Boş bardak

Artık 70’ini geçmişti… Daha önceleri de düşünmeye başlamıştı ama şimdi daha ciddi düşünmeye başladı. Yavaş yavaş gitme vakti geliyordu artık. Eşini yıllar önce kaybetmişti. 5 tane çocuk vardı… Gitme vakti yanaşırken bankada iki kuruş pa

 

 

 

Artık 70’ini geçmişti… Daha önceleri de düşünmeye başlamıştı ama şimdi daha ciddi düşünmeye başladı.

Yavaş yavaş gitme vakti geliyordu artık. Eşini yıllar önce kaybetmişti. 5 tane çocuk vardı… Gitme vakti yanaşırken bankada iki kuruş para, köyde de iki tarlayı nasıl bölüşeceğini düşünüyordu. Acaba gittikten sonra çocuklar kendi aralarında nasıl isterlerse bölüşsünler miydi, yoksa gitmeden kendi bir ‘gardaş payı’ yapsa mıydı!

İkinciyi yapsa daha iyi olurdu diye düşündü. Bankadaki para sorun değil, onu beş eşit parçaya bölmek kolay da o iki tarlayı nasıl pay edecek!

Düşündü durdu, boşa koydu dolmadı, doluya koydu almadı. Tarlalardan biri zeytinlikti, diğeri çorak araziydi ama o çorak arazi yavaş yavaş yanına gelen inşaatlar nedeniyle epeyce değerlenmişti. Karar veremedi ne yapacağına, evlatlarına sormak istedi. Hepsini bir bir aradı eve çağırdı. Çocuklar meraklı ve endişeli tabii… Acaba babaları ne söyleyecekti, kötü bir durum mu vardı yoksa?

Be çocuklar gelin be bura bakayım…

Geldik baba, çok meraklandık, nedir söyleyeceğin?

Bilirsiniz aha, iki tarlacık vardır bana da dedemden galan… Ben da size bırahacağım ama nasıl bölecem size garar veremedim. Siz söyleyin bana bakayım, nasıl yapalım?

“Nasıl yapacan baba, tabii ki o çorak araziyi lazım bana veresin da belki ben da çocuklara bir evcik yaparım” dedi en büyük oğlan…

İkinci oğlan atıldı hemen; “Neden sen alasın onu… Benim da çocuklar var, ben da ev yaparım belki…”

En küçük oğlan da girdi araya; “E siz hepiniz evlendiniz, eviniz barkınız var, babam size hep yardım etti. Ben daha okurum, yani daha başındayım ben her şeyin. Okulumu bitirecem, iş bulacam, evlenecem… Benim için daha iyi olur galiba o tarlacık…”

Beş çocuğun tek kızı söz aldı… “Be çocuklar, siz erkekler olarak evde hep ayrıcalıklıydınız. Ben hep ezildim. Annem erken gitti diye neredeyse size annelik da yaptım. Hiç olmazsa onun karşılığı olarak benim olsun orası…”

“Yani haksız sayılmazsın dediklerinde ama aha o zeytinlikten sana pay veririz be abla…”

Tartışmaya öyle koyuldular ki babalarını orada unuttular. Birinin aklına babalarına da sormak gelmedi. “Baba sen nasıl düşünüyorsun?” diye sorulmadı adama… Başta biraz dikkatli başlayan tartışmanın dozu artarak devam etti.

Bu arada babaları odadan çıktı gitti ama çocuklar bunun bile farkına varmadılar. Kavgaya dönüşen mal bölüşme tartışmaları saatlerce sürdü. Sonunda tartışmaktan yorulan kardeşlerden biri fark etti, babaları orada yoktu. Her tarafa baktılar, evin odalarını, tuvaleti aradılar ama babaları evde de yoktu. Dışarıya çıktılar, her zaman gittiği kahvehaneye, arkadaşlarının olabileceği yerlere baktılar, sordular, dolaştılar ama bir türlü bulamadılar. Adam sanki yer yarılmış da içine girmişti.

Çaresizlikle döndüler babalarının evine, beklemeye başladılar. Ancak sabaha karşı döndü evine adam… Elini tutan küçük bir çocukla birlikte… Evden çıkıp sokaklarda ne yaptığını bilmez halde dolaşırken evinin önünde bisiklet süren çocuk görmüştü onu… Yaşlı adamın kötü halini gören henüz 10 yaşındaki küçük çocuk yanına gitmiş, iyi olup olmadığını sormuş ve anne-babasını ikna ederek evlerine almıştı onu… Yedirmişler içirmişler ve sabahın erken saatlerinde çocukla birlikte evine göndermişlerdi.

Yaşlı adam mal paylaşım kavgasından iki gün sonra öldü. Ertesi gün bir avukat adamın vasiyetini okur çocuklarına… Adam bankadaki parasını da, zeytinliğini ve para kıracak olan şimdiki çorak arazisini de 10 yaşındaki bir çocuğa bırakmıştır.

Boş olan bardak bu hayattan giden adam için dolmuştur artık.


İKİ SÖZ

Dünyada her şey yıkılsa bile, gelecek yerinde durur.

Bovee

 

Ne kadar uzun yaşarsanız yaşayın; İlk yirmi yıl ömrünüzün en uzun yarısıdır.

Southey  

 


PAZAR’LIK…

 

  

 

 

 

Arşiv Haberleri