“Bizim çocukların düğün hediyesiydi"

Cenk Mutluyakalı

"Bir üniversite hangi şartlarda kapatılır."
Ya da en azından “soruşturma tamamlanana kadar eğitimine ara verilir.”

Yükseköğretim Planlama, Denetleme, Akreditasyon ve Koordinasyon Kurulu (YÖDAK) Başkanı Turgay Avcı'ya bu soruyu yönelttim.
Daha ne kadar "rezillik" yaşanması gerekiyor?

Diploma sahteciliği değil sadece...
Tepeden tırnağa istismar, hile, aldatma var.
İlgili üniversitedeki "öğrenci sayısını" dahi bilmeyen de bir "üst" kurul!

Tutuklamalara her gün bir yenisi ekleniyor ve Mali Polis dosyaları inceliyor.
Bu şartlarda nasıl eğitim yapılacak, söyler misiniz?

İrade, cesaret, kararlılık sorunu var ortada!

***
Başkan Avcı'yı gerçek arama sebebim, bir başka iddiayı kaynağından araştırmaktı.

"Kıbrıs Sağlık ve Toplum Bilimleri Üniversitesi"nin Mütevelli Heyeti Başkan Vekili, eski Eğitim Bakanı Kemal Dürüst'ün yargılaması sürerken, kendisine getirilen suçlamalardan birisi epeyce magazin malzemesi olmuştu.

"Sahte Diploma Düzenlenmesi" yanında Dürüst’e getirilen “yolsuzluk” ithamları da var.
Bunlardan biri de “bastiş” yani düğün tatlısı meselesi!

Mali polisin mahkemeye verdiği ifadeye göre, Dürüst’ün eşinin talebiyle okul hesabından 34 bin TL çekilerek “yeni evlenen bir çiftin” pastiş ya da bastiş parasını ödedikleri kayıtlara geçti.
Bu düğünün YÖDAK Başkanı Turgay Avcı’nın çocuklarının düğünü olduğunu duyunca “doğrulatmak” istedim.
Doğruymuş!

Turgay Avcı’nın sözlerini not aldım.
“Kemal Dürüst ve eşine çocukların düğün davetiyesini götürdüğümüz zaman ‘pastişleriniz de bizden’ dediler. Çocuklara ilettik. Düğüne gelen herkes çocuklara bir hediye verdi, bir takı yaptı, böyle bir geleneğimiz var, biliyorsunuz, biz bu hediyelerin kaynağının ne olduğunu bilebilir miyiz? Kemal Dürüst’ün bunun parasını üniversiteye ödetmesi ahlaklı bir davranış değildir. Bilmiyorduk, nereden bilebiliriz. Kemal Dürüst geçmişte birlikte çalıştığımız bir siyasetçi, eski bir Eğitim Bakanı’ydı, böylesi işlere tevessül edeceğini kim tahmin edebilirdi.

***
Üniversiteler sisteminin bir lağım çukuruna dönüştüğü gerçeklik içerisinde sanırım en hafif suçlardan biridir bu “düğün” hediyesi…
Ortada büyük bir para ya da rüşvet olmasa da ciddi bir etik sorun var.
Kabul edilemez.

Evet, herkesin birbirini tanıdığı küçük bir adada yaşıyoruz ve düğünlerde böylesi dayanışmacı yaklaşımlar geleneklerimiz arasındadır.
Bu örnekte “sıradan” iki insandan söz etmiyoruz.
Denetleyen denetlenen ilişkisi var ortada!
Ya da “denetlenmeyen, göz yumulan…”

“Menfaat çatışmasından kaçınma sorumluluğu”nu her zaman hatırlamak gerekir.

Tarafsızlık ya da şeffaflık mümkün olmaz aksi halde...
Kamu çıkarları ile özel çıkarlar çatıştığı zaman çürüme başlar.

Kamu görevi yürüten kişilerin uymaları gereken tarafsızlık, dürüstlük, şeffaflık, hesap verebilirlik, adalet, eşitlik, toplum yararını gözetme, hediye ve rüşvet almama, maddi menfaat elde etmeme, çıkar çatışmasından kaçınma gibi ilke ve değerler maalesef görmezden geliniyor.

***
En başta sormuştum, "Bir üniversite hangi şartlarda kapatılır" diye.
Sanırım bir başka sorunun yanıtını daha düşünmek gerekiyor.
“Yükseköğretim üst kuruluna başkanlık yapan bir kişi hangi şartlarda bu görevi bırakır.”
Daha ne kadar "rezillik" yaşanması gerekir.



 

Üniversite izni için Meclis’te “oybirliği” aransın!

Birkaç öneri…

  • Üniversite izinleri akademik üst kurulun onayı sonrası Meclis’te “oy birliği” ile verilmelidir.
     
  • Eğitimle ilgili uluslararası ve bağımsız bir standart ya da denetleme kurulundan tüm üniversitelerin denetimi istenmeli ve yalnızca onay alanlar eğitime devam etmelidir.
     
  • Öğrenci kabulünde üniversitelerin akreditasyon koşulları hem yabancı hem de Kıbrıslı öğrenciler için net olarak belirlenmeli ve ilan edilmelidir.
     
  • ‘Prof’ ya da ‘Doktor’ gibi akademik unvanların verilmesi için üniversitelerin belirli tarihsel süreci tamamlanması şartı getirilmelidir.
     
  • Kamu görevlilerine yönelik “yüksek lisans” ya da “doktora” gibi çoğunlukla maaş yükseltme amaçlı kullanılan akademik çalışmalara özel izin teşviki kaldırılmalıdır.


Bir başka “naylon” iş: Sertifika programları!


"Üniversite" enflasyonu yetmezmiş gibi bir de eğitim sertifikası dağıtan özel izinli kurumlar çıktı ortaya...
Yine "Eğitim Bakanlığı" onaylı!
Ya da çoğunluğu aslında kaçak…

"İnsan Kaçakçılığı" için bir başka "naylon" iş!
Yeni bir sahtelik…

2 yıllık eğitim veriyor bu merkezler güya...
Aslında ülkeye kaçak "işçi" ya da “insan” getirmenin bir başka "bahane"si!

Sertifika programları ile yurt dışından çok sayıda kişi böylece adaya taşınıyor.
Uzun süredir adaya yabancı işçi getirmek koşulları zorlaştırıldı çünkü...
İzin verilmiyor.
Böylece "öğrenci" maskesiyle geliyor çoğu…
Kimi çalışıyor.
Kimi suça karışıyor.
Kimi de kaçıyor, güneye…

“Küresel Organize Suçlar Endeksi 2023 Raporu”nda örneğin Kıbrıs’ın kuzeyi için “öğrenci izni” ile “seks işçiliği”nden söz ediliyor.

***
İnsan kaçakçılığı soruşturması kapsamında mahkemeye çıkarılan 322 Bangladeş uyruklu zanlının 5 farklı eğitim kurumuna kayıt yaptırdığı ancak okula hiç gitmedikleri saptanmıştı.
Ağustos 2022’de “bunlar hangi eğitim kurumları” diye polise sormuştum.
“Döneceğiz” demişlerdi.
Dönecekler, halen…

***
Olmuyor, olmuyor!
Yürümüyor!
Bu düzen bozuk!

Uluslararası toplumun ve denetimin dışında kaldığımız sürece kokuşmaya devam edeceğiz.
Çözümle, uzlaşıyla, anlaşmayla, barışla gerçek bir devlete ortak olmaz ve Kıbrıs sorununu çözmezsek bu kirli düzeni kuşaktan kuşağa aktaracağız.
 

Bayrak dağıtacağınıza!

“Meclis Başkanı” Girne çarşısını gezerek insanlara “bayrak” eşantiyonu dağıtıyormuş.
Birisi demiş ki, “bayrak dağıtacağınıza en yakınlarınızdan başlayarak ahlak dağıtsaydınız keşke…”

Ne güzel demiş…