Belli ki Ertuğruloğlu’nu Türkiye’nin ray değiştirme eğiliminin korkusu sardı; eşeği dövemeyenin semeri dövmesi gibi bir harekete girişti… İster misiniz BM de Erdoğan’ın BM Güvenlik Konseyi’nden talebinin ucunu tutup, BMBG’nin mandasını güncellemek için 1959-60 Kıbrıs Cumhuriyeti Kuruluş Antlaşmaları mucibince adaya garantörlük statüsü ile gelen Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı Komutanını muhatap olarak istesin?! Seyreyleyin Ertuğruloğlu’nu…
BM Barış Gücü (BMBG) 1964 yılı başından beri Kıbrıs adasında görev yapmaktadır. O günlerin koşullarında, Türkiye’nin de kabullendiği bir BM kararı ile gelen Barış Gücü’nün misyonu Kıbrıs sorunu çözülene kadar adada ‘Ateş kes’in sürdürülmesini sağlamak, kan dökülmesini önlemek, barışçıl bir ortam devamı ettirebilmek idi… Sanılmıştı ki, Kıbrıs sorunu kısa sürede çözülecek ve BMBG de adadan ayrılacak… Elli sekiz yıldan beri adadır ve ne zaman gideceğini de daha Tanrı peygamberine bile söylememiş…
BMBG’nin adada ifa edeceği görev-yetki-sorumluluklarının düzenlenmesi de o günlerdeki Kıbrıs Cumhuriyeti hükümeti ile birlikte yapıldı. O hükümet, Mart 1964’te alınan bir BM kararı neticesinde tamamen Kıbrıslı Rumlardan oluşmakta idi; bu kararı Türkiye de kabul etmişti. BMBG’nin Kıbrıs’a gelişi ve göreve başlaması adada dağınık olarak yaşayan Kıbrıslı Türkler için can ve mal güvenliği açısından önemli idi.
Ancak, geçen elli sekiz yıllık süreçte adada koşullar çok değişti. Ve bu süreç içinde BMBG’nin adada barışı korumakta çok da başarılı olduğu söylenemez. Temmuz 1974’e kadar Kıbrıslı Türkler, Kıbrıslı Rum ve Yunanlı askerlerin silahlı saldırılarına uğramış, can ve mal güvenlikleri tehdit edilmişti. Tüm bu tür olaylarda BMBG sadece olayları raporlayan, tutanak tutan bir örgüt gibi görev yaptı. 1974 Temmuz’unda ise adadaki iki bölgelilik yapısı BMBG’nin mandasını yeniden gözden geçirmek ve düzenlemek ihtiyacını doğurmuştur. Ancak bu da çözümlenememiştir. Dolayısıyla, BMBG’nin mandasının güncellenmesi adadaki fiili gerçeklerin bir sonucudur.
Kıbrıs Rum tarafı bir güncelleme talebinde bulunacak değildir çünkü onlar için uluslararası toplum bağlamında sadece huzurlu iş birliği yaptıklarının siyasi bir gösterisidir. Bu gösteri devam etsin diye BMBG’nin yıllık bütçesinin yarısını Yunanistan ile birlikte karşılamaktalar… Kıbrıs Türk tarafında ise güncelleme konusunda hassasiyet ve talep uzunca bir süreden beri olagelmektedir; ancak sonuç alınamamaktadır. Nedeni de gayet açıktır, Kıbrıs Türk tarafı samimi bir güncelleme projesi ile ele almıyor konuyu; BM’nin KKTC’yi tanıdığı şeklinde bir sonuç çıkartabileceği bir yaklaşımla güncelleme talebini ileri sürmektedir. Amaç üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek… Şimdiye kadar başaramadılar, başaramayacaklar da… Ve somut bir ihtiyaç olan BMBG’nin mandasının güncellenmesi konusu da sürüncemede kalıyor.
BMBG’nin KKTC’de faal olmasını KKTC makamları ile yapacağı anlaşmaya bağlaması konusu Dış İşleri Bakanı Ertuğruloğlu’nun yeni bir talebi değildir. Konu ile ilgili yeni girişimini ise Türk tarafının Kıbrıs sorununa iki devletli çözüm önerisini yapmış olmasına, TC Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da bunu BM’deki konuşmasında belirtmesine bağlıyor. Yani, yeni siyaset doğrultusunda yeni talep… Peki, “KKTC’yi şaka olsun diye kurmadık” diye sürekli açıklamalar yapan, adada iki ayrı devletin olduğunu sürekli söyleyen Ertuğruloğlu daha önceki BMBG mandasını güncelleme taleplerini neye dayanarak ileri sürüyordu, muhataplarına söylüyordu?! Bu girişim de eskileri gibi sonuçsuz kalmaya mahkumdur.
Ne yapılmalıydı?! BMBG mandasını güncelleme ihtiyacını pratikte yaratan veri tabanı ile bir düzenlenmeler önerisi hazırlanmalı ve muhataplarla bunu tartışmaya açmak üzere görüşmek talebi yapılmalıydı. BMBG’nin arkasındaki güç BM Güvenlik Konseyi’dir. Oradan BMBG’nin KKTC makamlarına doğrudan muhatap olacağı bir kararı çıkarmak olası değildir. Ama bu olası değil diye güncellemeyi de boş vermek de doğru değildir. Ertuğruloğlu’nun koşullarını kabul etmezse BMBG’nin KKTC’deki varlığına son vermek ise hiç doğru değildir. BMBG’nin mandası dahilinde olan örneğin ara bölgelerin denetimi nasıl olacak?! Kıbrıslı taraflar birbirini tanımadığı için doğrudan temas ve görüşme yapmıyor, BM operasyonunu kullanıyor. BMBG’yi KKTC’den yollattıktan sonra bu BM operasyonunun Kıbrıslı Türklerle iletişimi sürdürmesi sürpriz bir durum olacak.
Geçiş kapıları BM kontrolundaki ara bölgeye açılan kapılardır; BMBG yoksa bu kapılar ne olacak? Kapların açılmasına pek de mutlu olmayan Ertuğruloğlu için belki kapıları kapatmak için bir dolaylı fırsattır bu yeni girişimi ama geçiş kapılarının statüsünün askıya alınması ve geçişlerin durdurulması Kıbrıslı Türkleri, şakası yok, çileden çıkaracak… Güney’de çalışanı, okuyanı, tedavi olanı var; Kıbrıslı Rumların KKTC pazarında yüksek oranda alış-veriş ve tüketim yaparak yerel ekonomiye çok önemli katkısı var… BMBG KKTC makamları ile doğrudan anlaşma yapmadı diye onları Güney’e göndermek demek, BMBG’nin mandasını güncellemek konusunun haspası çıksın ama Kıbrıslı Türkleri Kuzey Kıbrıs’ta hapishane yaşamına mahkum etmek, ekonomiyi de iyicene çökertmek demek olacaktır.
Peki, Ertuğruloğlu bu konuyu niye gündem yaptı?! İşin püf noktası buradadır. Hani TC Cumhurbaşkanı Erdoğan dedi ya “BM Güvenlik Konseyi Kıbrıslı Türklerin 1959-60 Kıbrıs Cumhuriyeti kuruluş antlaşmalarından kaynaklanan haklarını teşkil etsin de biz de çözüm sürecini hızlandıralım”; Ertuğruloğlu da Erdoğan’a bu BM’nin ne menem olduğunu, Kıbrıslı Türkleri BMBG konusunda bile muhatap almadığını ispatlayıp, dolaylı yoldan kendi siyasetinin mesajını gönderecek. Belli ki Ertuğruloğlu’nu Türkiye’nin ray değiştirme eğiliminin korkusu sardı; eşeği dövemeyenin semeri dövmesi gibi bir harekete girişti… İster misiniz BM de Erdoğan’ın BM Güvenlik Konseyi’nden talebinin ucunu tutup, BMBG’nin mandasını güncellemek için 1959-60 Kıbrıs Cumhuriyeti Kuruluş Antlaşmaları mucibince adaya garantörlük statüsü ile gelen Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı Komutanını muhatap olarak istesin?! Seyreyleyin Ertuğruloğlu’nu…