“Bize peynirli tost ve kola ısmarlamıştı…” 5

Sevgül Uludağ

 

Geçtiğimiz Cuma günü askeri törenle Lefkoşa şehitliğine defnedilen “kayıp” Özel Reşat Kansoy’la ilgili geçtiğimiz günlerde yazdıklarımızı okuyan Londra’dan araştırmacı yazar Yaşar İsmailoğlu bize yazarak şöyle dedi:


“Sevgili Sevgül, umarım iyisindir. Senden bir ricada bulunmak istiyorum. Bugünkü Yeni Duzen On Line’da rahmetli Özel Reşat Kansoy'un cenazesinin yarın defnedileceği hakkındaki yazını okudum. Ricam şudur: Özel abinin bir kardeşi vardı Hasan Kansoy. O benim 19 Mayıs Lisesi’nde okurken sınıf arkadaşım idi. 1964 yılından sonra onu tüm aramalarıma rağmen bulamadım. Hasan arkadaşımın nerelerde olduğunu, yaşayıp yaşamadığını akrabalarından öğrenip bana bildirirsen sana minnettar kalacağım. Londra’dan sevgilerle…”
Biz de hemen “kayıp” Özel Reşat Kansoy’un kardeşi çocuğu Reşat Kansoy’dan sorup soruşturduk ve bize büyük bir incelikle amcası Hasan Kansoy’un hayatta olduğunu bildirdi ve telefon numarasını da verdi. Biz de bunu Yaşar İsmailoğlu’na aktardık… Yaşar İsmailoğlu derhal Hasan Kansoy’u aradı ve konuştular… Karşılıklı ağladılar… Biz de ondan “kayıp” Özel Reşat Kansoy’la ilgili birkaç anısını paylaşmasını istedik. Yaşar İsmailoğlu şöyle yazdı bize:


“Yıl 1962 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşunun ikinci yılı ve toplumlar arası barışın sağlandığı çoşkusundayız. Ulusal günlerde artık nefret ve kin şiirleri okumuyorum. Doğanın güzellikleri, sevgi ve kardeşlik duygularının yeşermeye başladığı bir yıl 1962. Ama ne var ki kin ve nefreti içinde saklı tutanlar yeraltında sinsice büyük planlar düzmekteydiler, biz gençler bunun farkında bile değildik. Çünkü barışa arzuluyduk ve bir gün öğle vakti sevgili arkadaşım Hasan Reşat’ın abisi  Özel Reşat Kansoy gelir 19 Mayıs Lisesi’ne. Anımsadığım kadarıyla Hasan arkadaşımın okul duhuliyesini ödeyecekti. Okul idarisiyle işini bitirdi ve okul avlusunda benim ve Hasan’nın yanına geldi.  ‘Gelin gençler size birer kola ve peynirli tost sımarlayım!’ dedi, arkasından gittik. O günlerde 19 Mayıs Lisesi’nin avlusunda yol kenarında bir ‘beriptoro’ büfe vardı. Özel işletiliyordu. Küçücük bir şeydi. Oraya gittik ve bize birer peynirli tost ısmarlamıştı. Varlıklı sınıf arkadaşlarımız ya sabah ya da öğle vakitlerinde  bu büfeden peynirli tost yaptırırlardı ama ben gibi gençler ancak yaz aylarında ya da akşamları çalışarak ancak kitaplarımızı alabiliyorduk. Özel abimizin bu jesti aradan 53 yıl geçmesine rağmen unutamadığım bir anımdır.


Hasan benim 19 Mayıs Lisesi’nde en güvendiğim arkadaşımdı. O günlerde Leymosun’un Arnavut Mahallesi’nde Havva nenemle yaşıyordum. Özel abimizin kaybolduğunun haberi Leymosun’a ulaştığı zaman ben, Hasan ve babası Reşat dayı Muhtar Mehmet’in bakkaliyesinin önündeydik. O gün yaşlı bir adamın ağladığını ve hatta kendi kendini suçladığına ilk kez tanık oluyordum. Reşat dayı o gün gelen bu acımasız haberden yıkılmıştı. Ama yine de umudunu yitirmemiş, etrafımızdaki insanlara, ‘Bekleyelim bakan da bir şey olmadı bu gençlere!’ diye etrafındaki insanları teselli etmeye çalışıyordu. Eğer yanılmıyorsam Özel abimizin evi de bizim mahalledeydi.


O günden sonra arkadaşım Hasan sanki o Hasan değildi. Kendi içine kapanarak abisinin acısını yüreğinin derinliklerinde hisseden oldu. Acısını dışa göstermeyen her zaman gülen gözlerindeki o derin acıyı onun en yakın arkadaşı olarak o acıların tanığıyım. Bu büyük acıya rağmen Hasan arkadaşım onunla arkadaşlık yaptığım okul yıllarında asla nefret ve kinin kör kuyularına düşmedi. O tanıdığım kadarıyla barıştan yana, insanın insanca yaşayabileceği bir kardeşlik düzeni taraftarıydı. Onu 51 yıl görmedim. Yaşadığını dahi bilmiyordum ta ki bu gün sevgili Sevgül Uludağ onu bana bulana ve telefonunu verene kadar. Bu gün konuştuk. Bir tarafta ben bir tarafta o sevinçliydik ama yarın Cuma günü Özer abimizin cenazesi olacak. Keşke ben de bu dostlarımın yanında olabilseydim. Londra’dan tüm aileye başsağlığı diliyorum.
Sevgili Sevgül bu olanağı bana sağladığın için sana minnettarım.


Yaşar İsmailoğlu
Araştırmacı/yazar
Londra.”