Dün akşam yine bomba sesiyle uyandım. İlk kez 1974’de bomba sesiyle uyanmıştım. Bomba sesleri yaşadığım köye çok uzaktı ama yine de uçaklardan atıldığı için patlama sesleri rahatlıkla duyulabiliyordu.
Sonra 1995 yangınında yine bomba sesleri geldi. Bu kez patlayan yine dün akşamki cephanelikti. Ben de artık Çatalköy’de yaşadığım için bomba sesleri çok yakınımdan geliyordu.
O günden bu yana neredeyse 25 yıl geçti. Ama söz konusu cephanelik yine aynı yerinde duruyor ve bu kez beklenmedik bir şekilde patladığı ve bölge nüfusunun da çok artmış olması dolayısıyla etkisi çok daha büyük oldu.
Tesellimiz bu büyük olayda can kaybı olmamasıdır.
Peki 5 yıldızlı 3 büyük otelin ortasında, yerleşim yerlerinin içinde kalmış böyle bir cephaneliğin oradan taşınması için illa can kaybı mı yaşamamız gerekir?
1995’de yaşadığımız Beşparmak dağları yangınında neredeyse bölgedeki bütün ormanlarımız yandı.
Yangını önleyemedik. Ama önleyemememizin 2 önemli nedeninin bu askeri tesisler olduğunu herkes biliyor.
İlki Karmi yakınlarındaki askeri akaryakıt depoları, ikincisi de Çatalköy’deki cephanelikti. Bütün yangın otomobilleri ve sivilden gelenler de dahil bütün iş araçları önce akaryakıt depolarının etrafına, ertesi akşam da cephanelik bölgesine sevkedildi.
O dönemde sorduğumuzda yetkililer bize “buraları tutuşursa Girne de havaya uçar” dediler.
Bu iki tesis de hala aynı yerde duruyor. Ama hayat devam ettiği ve özellikle bu bölgelerde 2004 sonrası nüfus patlaması yaşandığı için yerleşim yerleri bu iki tesisisin çok yakınına kadar geldi.
O zaman bu iki tesisisin buralardan yerleşim yerleri ve oteller bölgesinin dışına taşınması gerekiyordu.
25 yıl önce yaşananlar bunu göstermişti. O günlerde çeşitliyerlerde bu konuşulmuş ama her zamanki gibi çok erken unutulmuştu.
Dün akşam yine bombalar patladı. Gerçekten ortalık cehennem gibiydi. Bombalar ardı ardına büyük gürültüyle patlıyor, alevler gökyüzüne çıkıyordu.
Biz de çocuklarla beraber bütün gece kendi evimizden bu tabloyu izledik. Korkutucuydu. Ama bizden çok daha yakında yaşayanlar vardı.
Üstelik patlamaların yaşandığı yerin çok yakınında 5 yıldızlı bir otel ve bu otelde 2000 kişiye yakın yerli, yabancı turist vardı. Ayrıca cephanelikte görevli ve orada lojmanlarda kalan onlarca genç asker vardı. Onların durumu bizden çok daha vahimdi.
Ama ertesi gün bu otelde gördüğüm tablo düşündüğümden daha korkunçtu. Otel’de camlar kırılmış, kapılar sökülmüş, asma tavanlar çökmüştü. Otel misafirleri geceyi sahilde geçirdi. Ama ertesi gün de girecekleri sağlam oda neredeyse kalmamıştı. Bazı müşteriler çevre otellere yerleştirildi. Ama bu büyüklükteki bir otelin müşterilerinin tümünü yerleştirecek yer bulunamadı. Bazı müşteriler de erken ayrıldı.
Bunu bir daha yaşamamak gerekir. Elbette adamızın silahlardan arındırılması en güzelidir. Ama çözüme kadar bu mümkün olmayacağına göre askeri tesislerin, özellikle de tehlike saçan cephanelik, akaryakıt gibi depolamaların yerleşim yerlerinin uzağına taşınması elzemdir.
Bunu daha fazla ötelemememiz gerekir. Ülkede turizmin gelişmesini istersek açık ve net turizm tesisleri ile bu tesisler yan yana olmamalıdır.