Bölük Pörçük değil, Kapsamlı bir Sığınma Sistemi

Aslı Murat

Yaklaşık bir hafta önce sosyal medyada yapılan paylaşımın ardından mülteci alanında çalışanlar, konuyu derinden incelemeye başladı. Tabi ki Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden sonra dünyanın her yerine olduğu gibi bize de sığınmacıların gelmesi sözkonusu olabilirdi ama coğrafi uzaklık, imkânları azaltıyordu. Buna rağmen Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan Ukraynalılar ve onların yakınlarının eylem yapması, devlet yetkilileri ile görüşme sürecine girmeleri, bazı adımların atılabileceği algısını da yaratmıştı.

Bazı arkadaşlarımız özellikle Şubat’ın başından itibaren, adaya çok sayıda Ukraynalı bireyin, turist vizesi ile giriş yaptığı tespitinde bulundu. Geçtiğimiz günlerde yapılan paylaşımın ardından da, özellikle iç işleri – dış işleri  bakanlıkları, sosyal hizmetler dairesi ve tabi ki Polis Teşkilatı içinde hummalı çalışmalar başladığı bilgilerini edindik. Sonuç itibariyle İç işleri bakanlığı basına yansımayan bir karar verildi. 

14 Mart 2022  tarihli karara göre; Ukrayna’dan savaş nedeniyle ayrılıp, ülkemize gelen kişilerin pasaport sürelerine bakılmaksızın KKTC’ye girişine izin verilmesi, pasaportlarının bulunmaması halinde kimlik bilgilerini içeren resmi bir evrak ibraz etmeleri, yanlarında pasaportsuz 18 yaşından küçük çocukları olması halinde ise, çocuğun doğum belgesinin ibrazı ile girişine izin verilmesi uygun bulunmuştur. Açıkcası bu emir, sevindirici bir gelişme olmakla birlikte, bölük pörçük ağır aksak giden durumun, artık bir raya oturtulması gerektiğini gerçeğini de ortaya çıkarıyor.

Buna paralel olarak vatandaşların kendi inisiyatifleri ile, Ukrayna’dan gelen ve ihtiyaç sahibi kişiler için yardım toplama paylaşımları (bebek yatağı, kadın – erkek giyim vb) yapması da, aslında bir nevi sığınmacıların yavaş yavaş adaya giriş yaptığını gösteriyor. Ama devlet tüm bunlardan bihaber.

Bize ulaştırılan bilgilere göre, ebeveyleri yanında olmayan – taşıyıcı anneler tarafından doğrulup savaş çıkınca evlatlık edincek ailesine verilemeyen bebeklerin de getirilebileceği yönünde. İşte bu ve benzeri noktalarda, yasalarımızdaki pek çok boşluk (özellikle de sığınma sistemimizin olmaması) beraberinde sıkıntılar yaratacak. İlgimi çeken bir diğer husus, 18 Mart 2022 tarihli resmi gazeteye göre, milletvekili Resmiye Eroğlu Canaltay tarafından “Yurtaşlık (Değişiklik) Yasası”na dair, uzun zamandır evlat edinilen çocuklarla ilgili yaşanan vatandaşlık sorununu ortadan kaldıran öneri haberi. Birebir bu mesele ile alakası var mı bilemem ama neden şimdi çözülmeye çalışdı, o da bir soru işareti oluşturuyor.

***

Kapsamlı bir sığınma sistemi olmaması ve var olan çağ dışı kalmış yasal düzenlemeler, mülteci hakları bağlamında ciddi ihlallerin yaşanmasına neden oluyor. Yasalardaki mülteci tanımı çağdışı ve yetersiz.  Keyfi şekilde ülkeye alınmama, keyfi tutukluluk, mahkum olduktan sonra salıverilmeden cezaevinde bekletilme ve geri gönderilme gibi pek çok idari uygulama, hukuksuzluk yaratıyor.

2019 yılında alınan bir karar doğrultusunda, Ermenistan ve Nijerya uyruklu kişiler için uygulanan önceden başvuru sistemine göre vizelenme uygulaması, Suriye vatandaşlarını içeren şekilde genişletildi.  O dönemki başbakan yardımcılığı ve dış işleri bakanlığı yaptığı yazılı açıklamada ilgili kararın gerekçesini: “Son haftalarda bu amaçla gelen kişilerin sayısındaki önemli artış Ercan Havaalanı’ndaki bekletme kapasitesinin de üzerinde bir yığılmaya sebebiyet vermiştir. Bu  durum özellikle son birkaç haftadır bu kişilerin gayri insani koşullarla karşı karşıya kalmalarına neden olmuştur. Bu sorunların aşılabilmesi ve ülkemize giriş yapmaksızın bir nevi transit olarak Ercan Havaalanı’ndan geçilmesini sağlayan söz konusu uygulamanın değiştirilmesi yoluna gidilmiştir” diyerek açıklamıştır.

Maalesef karar, Suriye’den gelen sığınmacıları, düzensiz yollardan (bot, yük tırları gibi tehlikeli ve  insani olmayan) gelmeye yönlendirmiştir. Sonuçta pek çok ölümlü sonuç ile de karşılaştık. Hatırlayalım kaç kere sahillerimize bedenler vurdu, hatta bir keresinde bir sığınmacı polisin açtığı ateş sonucu yaralandı. Bir yerde savaş ve zulüm varsa, hangi yöntemle olursa olsun insanlar yollara düşecektir. Belli yasal düzenlemelerle bunu engellemeniz mümkün değildir. Sadece yaşanan mağduriyeti arttırmış olursunuz.

12/05/2021 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan bir değişikliğe göre ise, en fazla 1 yıl süreli “insani ikamet izni” denilen yeni bir düzenleme getirilir. Bu da önemli bir gelişmedir ama yeterli değildir. Adada kalış süresince de devletin bu kişilerin haklarını sağlayacağı mekanizmaları kurması gerekir.

***

Eğer insan haklarına duyarlı, savaştan – zulümden kaçan insanları ülkenize kabul etme iradesi ortaya koyacaksanız (14 Mart 2022 tarihli karar), bunun gereklerini de yerine getirmek zorundasınız ki iç hukuka dahil edilen uluslararası sözleşmeler de bunu emreder. Mesela koruma sisteminin ilkelerinden yola çıkarak, hem ekonomik hem de sosyal anlamda sığınmacıları güçlendirmeniz gerekir. Bu doğrultuda sığınmacıları geri göndermemeniz, aralarında ayrımcılık yapmamanız (Suriyelilerin gelişi önceden alınan vizeye tabi tutulurken, yukarda bahsettiğim karara göre Ukraynalılar söz konusu olunca uygulama değişiyor) ve cezalandırmamanız gerekir.

Sonuç olarak, resmi açıklama yapılmış olmasa bile, bir şekilde adaya ulaşmaya çalışan ve ulaşan Ukrayna’lı sığınmacılara sunulan hizmetin daha da geliştirilmesi gerekir. İnsanlar arasında ayrım yapmadan, ülkenin koşullarını da göz önünde tutarak bir sığınma sisteminin hayata geçirilmesi elzemdir. Bunun için sivil toplumda yıllardır emek sarf eden, rapor hazırlayan ve yasa taslağı çalışması yapan Mülteci Hakları Derneği’ne başvurmak yararlı olacaktır. Ki bildiğim kadarıyla önceden siyasiler ile görüşmeler yapılmış ve bahsi geçen çalışmalar kendilerine iletilmiştir.