BMGS Guterres’in, Kıbrıs sorunu çözüm sürecinin röntgenini çekmek ve teşhislerde bulunup tedaviler önermekle görevlendirdiği özel temsilcisi Bn Lute üçüncü Kıbrıs seferini de gerçekleştirdi… Ziyaretlerin toplam sonucu ile ilgili bir belirginlik veya bilgilendirme henüz yok.
Mantık der ki, bir başarı hikayesi olsaydı, tüm ilgililer anlatmak için heyecanla sıraya girerdi… Demek ki henüz bir sonuç yok, hasta röntgen cihazına bile alınmadı daha galiba… Neden mi?! Cihazı kullanacak olan kişi, cihazı bilmiyor ki!... Kıbrıs’a yeni gelen yabancı büyükelçilere ve diplomatlara hep şunu söyledim: Geldiğiniz gün Kıbrıs konusunda bir kitap yazabileceğinizi sanırsınız, bir hafta sonra ise bir makale yazabileceğinizi düşünürsünüz, bir aydan sonra da hiçbir şey yazamayacağınız sonucuna varırsınız… Yabancılar, dışardan baktığında kolay olarak gördüğü soruna balıklama dalar, sonra da içinden çıkamaz ve bunalır; ya sorunda boğulur, ya da bırakır gider…
Bn Lute çok deneyimli bir diplomat, uluslararası sorunlarla uğraşmış bir diplomat; Kıbrıs sorununa yabancı… Geçmiş üç ziyareti ve Eylül’de New York’ta Kıbrıslı liderlerin BMGS ile yaptığı görüşmede bulunması ancak soruna girişini sağlamıştır. Halen Kıbrıs sorunu hakkında kitap mı yazabilir, makale mi yazabilir karar verebildi mi bilinmez ama Kıbrıs sorununun geleceği için bir şeyler yazması gibi bir ödevi var. Üçüncü ziyaret sonrasında da bir açıklama olmaması daha ön hazırlıklar yapıldığı anlamına geliyor. Ancak bu arada, özellikle Kıbrıs Rum tarafının bir sıkıntısı da çözülmüş oldu: BM’nin Kıbrıs’taki varlığı ve misyonu devam edecek, ABD’nin BM Güvenlik Konseyi’nde bu operasyona “Hayır” demesi bir altı ay daha için engellenmiş oldu. Yani Lute’un devrede olması henüz hiçbir sonuç yaratmadı demek haksızlık olur; Güney Kıbrıs siyaseti için harika bir sonucu, geçici bir süre için temin etti.
Kıbrıslı Türkler için ne sonuç var?! Genel anlamda henüz hiç; derinlerde ise Türkiye’nin Kıbrıslı Rum liderle olan flörtünün ipuçları var… Anastasiadis uzatmalara oynamak ihtiyacı nedeniyle, çözüm modelinde yeni düşünceler, liderlerin geçmiş mutabakatlardan da caymalar yolunu seçti. Her ikisi de Türkiye’nin stratejilerine uygun; çözümün uzaması ise daha da uygun… Hem Anastasiadis’in hem de Türkiye’nin başka ortak bir odağı daha var, Doğu Akdeniz’in hidrokarbon kaynakları… İki taraf da nerdeyse imkansızı istiyor, hem de ısrarla istiyor; henüz anlaşmaya da niyetli görünmüyorlar. İki taraf da bu konuda Kıbrıslı Türkleri dışladı; Kıbrıs Rum tarafı çözümden sonra dahil edecekmiş, Türkiye ise şimdiden yetkiyi kendine aldı…
Dolayısıyla, her iki taraf da hidrokarbon kaynaklarının mülkiyeti konusunda bir ortak noktaya varana kadar Kıbrıs sorunu uzayacaktır; sorunun özüne ilişkin farklılaşmalarına dair açıklamaları aslında sorunun gerçek özüne paravan olarak yapılmaktadır. Doğu Akdeniz’de Kıbrıs adası çevresinde bulunan hidrokarbon kaynaklarını Kıbrıslı Rumlar kendilerine bağlamak istiyor, yani yeni ENOSİS; Türkiye de bölüşmek istiyor, yani yeni TAKSİM… Kıbrıslı Türkler gene hesapta yok, özne değil…
Peki Kıbrıslı Türkler gerçekten özne değil mi, olmayacak mı, olamayacak mı?! Kıbrıs adasında iki özneden biri Kıbrıslı Türklerdir; özne olmayı bir türlü beceremeyen Kıbrıslı Türkler… Olmayacak mı? Çözüm için kendi iradesini kullanır ve uygulamaya koyarsa olacak. Bunun için de Türkiye’ye, “Coğrafyamız küçük, sayımız az ama gücümüz çok ve iki eşit taraf olarak çıkarlarımız dengelemez ve karşılıklı saygı ile yürümezsek, ikimiz de kaybedeceğiz” demek kaçınılmaz bir tavırdır. Denmezse ne olur?! Esamesi okunmaz bir insan topluluğu olunur… Demek şantaj mı olur?! Demedikçe şantajlar devam ettiğine göre, dememek şantajları yemek oluyor; denirse şantajların önü alınır… Bu tavır Türkiye karşıtlığı mı olur?! Hayır, Kıbrıs Türk yandaşlığı olur; Kıbrıslı Türkler olmadıkça da Türkiye’nin Kıbrıs’ta herhangi bir çıkarı söz konusu olamaz… Aslında bunu yapmak Türkiye’nin kendine özgü hak ve çıkarlarını temin etmesine de yol açacaktır ama Türkiye siyaseti bunu görebiliyorsa…
Bunu söylemek o kadar zor mu?! Değil aslında… Ama birileri çıkar ve sırf siyasi üstünlük ve güç elde etmek için Türkiye’ye yaltaklık yaparsa, diğerlerinin söz söylemesi zorlaşır… Birileri ‘Anavatancılık sektörü’nde iş tutarak parsayı toplamayı marifet sayarsa, diğerlerinin sözü buza yazılmış olur… Eğer, Kıbrıslı Türkler kendi aralarındaki farklılıkları donduramaz ve ortak tarafları üzerinde buluşup birlikte hareket edemezse, özne olma iddiasını başlatamaz… Halen şimdi olduğu gibi, kendini Türkiye karşısında zayıf ve küçük hisseder…
Evet, Bn Lute üçüncü seferini de yaptı, sonuç henüz yok gibi ama Kıbrıslı Türklerin kendi sonucunu elde etmesi için yapılacak çok iş olduğu da ortada… Kıbrıslı Türk lider, şimdi Akıncı, sonra kim olursa olsun, Kıbrıslı Türkleri özne yapma yolunda adım atarsa, yalnız bırakılmamalıdır; Kıbrıslı Türk lideri Türkiye karşısında bile özne yapamadıktan sonra, Kıbrıs Türk siyasetinin Kıbrıslı Türkleri özne yapma vaatleri halk dalkavukluğu hikayeleridir.
Bn Lute gene gelecek; Kuzey Kıbrıs siyaseti bu arada Bn Lute’un önüne özne bir halkın liderini koyarsa, süreç Kıbrıs’ın iki özne halkının inisiyatifi ile sürecek; değilse hidrokarbonların ENOSİS ve TAKSİM sonucu belli olana kadar devam…
(21 Aralık 1963’te başlayan çatışmalar sonucu hayatını kaybedenler ışıklar içinde uyusun)