperatif Merkez Bankası'nda görev yapan Mustafa Çelik, bölüm şefliğine kadar yükseldiği bu kurumdan emekliye ayrıldı.
Mustafa Çelik, bir dönem, Çalışma Bakanlığı Özel Kalem Müdürü görevini de sürdürdü.
Mustafa Çelik, Kıbrıs Türk Ortopedik Özürlüler Derneği'nin Genel Başkanı olarak, engelli insanlara kazandırılan dernek binası ve fizik tedavi merkezinde öncü oldu.
"Basamak" gazetesini yayınlayarak, özürlülerin sorunlarını sürekli gündeme taşıdı.
Trafik kazası öncesinde atletizm ve futbolla aktif olarak ilgilenen Çelik, sonrasında da yurttaki özürlü sporcuları örgütledi, tekerlekli sandalye basketbol takımını uluslar arası alana taşıdı.
Engellilerin örgütlenmesinde, devletin önünde bir rolü oldu; yurt genelinde pekçok özürlü insanın, Lefkoşa'daki merkeze taşınarak tedavilerini sürdürmesi için organizasyon ağını başarıyla kurdu.
Çelik, özürlüler için sporcu merkezinin de temellerini attı, yaşama gözlerini yumacağı güne kadar, bu yeni merkezin de faaliyete geçmesi için çalıştı.
Engellilerin elde ettiği bir çok kazanım ve başarıda öncüydü; medya ve halkla ilişkilerin çalışmaları ile engelli insanların sorunlarını en üst düzeyde kamuoyu ile buluşturdu.
Özlem Çelik'le evli olan Mustafa Çelik, iki şiir kitabı, çok sayıda makale yayınladı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri