Böylesine yaralı, böylesine kirlenmiş bir dünyada bir Cumartesi sabahı yazmakta olduğum bu yazıda size umutlu, güzel şeylerden söz etmek istiyorum. Dün sömestrin son günüydü ve sınıfımızın çok sevgili bir konuğu vardı. Müzisyen Serdar Kavaz gitarı ile geldi sınıfa. Öğrencilerle sohbet ettikten sonra Türkçe, Rumca şarkılar Üniversite kafeteryasına taşındı. Bazen derse ilgisizliklerine kızsam da başlarında esen kavak yellerini düşünüp anlayışla karşılarım; öğrencilerimle hep arkadaş sayarım kendimi. İçimi sevgiyle, umutla doldururlar. Geçirdikleri dönüşümleri görmek mutlu eder beni. Henüz masumiyet çağındaki gençlerle olmak hep iyi gelmiştir bana. Bir gün elbet şiirlerle, şarkılarla kurulacak barış. Bazen küçük bir dokunuş güzelleştirmeye yetiyor dünyayı. Birisi sana bir fesleğen uzatıyor ve yeşilleniyor günün.
Günün ikinci sevinçli olayı Nafia Akdeniz’in ikinci şiir kitabı Yarım İnşaat’ın tanıtımıyla ilgiliydi. Rüstem Kitabevi’ndeki güzel kalabalık, Emel Kaya ve Gürgenç Korkmazel’in konuşmacısı olduğu etkinlikte şiire dair yükseliş içimi umutla doldurdu. Kitabı dün alabildim Işık Kitabevi’nden. Yarın bahar güneşiyle balkonda okuyacağım.
Karantina’da olduğum için heyecanla beklediğim Lefkoşa Şiir Günleri’ni. Kıbrıslı Rum yazar Kostas Katsonis ile paylaştığımız Pierides Ödülü törenini kaçırdım ne yazık ki. Ödülümü gidip kızkardeşim Barış aldı benim adıma. Konuşmamı videoya çekip gönderdim. Bir bölümünü yayımlayım buradan da.
“Öncelikle değerli yazar Pierides adına konan bu ödülün beni onurlandırdığını söylemeli ve bu ödüle ilk kez farklı bir dilde yazan Türkçe yazan bir şairi layık gördükleri için jüriye teşekkürlerimi iletmeliyim.
Çocuk yaşta şiiri keşfettiğimden beri hayatım hep şiire dahil olsun ve şiir benim için kötülüklere karşı mücadelenin bir aracı olsun istedim. Yurdumuzun bölünmüşlüğünün acılarınım içimde hissettim ama benim esas yurdum hep şiir oldu. Şiir sayesinde insanlık durumlarının inceliklerini kavrayabildim, düşüncelerin sınırlarını zorlayabildim ve zorbalıklara karşı şiirle direndim.
Şiirle bu yaralı ülkeye bu örselenmiş dünyaya bir iyileşme umudu fısıldamak istedim hep. Kadınların özel alana hapsedilmiş kaderini kırmak politik alanın eril diline dişil bir müdahale yapmak istedim. Benim için şiir bir özgürleşme aracı oldu hep. Kendi kederlerimi yazdığımda bunların başkalarının da kederleri olduğunu ve bunları saptamanın mutluluğa doğru bir adım olduğunu fark ettim. Bunca kirlenme içinde masumiyetimi koruyabileceğim bir alan olarak gördüm şiiri. Şiir benim için özel ve kamusal dikotomisine bir direniş, özelin kamusala çıkıp onun maskesini düşürmesiydi.
Benim için en büyük ödül şiirlerimin kalplerde yer bulması, okurlarının elini tutup bir teselli verebilmesi. Yalnız değilim bu şair de benim yaşadıklarımı yaşamış benimle aynı üzüntüleri hissetmiş duygusunu yaratması. Şiir benim için başka insanlarla bağlar kurma aracı ve ne mutlu ki bu bölünmüş adada çocukken bana düşman belletilen farklı dil konuşan ülkedaşlarıma da ulaşmışlar.”
Dünün bir diğer sevinci bir armağanla ilgili. Kıbrıs Sanatçı ve Yazarlar Birliği başkanımız Emel Kaya Lefkoşa Şiir Günleri için gelen ama karantinada olduğum için göremediğim Bosnalı şair arkadaşım Mili Dukic’in hediyesini iletti bana. Hediye, bir kahve fincanı seti.
Mili ile Berlin’de bir Yazar Evi’nde tanışmıştık. Ben her sabah kendime ve diğer şair arkadaşlara Türk kahvesi yapardım. Bana kahveye dair şöyle bir hikaye anlatmıştı: Büyükannesi her sabah kahvesini yapıp kapı önüne otururmuş. Her zaman biri boş iki fincan olurmuş önünde. Bir gelenekmiş bu. Yoldan geçen, uğraması muhtemel bir konuk için tutulurmuş bu yedek fincan. Savaştan sonra bir rock grubu bir şarkı yapmış “ Komşunu öldürdün boş fincana gerek yok” diye.
Mili ile Lefkoşa’da bir kahve içemedik. Ama dünyanın bir yerinde bir gün mutlaka!
Lefkoşa Şiir Günleri’ni kaçıranlar için onun bir şiirini paylaşayım buradan.
ÇİZİKTİRİLMİŞ GÖKLER
Bugün pilotlar
Evler çiziktirdiler gökyüzüne
Çitler ve güneş
Birisi taşındı oraya
Ben makarna pişiriyorum
Beyin
Kaynar suda
Ses
sokağın karşısındaki mezarlıktan
Gidenleri iyi bildiğini söylüyor.
Mili Dukic
Çeviri: Neşe Yaşın