Bankaların uyguladığı kredi faizleriyle ilgili tartışmalar ve bu çerçevede hükümetin gündeme getirdiği ‘limitli faiz’ öngören yasa tasarısı gündemde önemli bir yer tutmaya devam ederken, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) açılan bir dava, borcunu ödeyemediği için hapis cezası alanlar için yeni bir umut ışığı olacak gibi görünüyor.
Uluslararası hukuk bakımından ‘Türkiye’nin Alt Yönetimi’ statüsünde durduğu için Kuzey Kıbrıs’ta olup bitenlerden Ankara sorumlu tutuluyor. Bu yüzden bir TC yurttaşının açtığı davanın sonucu, KKTC’deki benzer davalara ve hükümlere de doğrudan etki yapacak.
Bir buçuk ay kadar önce açılan ve Türkiye medyasına da yansıyan davanın özeti şu:
“Hilmi D. isimli bir şahıs, bankadan aldığı borcu ödeyemez ve mahkemeye verilir. Mahkeme, borcunu ödemesi için Hilmi D. aleyhine karar alır. Karara rağmen borcunu ödeyemeyen davalı Hilmi D. hapis cezasına çarptırılır.”
Bunun üzerine Hilmi D., avukatları vasıtasıyla konuyu AİHM’e taşımaya karar verir. AİHM’de açılan davanın dayandırıldığı gerekçe, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 4 Numaralı protokolüne dayandırılır. 4 no’lu protokolün 1’inci maddesi “Borçtan dolayı özgürlüğünden yoksun bırakılına yasağı” başlığını taşımakta ve şöyle demektedir:
“Hiç kimse, yalnızca akdi ilişkiden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememiş olmasından dolayı özgürlüğünden yoksun bırakılamaz.”
1963’te kabul edilen sözkonusu protokole taraf ülkelerden biri de Türkiye…
Yani mahkemenin alacağı karara uyacağını Ankara kabul etmiş durumda…
AİHS 4 no’lu protokolünün birinci maddesine tıpatıp benzeyen bir madde de BM Siyasi ve Medeni Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nde var.
“Borç nedeniyle hapis yasağı” başlığını taşıyan 11’inci maddesi şunu söylüyor:
“Hiç kimse sırf sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getiremediği gerekçesiyle hapsedilemez.”
Sözkonusu sözleşmenin yürürlük tarihi 1976…
**
Bu uluslararası metinler ve TC yurttaşı Hilmi D.’nin AİHM’de açtığı davanın ülkemizde sayıları giderek artan “borç mahkumları”na nasıl bir etkisi olacak, belli değil…
Uzman hukukçular, söz konusu uluslararası metinler ve AİHM’de açılan dava konusunda ‘sap ile saman karışmasın’ uyarısında bulunuyor.
Zira KKTC mahkemelerinin verdiği hapis cezası kararları doğrudan ‘borcunu ödeyememek’ten değil, ‘borcu ödeme emri evren mahkeme kararını uygulamamak’tan kaynaklanıyor!..
Yani borçlular ‘mahkeme kararına uymadıkları’ için, bir sonraki aşamada mahkeme tarafından hapse gönderiliyorlar.
Dolayısıyla BM ve AİHM metinlerinde yer verilen “Kimse borcundan dolayı hapse gönderilemez” maddesi, doğrudan bu tür kararları etkilemiyor.
Söz konusu maddenin uluslararası hukukta yer bulmasının gerekçesi ise çok açık ve mantıklı:
Eğer siz borcu olan bir kişiyi hapse sokarsanız, borcunu ödemesine yardımcı olamazsınız. Hapisteyken para kazanma şansı olmadığına göre, bu durum ‘davacı’ durumundaki alacaklının lehine de olmaz. Dolayısıyla borçlunun hapse gönderilmesi kimsenin işine yaramaz.
Bununla birlikte, hukukçular mahkeme kararlarına riayet etmemenin de hukuk devletlerinde kabul edilemez olduğuna vurgu yapıyor.
Ancak TV yurttaşı Hilmi D’nin açtığı davada AİHM’in ‘geniş bir yorum’ yapması ve başvuru sahibini haklı bulması halinde, KKTC’de de borçlularla ilgili mahkeme kararlarının bundan etkileneceğine dikkat çekiliyor.
İlgililerin dikkatine…