Bladanisya’dan öyküler...

 

 

 

Bladanisyalı (Rumcası Platanisteia – Türkçesi Çamlıca) İsmet Murat’la sohbet ediyoruz ve bana ailesinden ve köyünden öyküler anlatıyor:

“Dedem, annemi her yere götürürdü... Bladanisya’dan çıkp taa Mesarya köylerine giderler ve tarlalarda çalışırlardı... Ovalarda uyurlardı... Dedem Hüseyin Bobi, 10-12 yaşlarındaki annemi de yanına alır ve birlikte tarlalarda çalışmaya giderlerdi. Dedem orak biçer, annem da demet yapardı... O zamanlar kimse kimseye incitmezdi... Kimse kimseye “Sen Rum’sun” ya da “Sen Türk’sün” demezdi... Birlikte çalışırlar, düşün ovalarda, yıldızların altında, açık havada yatır uyurlar ve kimse kimsenin kılına bile dokunmazdı. Kimse kimseyi taciz etmezdi... Hüseyin Bobi dedemin eşeciğiyle adayı dolanırlar ve Bladanisya’ya geri dönerlerdi...

“Bobi” lakabı ailemize büyük dedemden geldi. Adı Salih idi... Ciyaslı (Kidhasi) bir Kıbrıslırum kızına aşık olmuştu. Ancak kızın annesi ve babası bu Kıbrıslırum kızını ona vermeye razı olmayınca, o zaman büyük dedem dağlara çıkıp bir tür isyancı “eşkiya” olmuştu... Baf’ın dağlarında yaşıyordu... İngilizler, Baf’ın dağlarının, köylerinin haritasını çıkaracakları zaman Habodami bölgesi köylüleri İngilizler’in bu hareketine karşı çıkmışlardı... Habodami yöresine harita çıkarmaya gelen İngilizler’e karşı direniyorlar ve onlara ateş açıyorlar, İngilizler da onlara ateş açıyordu. Büyük dedem da Habodami ahalisiyle birlikteydi... Fişenkleri bitinca İngilizler onları yakalamıştı. İngilizler’in komutanı büyük dedemin ne kadar genç ve kısacık bir insan olduğunu görünca, “Baby” yani “Bebek bu!” demiş ve yanağını okşamış. O zamanlar insanlar İngilizce bilmediği için İngiliz komutanın “Baby” sözcüğünü “Bobi” zannetmişler ve böylece büyük dedemin lakabı “Bobi” olarak kalmış... Artık o günden sonra ailemizin lakabı “Bobi” idi... Büyük dedem Salih Bobi bir süre hapiste yatmış, babası için o kadar büyük bir başbelası imiş ki onu at taşıyan bir gemiyle Türkiye’ye göndermiş... Fakat bir süre sonra büyük dedem Türkiye’den geri Kıbrıs’a dönmüş ve sorun yaratmayı sürdürmüş!

Bladanisya karma bir köy değildi, bir Kıbrıslıtürk köyüydü... Böyle olmasına rağmen ben çocukken pek çok Kıbrıslırum’un köyümüzü ziyaret ettiğini, evimize geldiğini, babamla ahbaplık ettiklerini hatırlıyorum... Büyük kızkardeşlerim sürümüzü köyün dışında otlatmaya giderdi, Kıbrıslıtürk, Kıbrıslırum tüm çobanlar köyün dışında bir arada sürülerini otlatırlardı ve aralarında ne kavga kalaba, ne taciz, hiçbirşey olmazdı... Güzel güzel geçinirlerdi...

Babam, Anoyira (Anogyra) köyünün destebanıyla ahbaptı... Sanırım adı ya Nikos’tu ya da Nikolas... Bu Kıbrıslırum destebanın evimize geldiğini hatırlıyorum... Babamın adı Ali İmam idi.

Bir gün, pastelli satan bir Kıbrıslırum köyümüze gelmişti. Bu adam pastellici idi... Anoyira (Anogyra) köyünden geliyordu. Anoyira (Anogyra) köyünün pastellileri çok meşhurdur, bunu harnıp pekmezinden yaparlar... O günlerde bizim bölgede Türkiyeli bir komutan vardı. Türkiyeli komutan, Anoyira (Anogyra) köyünün pastellicisinin dövülmesi için emir vermişti.

“Neden bu köye gelin?” demişlerdi adama.

Adam da “Pastelli satmaya gelirim” demişti.

“Artık gelmeycen!” demişler ve adamı dövmüşlerdi emir üzerine. Oysa bu pastellici, her zaman yaptığı gibi, sadece pastellilerini satmaya gelmişti köye...

Babam böylesi şeylere karşıydı ve pastellicinin dövülmesine karşı çıkmıştı.

Komutanın bulunduğu Evdim (Avdimou) köyüne çağrılmıştı derhal.

Komutan ona “Neden emirlerime karşı çıktın? Tırnaklarını söktüreceğim, sana işkence yaptıracağım!” diye babama kızmıştı.

Babam ise ona şöyle demişti:

“Bu adamı neden dövdürdünüz? Bizim da evlatlarımız var, sürülerimizi her zaman Kıbrıslırum arazilerinde otlatıyorlar... Şimdi bizim evlatlarımızın güvenliği ne olacak? Ya bu dövme olayına karşılık onlar da bizim evlatlarımıza bir şey yaparsa? Benim 15 yaşındaki kızım her gün Kıbrıslırum çobanlarla birlikte keçilerimizi otlatmaya gider... Tüm çobanlar ister Kıbrıslıtürk, ister Kıbrıslırum olsun, köyün dışında toplanır ve sürülerini birlikte otlatırlar... Ya bu dövme olayından sonra Kıbrıslıtürk çobanların başına bir şey gelirse?”

Komutan babamı dinlemek istemiyormuş... Babamı kurtaran, Sami Özuslu’nun babası Raşit Dayı olduydu. Raşit Dayı, Evdim’de öğretmendi ve öğretmenler o zamanlar aynı zamanda kendi köylerinde TMT’nin ileri gelenleri sayılırlardı. Komutanla konuşarak, onu ikna ederek, babamın serbest bırakılmasını sağlamıştı.”

İsmet Murat’ın sevgili anneciği Meryem Hanım hayatta ve Kondea’da (Türkmenköy) yaşıyor...

Geçtiğimiz günlerde Kondea’ya gidip “Bobi’nin kızı” Meryem Hanım’la tanışıyorum... Başka bir gün tekrar Kondea’ya giderek onunla röportaj yapacağım ki bana Bladanisya’dan hatıralarını anlatabilsin...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri