‘Biz’i bilen bilir

Cenk Mutluyakalı


‘Biz’ daha ‘güçlüyüz’!..
Yok yok, öyle ‘güç’ sevdamız var diye değil…
Hepsi ne var ki kaybedeceğimiz, onurumuzdan başka…

***

Baş eğmeyiz, sevdiklerimizi kaybetmek dışında…
Bir de bazen, günün yorgunluğudur sadece, dayanamaz göz bebeklerimiz…
Sanmayınız ki ‘eklemlerimiz’ paslandı diye…
Kimselere ‘gebeliğimiz’ yok, ondandır böyle bilenmemiz...

***

Çok daha kolay hüzünlenir, yalnızlaşır, öfkelenir, ‘kusarız’…
Ama ‘kendi’ üzerimize…
Başkalarına değil…
Çünkü ‘derinler’e kelepçelenmez umutlarımız, ‘yeryüzünü’ severiz inadına…
‘Biz’im ‘bit’imiz kanlanır en fazla, ‘siz’in ‘mit’iniz...

***

Çok ‘ağır’ değil sofralarımız; kravat bağlamayı, gömlek iliklemeyi dahi becermeyiz aslında...
Bir ucu, ötekine kavuşmaz kolay kolay kollarımız…
Ve insan evladır lüksümüz; karşılıksız, çıkarsız, düşe kalka…

***

Hani düşe, kalka demişken…
Öylece öğreniriz kalkmayı, her düşüşte…
Çünkü bulunur sıcak bir el, ‘gel’ diyen, içtenlikle…

***

‘Biz’ tarafız…
Ve bir köşede, kırışık dururuz, ütüsüz çoğu zaman!..
Yine de severiz bu halleri…
‘İşlem bitince, buruşturulup da atılmayız” böylece…

***

‘Siz’in derdiniz ‘sayın’ olmaktır…
‘Muteber’…
‘Biz’im, hepsi hepsi insan…

***

Üşüşenimiz olmaz çok fazla, ‘bizim çocuklarız’ ya; duymazlar, görmezler, saymazlar da…
Olsun!..
Yine de…
‘Biz’i ‘bilen’ bilir…
‘Siz’i, herkes…