Her geçen gün yoksullaşıyoruz…
Neden?
Enflasyon – yani fiyat artışları durdurulamıyor…
Türk Lirası’nın özellikle Dolar, Sterlin ve Euro karşısındaki değer kaybı devam ediyor…
Dün 10 TL’ye aldığınız bir gıda maddesi, bugün karşınıza 12 hatta 15 TL olarak çıkabiliyor.
En başta gıda ürünleri olmak üzere, fiyat artışlarının önü alınamıyor…
Nüfus bilinmiyor gerçek hesaplamalar yapılamıyor; uluslararası kredi kaynağı sıfır; Türkiye ile imzalanan protokollerin işe yaradığına veya yürürlüğe girip de yaşam seviyesini yükselteceğine kimse inanmıyor.
-*-*-
Üretim maliyetleri her geçen gün artıyor…
Tedarik maliyetleri de tavanı yıktı, gökyüzüne doğru yükseliyor…
Bir yandan enflasyon zerre yavaşlama göstermiyor, öte yandan TL değer kazanmıyor; maaşlar bu kayıplara göre yükselmediği ya da yükseltilemeyeceği için de alım gücü ciddi anlamda azalıyor…
İşçisi de memuru da, öğretmeni de, öğrencisi de, emeklisi de; pek yakında “nefes de alamaz hale” gidiyor…
Peki çözüm?
-*-*-
Çözüm yok!
Hamasi ve saçma konuşma var!
-*-*-
Devletin olan ve tabii ki sonuçta toplumdan alınan vergilerin çar çur edilmesi var!
Gereksiz protokol harcamalarında zerre tasarruf görülmüyor!
Cumhurbaşkanı da şürekâsı da şatafat içinde resmen bizimle eğleniyor!
Meclis Başkanı, itibar için masraf yapmaktan çekinmiyor!
-*-*-
Bir adım tehlikelisi; toplum tam anlamı ile iflas ediyor…
İflas eden göç ediyor…
-*-*-
“Faşist jargonla” düşünüp konuşacaksak; en tehlikelisi ise nedir biliyor musunuz?
“Şu anda Ruma muhtaç bir toplum olmuş durumdayız”…
Pasaportuyla, akaryakıt ve market alış verişleriyle…
-*-*-
TMT mi?
TMT, eminim ki bu amaçla kurulmamıştı!
Haydi bize hem ekonomi hem de tarih öğret Ersin Tatar!
Yalanla yaşamaya devam!
Aleksandr İsayeviç Soljenitsin…
1918’de doğdu, 2008’de öldü.
1970’te Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandı…
Ve şu söz O’na ait:
“Yalan söylediklerini biliyoruz.
Yalan söylediklerini biliyorlar.
Yalan söylediklerini bildiğimizi biliyorlar.
Yalan söylediklerini bildiğimizi bildiklerini biliyoruz.
Ama hala yalan söylüyorlar.”
-*-*-
CTP Mağusa Milletvekili Erkut Şahali, Cuma günü Meclis’te bir konuşma yaptı…
Ve kelimenin tam anlamı ile “gerçekleri” söyledi…
-*-*-
Bazı çevreler için Şahali’ye yanıt vermek, 2 gün aldı.
O da nasıl mı oldu?
“Düğmeye basılarak”…
Birileri, “Şahali’ye yanıt verin” dedi; emir kulları da yanıt vermeye hatta tarih dersine girişti!
-*-*-
Oysa Şahali’nin de anlattığı gibi; gerçekler dümdüz ortada!
-*-*-
1878’de Osmanlı sıkıştı mı?
Sıkıştı!
Şahali söyledi, “cevap verin” emrine uyan kullar da bunu aynen onayladı!
Osmanlı sıkışınca ne yaptı?
Kıbrıs’ı kiraladı!
Yalan mı bu?
Değil!
-*-*-
Padişah, Abdülhamit değil miydi?
Neyi değiştirmeye çalışıyorsunuz?
Niye sürekli yalana ve yalan kaynaklı propagandaya baş vuruyorsunuz ki?
-*-*-
1914’te Birleşik Krallık İmparatorluğu, Kıbrıs’ı tek yanlı bir kararla “işgal ettiğini” açıkladı mı?
Açıkladı!
Lozan apaçıktır!
Erkut Şahali yalan yazmıyor, siz yine propaganda yapıyorsunuz ve en basit ifadeyle saptırıyorsunuz!
-*-*-
Ama en önemlisi, yazdıklarınızın içerisinde ağır itiraflar var…
Erkut Şahali’nin de anlattığı gibi, “… demek ki, Türkiye sıkışırsa, yine bizi satacak!”…
-*-*-
Yalan söylüyorsunuz…
Yalan söylediğinizi biliyoruz…
Yalan söylediğinizin farkındasınız…
Yalan söylediğinizin farkında olduğunuzu da biliyoruz ama hiç çekinmeden yalana devam ediyorsunuz!
-*-*-
Yalanlarla yaşamak çekilmiyor artık…
Gerçek düpedüz ortadayken ve herkes biliyorken!
Sine – i millet mi yoksa bir
süre daha sineye çekmek mi?
Kimin haklı, kimin haksız olduğunu tartışmanın bir anlamı yok…
-*-*-
Kudret Özersay’ın milletvekilliğinden istifa kararı bugün Meclis tarafından onaylanır, akabinde de Jale Refik Rogers ve Ayşegül Baybars partiden ihraç edilirse, Halkın Partisi (HP) bana göre kesinlikle kapanır…
-*-*-
Neden kapanır?
En basit ifadeyle “görünürlüğü ve güvenilirliği” azalır…
-*-*-
Ne mi yapmak lazım?
Sine-i Millet’e dönmek çok onurlu bir tavırdır elbette ama az daha beklenirse, çok daha “mantıklı” olur inancındayım…
-*-*-
Evet sine – i millet onurludur da bazen “toplumsal kazanımlar için”, yaşananları “SİNEYE ÇEKMEK” de en az o kadar onurlu olacaktır…
-*-*-
Kişisel veya fikirsel ayrılıklar bir süre dondurulur…
HP’nin “Sine-i Millet” kararı kurultaya kadar yani Ocak 2023’e kadar askıya alınır.
O gün geldiğinde hesaplaşılır…
-*-*-
Aile içi kavgalar, sadece aileye zarar verir…
Arap Kadri’yi de, Muhlis Beyi de, Press Bey ve Media Hanımı da çok sevdik… O, 14 yaşındayken çizmeye başlamış Gırgır dergisinde… Demek ki ben 8 yaşında okumaya başlamışım çizgilerini… Fırt ve Gırgır, çocukluğumun ayrılmaz, eksilmez dergileriydi… Her sayıları bizim evdeydi… Ve Latif Demirci, neredeyse yarım asırdır “hiç tanımadığım” dostumdu, ağabeyimdi… Eksiksiz okudum Hürriyet’teki karikatürlerini de… Kalp ameliyatı geçirmişti. Düşmüş geçen gün. Ve dün ölmüş… Çok üzgünüm… Allah rahmet eylesin… Öylesine değil; gerçekten çok büyük kayıp…