BM’ye açık çağrı

Tümay Tuğyan

Dünyada çok az sayıda ülkede, bizdeki kadar politizedir herhalde toplumlar.

Eleştirmek adına söylemiyorum bunu.

Bir tespit sadece.

Yaşadığımız koşulların doğal bir sonucu olsa gerek.

Özellikle de Kıbrıs sorunu bağlamında.

Yarım asrı aşkın bir süredir bilfiil hayatımızın her anını etkileyen bu sorunla toplum olarak bu kadar içli dışlı olmayıp ne yapacağız?

Ve müzakerelerle tabii!

Mütemadiyen biri biter, öteki başlarken...

Ha bizim başkan değişti, ha sizinki derken...

Yıllar yılı hep bir ‘süreç’ halidir, devam edip gidiyor.

Ve her detayıyla yakından ilgilenip, tartışıp duruyoruz bu süreçlerin gidişatını.

Masada ne var?

Kim ne önerdi?

Kim neyi reddetti?

Hangi başlığın ayrıntısında ne var, ne yok?

Hatta Annan Planı sürecinde salatalığın AB’deki standart boyu nedir tartışmasını dahi yapmış bir toplumdur bu bir dönem.

Amma velakin gelin görün ki, Denktaş’ın kısa süren konfederasyon ‘macerası’ dışında hep masada duran model olan federasyonun temel direği ‘DEVLET’in bu formasyonda nasıl hayat bulduğunu, hâlâ bilmiyoruz.

O kadar bir bilmiyoruz ki, Erdoğan geçen gün ‘iki devletli çözüm’ deyince sağcısı da çok memnun kaldı bu ifadeden, solcusu da.

Sağcısı ‘hah’ dedi, iki bağımsız devletin olacağı bir çözüm!

Solcusu ‘hah’ dedi, iki federe devletin olacağı bir çözüm!

Sen memnun, ben memnun, gerisi Allah kerim!

Sonra bir baktık ki dün, Türkiye’nin AB Bakanı ve Başmüzakerecisi Volkan Bozkır dedi ki; ‘(...)Sorunu tümden çözdüğünüz zaman biz GKRY demekten vazgeçeceğiz, sen belki KKTC demeyeceksin, kurulmuş bir devletten bahsedeceğiz. İki toplum burada kurucu olarak yer alacak (…)

E hani iki devletli çözümde KKTC yaşamaya devam edecekti?

İki devletli çözümü bu şekilde algılayan bir kesim de var bu toplumda.

Bu kesimin başında da bizzat Cumhurbaşkanı’nın kendisi!

Daha birkaç hafta önce Başbakan Yardımcısı da ‘amacımız KKTC’yi ilanihaye yaşatmak’ gibi bir cümle kurmamış mıydı?

Hade bırakın siysileri bir kenara, onlar ‘siyaset’ yapıyor çünkü de, bu mesele toplum nezdinde de tam bir kafa karışıklığı.

Çünkü kendini yakın hissettiği siyasi cenah ne diyorsa, sokaktaki insan da o şekilde algılıyor ‘devletin’ şekillenmesini.

Hani var ya bir laf, ‘Biri Alaman’da, biri Karaman’da’, tam o hesap.

Sonuç;

Gelin artık bu topluma federasyonun ne olduğunu açık yüreklilikle anlatın.

Ama öyle CTP’lisinin anladığı, UBP’lisinin anladığı, BKP’lisinin anladığı şekilde değil!

Siyasiler yapamıyor mu bunu?

Ya da toplum, kendi desteklediği siyasinin söylediğinin dışındakine kulak asmıyor mu?

Ya da toplum, kendi siyasi görüşüne yakın bulmadığı akademisyenin söylediğine değer vermiyor mu?

O zaman BM girsin devreye!

Müzakere masasının ‘üçüncü’ tarafı olan BM’nin Kıbrıs’taki misyon temsilcisi çıksın insanların karşısına, ve anlatsın nedir federasyon, nedir masanın ‘çizgileri’!

Belli ki başka türlü olmayacak.