Ülkelerin dış ilişkilerindeki bağlantılarının dostluk – kardeşlik ilkeleri odaklı değil, çıkar odaklı olduğu bilinen bir gerçektir.
Bazen “dost ve müttefik” derler, bazen “kardeş” derler, bazen din, bazen dil benzerliği üzerinden ülkeler arasında ikili ilişkileri geliştirdiklerini söylerler… Ancak işin gerçeği, her ülkenin yönetimi, kendi ülkesinin çıkarı olmaksızın bir başka ülke ile ilişkilerini geliştirme yönünde adım atma ihtiyacı duymaz. Hatta bazen “düşmanımın düşmanı dostumdur” diyerek geliştirilen uluslar arası ilişkiler bile oluyor.
Kıbrıs’a yakın coğrafyanın değişik ülkelerinde yıllardan beri iç ve dış karışıklıklar, çatışmalar, savaşlar yaşanmaktadır. Bu ülkelerde çıkarları olan diğer ülkeler, çatışmacı taraflara sorunlarında destek vermek üzere yanaşıp, çıkarlarını azamiye çıkaracak ilişki geliştiriyorlar. Ve değişen her konjenktürde bu ilişkiler ya daha da derinleşiyor, ya da alt-üst olup başka ilişkiler gelişebiliyor.
Daha özele inilecek olunursa, Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıs sorunu nedeniyle özellikle Türkiye karşıtlığı üzerinden dış ilişkiler sürdürmektedir. Türkiye ile ilişkileri soğuk olan ülkeler onlar için bir sermaye, ama o ülkeler için de Kıbrıs’ın güneyi bir sermaye olarak görülüyor. Örneğin, Fransa cumhurbaşkanı Sarkozy iken Türkiye – Fransa ilişkileri çok kötü durumda idi, Kıbrıslı Rumların Fransa ile ilişkileri de oldukça ilerlemişti; sonunda Fransız donanmasına özel imtiyazlar sağlayacak kadar ileri gittiler. Benzer durum Rusya ile de oldu.
Türkiye’nin Suriye ve İsrail ve ilişkilerinin çok “dost ve işbirlikçi” nitelikte olduğu dönemde, oralardan Kuzey Kıbrıs’a doğrudan gemi ve uçak seferleri bile yapılabiliyor, Kıbrıslı Rumlar da protestolar çekiyordu. Türkiye’nin bu ülkelerle ilişkileri gerilince Güney Kıbrıs’la derin ekonomik, politik ve militer işbirliklerine başladılar…
Nereye kadar gidecek? Mevcut konjonktürün tarafları taşıdığı yere kadar; durumlar değişirse, işbirlikleri de değişecek. Bariz örnek, Türkiye – Rusya ilişkilerinin son haftada vardığı aşamanın yarattığı alt-üstlükler gibi… Kısa süre öncesine kadar kim derdi ki Rusya, doğal gaz sevkiyatı konusunda Balkanlarda başlattığı işbirliğini terk edip, “iş ortağım Türkiye’dir” diyecek?! Ama AB’nin Rusya ile ilişkileri gerilince yeni bir konjonktür oluştu ve Rusya Türkiye ile olan ilişkisine başka derinlik vermek istedi. Bunda Türkiye’nin de çıkarı var ve bu nedenlerle Erdoğan – Putin buluşması gerçekleşti.
Bu değişiklik AB için tedirginlik vericidir, Kıbrıslı Rumlar için ise çok endişe vericidir. Şimdi Kıbrıslı Rumların yabancılara ihale ettiği doğal gaz kaynakları ile ilgili uygulama projeleri yeniden değerlendirmeye alınacaktır. Yabancı yatırımcı neticede ticari kuruluştur, çıkaracağı ürünü rekabet edebilirse satabilecektir. Bu gelişme onlar için ticari tehlikeler içermektedir.
AB’nin Rusya karşıtı bir hareketi, bölge ülkeleri arasındaki ilişkileri yeniden şekillendiriyor. Şimdilik durumun nerelere varacağı pek belirgin değil. Kıbrıslı Rumlar Rusların peşinde, izahat üstüne izahat istiyorlar. Kamuoyu ile paylaştıkları ise, insanlarında tedirginlik oluşmasını önlemeye yönelik propaganda malzemesidir. İşin gerçeği belli oluyor, şu anda Türkiye – Rus ilişkileri yeniden formatlanıyor ve bu da hem AB için hem de Kıbrıs için yeni bir durum yaratacak.
Peki, bu konjonktür ne kadar sürecek, nerelere varacak? Bu da belirsizdir. Bunun üzerinden stratejik kararlar üretmek elbette gerekli ancak stratejide dikkatli olunmalı ve herhangi bir başka değişiklik için esnek olabilecek nitelikte olmalı…
Yani başka ülkelerle geliştirilen ilişkilerin çıkar odaklı olduğu ve çıkar sürdüğü sürece var olacağı unutulmadan o ilişkiden yan medetler umulmalıdır. Bugün Kıbrıslı Rumların yaptığı, sırf Kıbrıs sorununda destek alsın diye doğal gazı peşkeş çekmekti ama Rus doğal gazının Türkiye üzerinden piyasaya girmesi sonucu, Kıbrıs doğal gazı rekabet edemezse, geliştirdiği tüm ilişkiler fos çıkacak.
Türk –Rus ilişkilerinin girdiği son aşamanın artçıl etkilerini kestirmek için henüz erken, pek kolay da değil, ancak Kıbrıslı Rumların telaşı ilk etkileri yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Önemli olan Kıbrıslı Türklerin bu konjonktürde nasıl yarar elde edeceğinin, örneğin Rus pazarına mal ve hizmet sunmanın çalışmalarını yapmak…
Uluslar arası ilişkiler çok oynak zeminde ilerler; tedbirsiz olup tüm yumurtaları aynı kefeye koymamak gerek…